‘Etkili bir koordinasyonun olmaması ciddi bir sıkıntı’

0
525

Canın, sağlığın kıymetini anlamak için böyle yaşanmışlıklara ihtiyacımız olmasa, depremlerle, afetlerle sınamasak bildiklerimizi iyi olurdu elbette. Doğanın döngüsünde bunlar da var ne yazık ki. Sağlıkçılarımıza, bilimin sesine en çok ihtiyaç duyulan zamanlardan birindeyiz.

Sağlık sisteminin önemli bir yapı taşı Türk Tabipleri Birliği. Birliğin başkanı Sayın Şebnem Korur Fincancı’ya yönelttik sorularımızı.


Şebnem Korur Fincancı

-Sevgili Şebnem Korur Fincancı, öncelikle bu söyleşiye zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. Okurlarımız sizi Türk Tabipleri Birliği Başkanı olarak da insan hakları savunucusu olarak da elbette tanıyorlar. Çocuk tecavüzcüleri ve kadın katillerinin serbest dolaşabilmeleri çok mümkünken sizin bir bilim insanı olarak tutuklanmanızı ve mahkemede verdiğiniz ifadeyi takip etti bu toplum.

Hepimizin bildiği gibi çok kuvvetli iki deprem peş peşe gerçekleşti topraklarımızda. İlk sormak istediğim soru şu; deprem kuşağındaki bir ülkenin insanlarına depremin hemen ardından bir bilim insanı olarak önerebileceğiniz şeyler olur mu, bölgede hemen yapılması gerekenleri nasıl tanımlarsınız?

-Gerçekten yaşananlar çok ağır ve hâlâ bir koordinasyonsuzluk hüküm sürüyor kamu kurumları adına. Depremin hemen ardından önerileceklere gelince… Biliyorsunuz, özellikle 99 depremi sonrası gündeme gelmiş ve deprem için toplanma alanları belirlenmişti. Bunlar bildirilmişti ve deprem olduğunda bir mahallede herkesin nerede toplanabileceğini biliyor olmamız gerekiyordu. Ama ne yazık ki bir inşaat furyası ile beraber deprem toplanma alanları da sürece dahil oldu ve imara açılıp kullanıldı.

Deprem anında kullanılmak üzere; özellikle deprem bölgelerinde acil gereksinimlere yanıt verebilecek, mesela güvenliği sağlayacak ışık kaynağı gibi, ilkyardım malzemeleri, kuru gıda gibi birtakım maddelerin, suyun, temiz suyun bu konteynerlerde bulunması beklenirdi, bunların düzenli olarak kontrolü ve güncellenmesi söz konusu olmalıydı. Ancak bunların da olmadığını, bazı çok nadir yerlerde kaldığını biliyoruz.

Tabii burada önemli olan, arama kurtarma çalışmalarının hızla gündeme gelmesi ve bu çalışmalarda özellikle sağlık çalışanlarının da yaklaşımları ile enkazdan çıkarılan kişilerin uygun biçimde, herhangi bir zarar görmeyecek koşullarda pozisyon verilerek sağlık kurumuna iletilmesi olmalı. Tabii en büyük sıkıntılarımızdan biri şu; sağlık kurumlarının tamamının depreme dayanıklı inşa edilmiş olması gerekirken bu binaların da yıkıldığını ve sağlık kurumlarına ilişkin ciddi bir sorun yaşandığını bu depremde görmüş olduk. Aslında tüm binaların depreme dayanıklı olması gerekir ama… Kamu binalarının, sağlık kurumlarının -özel de dahil olmak üzere- depreme dayanıklılık açısından denetlenmesi ve buna uygun yapılması beklenen olmalı.

Sağlık kurumları yıkılınca, özellikle arama kurtarma çalışmalarında yaralı olarak çıkarılan kişilerin farklı bölgelere nakli söz konusu oldu ve bu nakillerde ciddi sorun yaşandı çünkü yollarda sorunlar vardı. Yolların kullanımına ilişkin, yolların güvenli olup olmadığına ilişkin durum tespitleri de olmadığı için gecikmeler yaşandı nakillerde. Oysa bizim için olması gereken; depremde önce toplanma alanları, sonra bu toplanma alanlarında insanların temel gereksinimlerini karşılayabilecekleri depoların mevcudiyeti, arama kurtarma çalışmasında bulunan kişilerin uygun biçimde çıkarılması ve bunların hızla sağlık kurumlarına sevki, sağlık kurumlarında hızlı müdahale olanakları yaratılması olmalıydı. Bunun için de yolların açık tutulması ve erişimin sağlanabilmesi önemli.

Sonrasında tabii ki özellikle yıkım olduğunda geçici barınma alanlarının uygun biçimde oluşturulması, temiz suya erişim, temiz gıdaya erişim ve hava şartları göz önünde bulundurularak, özellikle bu iki depremin soğuk bir mevsimde meydana gelmiş olması nedeniyle insanların soğuktan korunabilecekleri koşulların oluşturulması, ısınma olanaklarının yaratılması gerekirdi.

 

-Can kurtarma umutlarının giderek azaldığı bu saatlerde bölgede salgın hastalık vb. riskleri yönetebilmek adına yapılması gerekenler nelerdir?

-Geçici barınma alanlarının oluşumunda gecikildiğini biliyoruz. İnsanlar arabalarda ya da açıkta kalmak zorundaydılar. Binaların güvenli olmaması, binaların güvenli olup olmadığının denetlenmesiyle ilgili çalışmaların hızla yapılmaması, yıkımın çok büyük olması nedeniyle çok büyük bir alanda insanların barınma olanaklarından yoksun kalması hızla geçici barınma alanlarının oluşturulmasını gerektiriyordu. Bunların, özellikle geçici barınma alanı oluşumuna uygun, aralarında yeterli mesafenin olduğu hem mahremiyet açısından hem yangın vb. riskleri ortadan kaldıracak şekilde hem de bulaşıcı hastalıkların oluşumunu ve yayılımını engelleyecek şekilde düzenlenmiş olması, tuvaletlerin uygun biçimde yapılması, bir hastalık riski oluşturmayacak şekilde bunların giderlerinin tümüyle ortadan kaldırılmasına ilişkin düzenlemelerin gerçekleşmesi…

Temiz suya erişim; bunun için özellikle kullanılan suların ve içme suyunun taşıma suyla sağlandığı koşullarda güvenli olup olmadığının denetimlerinin düzenli olarak yapılması.

Çöplerin gene aynı şekilde bertaraf edilmesiyle ilgili uygun koşulların sağlanması… Çöplerin düzenli olarak toplanıp sağlık riskini ortadan kaldıracak şekilde gömülmesi ve bu bölgelerin ilaçlanması gibi düzenlemelere ihtiyaç vardı. Ancak bunlarda da ciddi sınırlılıklar olduğunu birlikte görüyoruz.

İlk geçici barınma alanlarının yapılması oldukça gecikmeliydi ve özellikle bu geçici barınma alanlarının oluşturulmasında tek sorumlu olarak belirlenmiş kurumun bunu güvenlik ve sağlık açısından risk oluşturacak şekilde çok yakın yaptığını da çok yakın yerleştirdiğini de hep birlikte görmüş olduk.

Hem pis su giderlerinin hem de temiz su sağlama araçlarının uygun bir şekilde yapılması ile ilgili de sorunlar olduğunu, hâlâ temiz su sağlanamadığını, o nedenle birçok sağlık sorununun olduğunu da gözledik.

Toplu alanlarda yaşama nedeniyle bulaşıcı hastalıkların ortaya çıkması söz konusu olabilir. O yüzden özellikle çocukluk çağı aşılamalarının tamamlanmış olması, erişkinler için de yine salgın hastalık riski oluşturabilecek sağlık sorunlarına ilişkin hem aşılamaların hem de bakımlarının, koruyucu sağlık hizmetlerinin yetkin bir şekilde sürdürülmesi gerekiyor.

Ancak bu depremde, birinci basamak sağlık hizmeti sunan koruyucu sağlık hizmetleri çalışmalarını yürütecek olan birimlerde de yıkımlar olması nedeniyle bunlara erişimde de sorunlar oldu. Aşıların soğuk zincirleri bozulduğu için bazı illerde aşılar zayi kabul edildi. Yeni aşıların erişimi zaman aldı. Zaten eksik olan bazı aşıların, özellikle de böyle bir depremde tetanos aşısı yaralananlar açısından da çok önemli, bunların sağlanması ile ilgili sorunlar olduğunu gördük.

Bölgesel temelde koruyucu sağlık hizmetlerinin, birinci basamak sağlık hizmetlerinin organizasyonu gerekiyordu ama ne yazık ki aile hekimliği sistemi bir tür özelleştirmeyi de barındırdığı için depreme dayanıklılık ile ilgili bir değerlendirmesi yapılmamış olan binalarda kurulmuş ve sonunda bu yıkımda da çok etkilenmişti. Bazı bölgelerde neredeyse her 10 aile sağlığı merkezinden 1’i çalışamaz duruma gelmişti. Bunların ciddi riskler olduğunu biliyoruz.

 

-Bu boyuttaki afetlerde sağlık süreçlerinin yönetimi için merkezi yapıları mı güçlendirmeli yerelden mi örgütlenmeli, sivil inisiyatifler olmalı mı? Bu gözle değerlendirdiğinizde bundan sonra gerçekleşmesi olası depremlerde nasıl örgütlenmeli?

-Etkili bir koordinasyonun olmaması çok ciddi bir sıkıntı; koordine bir çalışma yürütmek gerekiyor. Bu koordinasyonu yürütürken de özellikle bu alanda deneyimli ekiplerle koordinasyonun sağlanması, merkezi yapıların ve yerellerin çatışmalı bir çalışma modeli değil, bunların bir arada, koordineli bir şekilde yürütülmesine gereksinim var.

Yerellerin en büyük avantajı elbette bölgeyi bilmeleri ve bu bölgede gereksinimleri, ortaya çıkabilecek eksiklikleri hızla tespit edebilmeleri. Koordinasyon çalışmaları mutlaka bir arada olmalı ve sivil inisiyatifler de bu koordinasyonların içinde yer almalı. Bu sivil inisiyatifler aslında tüm çalışmanın denetlenmesi ve ortaya çıkabilecek eksikliklerin belirlenip hızla giderilmesi açısından da önem taşıyacaktır.

 

-Çok teşekkür ediyoruz zaman ayırdığınız için. Kolaylık diliyoruz.

Önceki İçerikİnsan tek bir dünya…
Sonraki İçerikDeprem ve iş hukuku
Birgül Asena Güven
1959 yılında Fethiye’de doğdu. Adigelerin Şapsığ boyundan. 1984 yılında Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi bölümünü bitirdi. İş hayatına özel sektörde 1985 yılında başladı. İstanbul Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Yüksek Lisans programına katıldı. Uzun yıllar global şirketlerde Finans Yönetimi yaptı. Kafkas derneklerinde çalıştı, yayın organlarında yazdı. Halen Jıneps yayın kurulu üyesidir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz