Kahredici çığlıklar

0
263

Depremin olduğu akşam evde misafirimiz vardı. Sohbet, muhabbet ve güncel durumlara dair yorumlarımız olmuştu. Saat 12.00-01.00 gibi kalktılar. Sonrasında çocuklar ve anneleri odalarına çekildiler. Ben çalışma odama geçip, 35-40 dakika kitap okuduktan sonra gözlerimin kapanmaya başladığını hissettim, gecenin bir yarısı olmuş, uyku ile uyanıklık arasındaydım, yatak odasına geçmiş ve uzanmıştım. Bir süre sonra uykuya dalmış olmalıyım ki rüya görüyor hissiyle uzandığım yatağın bir kayık gibi sağa sola kaydığını hissettim. Hafif kalkarak pencereye uzandım, dışarıya baktım. Bizden daha yüksek binaların esneyerek sağa sola yattığını, derinden bir uğultunun sesini ve ufka doğru ışık parlamalarını fark ettim. Bu arada eşim ve çocuklar da uyanmıştı. Alelacele çocuğu battaniyeye sarıp hemen aşağı indik.

İnsanlar sokaklara çıkmışlar. Ortalık gün gibi kalabalık. Soğukkanlılığımı korumaya çalışsam da ailece fena sarsıldık! Sokaklarda ellerinde battaniye, yastık, bizim gibi çocuklarını kucaklayıp kimi insanlar caddenin bir köşesinde, yüksek binalardan uzakta, yağmurun altında, kimi ise arabalarının içine sığındılar. Bazı binalarda ağır hasar oluştu, birkaç bina yıkıldı.

İnternette 7.4 büyüklüğünde deprem olduğu, merkez üssünün Hatay/Maraş olduğu geçiyordu. 1-1.5 saati ilk şoku atlatana kadar arabanın içinde geçirdik. Sonra eşimin büyük erkek kardeşi aradı. Bulundukları yerin depremden çok etkilenmediğini ve çadır kurmaya müsait alanı olduğunu söyledi. Çocuklar ve eşimle vakit kaybetmeden hemen oraya gittik. Yollar ana baba günüydü. Evlerine yakın bir boş alanda büyük bir ateş yaktık. Sabaha kadar bekledik. Sonrasında, yaşanan acıların bizim yaşadığımız acıların katbekat üstünde ve ne denli büyük olduğunu TV ve internetten öğrendik.

Tek dileğimiz, acıların artarak çoğalmamasıydı. Sabahın ilk ışıklarında dışarıda sokakta, parkta, açık alanlarda, çadırı olmayan insanların yağmur altında çoluk/çocuk anne ve babalarının giysilerine sarınarak, soğuk ve ayazın da etkisiyle tir tir titreyerek nasıl ayakta kaldıklarını gördük. Anlık düşüncelerimiz karmakarışık, insanlar tedirgin. Yıkılan binalardan cesetleri kendi olanaklarıyla çıkarmaya çalışan insanlar var. Bağrış çağrış, kahredici çığlıklar ve koşuşturmalar o kadar acımasız bir durumu ifade ediyor ki sanki bir savaşın ortasında kalakalmışsınız gibi… O gün biz göçük altında kalan insanların aileleri ile aynı acıyı yaşamadık belki ama onların acılarıyla yüzleştikçe ömrümüzden ömür, canımızdan can gitti. Arayan, soran çok oldu. Onlara boğazım düğümlenerek biz iyiyiz demeye de dilim varmadı açıkçası…

Polat ailesi – Adana

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz