Zor zamanlarda biz

0
307

Ülkemiz, depremlerin şiddeti ve etkilediği bölgenin genişliği bakımından çok büyük bir felaket yaşadı. Depremi yaşayan ve yakınlarını kaybeden insanlarımızın acısını sözlerle anlatmaya imkân yok.

Deprem bölgesinden uzakta, yayın organları ve sosyal medya aracılığıyla bu acıya tanık olan milyonlarca insan ise yalnızca onların fiziksel ihtiyaçlarının karşılanmasına bir nebze olsun katkı sağlamaya çalıştı.

Ülkenin her yerinden insanlarımızın bir kısmı STK’larla veya bireysel olarak deprem bölgesine yardıma koştu. Bir kısmı oldukları şehirlerde yardım toplayıp bölgeye ulaştırmak için çırpındı. Bu insanların çoğu gönderdikleri bağış ve yardımların gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaştığından emin olacak yollar ve kurumlar aradılar.

Biz Çerkesler olarak, her nerede yaşıyorsak organize edilen yardım faaliyetlerine katkı sağlarken, diğer tarafta bölgede yaşayan insanlarımıza yardım ulaştırmak için çağrı yapan Çerkes STK’larının organizasyonlarının içinde olduk.

Çeşitli illerden, farklı STK’ların işbirliğine, yardım organizasyonundaki önceliklerin belirlenmesindeki akla, hayata geçirilmesindeki hıza, deprem bölgesinde ve yakınında bulunan insanlarımızın aldığı inisiyatifin gücüne, bölgeye uzak insanlarımızın yardım çabasının yönlendirilmesindeki etkinliğe, yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasına dair geri bildirime verilen özene hepimiz hayran olduk. Eminim ki, hepimizin bu günlere dair tanıklıkları, çıkardığı mesajlar, geleceğimizi şekillendirmek için yararlanacağımız deneyimler var.

Bu satırları ‘ne harika bir toplumuz’ duygusuyla değil, gelecekte ülkemizin başına gelmesi muhtemel felaketler için STK’larımızın organizasyon becerisinin örnek olması dileğiyle yazdığımı belirtmek isterim.

Bu organizasyon başarısında, toplumumuzun birçok özelliğinin dışında ilişki ağı olarak ifade edebileceğimiz ‘network’ kavramının önemini bir kez daha hatırladım.

Çerkes toplumunun ilişki ağının bu ülkeye katkısına tarihin bir başka acı döneminde de tanık olmuştuk.

Mondros Mütarekesi’ni takip eden, Anadolu’nun işgal edildiği, Osmanlı ordusunun tasfiye edildiği yıllarda, İstanbul’dan başlatılan direniş kurgusunun içinde Çerkes komutanlar ve entelektüeller vardı. Orada başlayan direnişin Anadolu’ya yayılmasında başrolü Çerkes toplumunun ilişkiler ağı rol oynadı. Anadolu’nun bir ucunda Ege’de örgütlenen Kuvayı Milliye güçlerinde, diğer ucunda Doğu Anadolu illerinin işgalden kurtarılmasında rol alan Gönüllü Kafkaslılar Süvari Taburu ve Gönüllü Kafkaslılar Yaya Birliği’nin başında ve gönüllülerinde, Amasya Tamimi ve kongrelerin organizasyonunda, Anadolu şehirlerindeki tek tek direniş hikâyelerinde hep Çerkes toplumundan isimler ve onların birbirleriyle ilişkisine, haberleşmesine ve dayanışmasına dair izler görüyoruz.

Bir ülkede yaşayan her etnik topluluğun yaşadığı ülkeye katkı sağlayacak güzel özellikleri vardır. Yönetim ve organizasyon becerisi, mücadele gücü, adil ve merhametli duruşunun Çerkes toplumunun en değerli özelliklerinden bazıları olduğuna bu acı süreçte bir kez daha tanık olduk. Dilerim bu özellikler, devlet aklı tarafından yalnız felaket günlerinde değil, güzel bir geleceğin inşa edilmesinde hatırlansın ve değerlendirilsin…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz