Türkiye Çerkeslerinin röntgeni

0
1181
Ahmet Cevat Benk çok önemli bir çalışma yürütüyor. Türkiye’deki Çerkes köylerini -XIX. yy’da sürgünle gelip Osmanlı topraklarında kurdukları/yerleştirildikleri- ziyaret ediyor, bire bir görüşmelerle ve yerinde tespitlerle ilerliyor.
Köylerin kuruluşlarından bugüne, nereden nereye geldiği bilgisine ulaşıyoruz, yanı sıra yürek burkan yaşanmışlıkları öğreniyoruz. Sürecin, Çerkes kimliğinin her anlamda aleyhine işlediğini somut kanıtlarıyla görüyoruz.

Kuaşh İbrahim – Tığujhable

-Çalışma nasıl başladı, nasıl devam ediyor, planlamaya göre bitiş zamanı?

-Araştırmaya başlarken biraz Serap Canbek teşvik etti beni. Konuşmamız sırasında ona bunun 3 yıl süreceğini söylemiştim, gerçekten de 3 yılı bulacak diye düşünüyorum çünkü ciddi bir araştırma, kısa sürede bitmeyeceği kesin.

2018 yılında Bilgi Üniversitesi’nde “Türkiye’de Kültürel Çoğulluğun Bağımsız Araştırmacıları ve Sivil Toplum Kuruluşları için Ağ Oluşturma ve Eğitim Projesi” kapsamında bir “Kürt Araştırma Eğitimi” yapılmıştı. O kültürel çeşitlilik araştırmalarına ben de katıldım, o zaman Sinop’taydım ama uçakla gittim geldim, araştırmada faydası oldu. Bülent Bilmez Hoca’nın ekibi çalıştırmıştı bizi. Bülent Hoca ve ekibinin, “Araştırma Kaynakları ve Araştırma Teknikleri” konusunda verdikleri eğitimin çok faydası oldu.

 

“Çerkes nüfusunun 5 milyonun üzerinde olduğunu tespit ediyorum”

 

-Araştırmanın niteliği ve çerçevesi nedir?

-Aslında Türkiye Çerkeslerinin röntgenini çekiyoruz, fiziki olarak tabii. Türkiye’ye Çerkesler hangi zaman dilimlerinde, hangi nedenlerle gelmişler, Osmanlı nasıl bir iskân politikası izlemiş, nerelere yerleştirilmişler? O zamanki durumları neymiş? Şu andaki durumları nedir? Çerçeve bu; yanı sıra bu fiziki tespitlerden sonra yaptığım çapraz soruşturmalar var.

Adigeler, Abazalar, Osetler ve Çeçenler… Böyle bir çerçeve belirledim. Ama sabitlemiyorum hâlâ. Örneğin Kars ve Sivas’ta Lezgiler yaşıyor, onları da dahil etmek istiyorum çalışmaya.

 

-Bu söyleşi zamanına kadar kaç yerleşim birimi -köy, kasaba, şehir- ziyaret ettin, hedeflenen sayı?

-Net bir şey söyleyemiyorum şu anda ama şöyle diyebilirim: Çerkeslerin yaşadığı 50 ilin 48’ine gittim. Köylerinin de %70-80’ine gitmişimdir. Bununla ilgili 2 program uyguladık. Birincisi, Maykop Televizyonu’nun müdürü, aynı zamanda haber spikeri Svetlana Teşeva ile Marmara Bölgesi Çerkeslerini gezdik, çekimler yaptık. Diğerinde anadilini bilen bir arkadaşımdan destek aldım.

Köy ziyaretlerimiz sırasında Svetlana Kafkasya ile canlı bağlantı kurup Çerkes sürgününün ayırdığı, aynı sülaleden insanları buluşturuyordu. Duygusal anlar yaşandı çokça.

Köylere haber vermedik, biz geliyoruz demedik çünkü spontane çekimler yapmak istedik. Gittik köye, mesela kadın tarlada çalışıyor. Svetlana hemen onun yanına gitti, ben de sessizce yanaştım, çekim yaptık, onu doğal halinde konuşturduk. Evlere gittik, evlere direkt kapı çalarak gittik doğal haliyle. Örneğin Svetlana’ya karşılaştığı kadınlar hoş geldin dedikten sonra “Se Maykop’um sıkicığ” (Maykop’tan geliyorum) dediğinde anlamadıklarını gördük, büyük bölümü anlamıyor. Maykop’un neresi olduğunu bilmiyorlar, ne olduğunu da… “Se Vırısım sıkicığ” (Rusya’dan geldim) dediğinde onu da anlamıyor. “Kafkasım sıkicığ” (Kafkasya’dan geldim) dediğinde o zaman anlıyor. Cevap olarak da; “Bizimkiler de oradan gelmişler, dedemgil öyle söylerdi, Kafkas’tan gelmişiz biz” diyor.

Genel olarak halkın bilgisi o şekilde, halk Adigey Cumhuriyeti’ni, Abhazya’yı, Osetya’yı ayırt edecek durumda değil. Sadece “Biz Kafkas’tan gelmişiz” diyor.

 

“Türkiye’deki köy ziyaretleri sırasında Kafkasya’yla canlı bağlantılarla, sürgünün parçaladığı aileleri buluşturduk”

 

Köyde gezerken yaşayanlardan bilgiler aldık. Bazen kahvelere oturduk, orada çekim yaptık, konuşturduk insanları, sözlü tarihleriyle ilgili bilebildiklerini aldık. Her biri kayıtlı olduğu için, o ili çalışırken tekrar açıp dinliyorum, derleme çalışmalarımda yararlanıyorum.

O kapsamda Marmara Bölgesi’nden çıktık, İç Anadolu Bölgesi’ne gittik. Kayseri, Tokat, Maraş… O bölgedeki Çerkesleri gezdik. Svetlana ile yaklaşık %70’ini gezdik Türkiye Çerkesleri köylerinin.

Svetlana Teşeva (sağda) ve Ahmet Cevat Benk

Daha önce Samsun ve İzmir Çerkesleriyle ilgili kayıtlar aldığım için o fasılda tekrar gitmedik onlara. Samsun Çerkesleri, köy köy çok iyi bildiğim yerler, son zamanlarda da tekrar sık sık gittim, o projede yer almadı. Dediğim gibi Ege Bölgesi de yer almamıştı. Geçen yıl ekim-kasım aylarında o bölgenin tamamını gezdim. Köylere gittim, insanlarla oturdum, sohbet ettim, notlar aldım…

İlk yaptığım çalışmada, bundan 20 yıl önce, Osmanlı arşivlerinden, henüz açık değilken aldığım sayılarda 846 köy görünüyordu ama daha sonra, arşivlerin de açılmasından sonra elde ettiğim verilerde, şu anda Çerkes köylerinin sayısı 1.400’ün üzerine çıktı. Belki 3-5 fazla-eksik olabilir ama 1.400 civarında.

 

“Osmanlı arşivlerinde 864 Çerkes köyü tespiti yapmıştım, yeni verilerle köy sayısı 1.400’ün üzerinde”

 

Türkiye’deki Çerkeslerin nüfusuna ilişkin farklı tartışmalar var, halen de sürüyor, eskiden beri devam ediyor bu tartışma. Genel eğilim 5 milyon Çerkesin olduğu yönündeydi, bu doğru mu yanlış mı tartışması vardı. Doğru olduğu ortaya çıktı.

Bu sonuca nasıl vardım? Bir taraftan 2 ilde şimdi nüfus sayımı yapıyorum kendi tekniğime göre. Sinop ilinde, diyelim 30 köy var. Bu 30 köyden 1-2 arkadaşımı görevlendirdim; “Sizin köyde şu anda yaşayan nüfus ve bu ailelerin İstanbul’da, Ankara’da olanlarının nüfusu”, buna çalışıyoruz. Sinop tamamlanmak üzere, Samsun’da devam ediyor. Kendi köyümü kendim yaptım. 45 hane bizim köyümüz. Yaz nüfusu, aşağı yukarı hanelerin tamamına yakını doluyor ama kış nüfusu 14-15 haneye düşüyor. 14-15 hanedeki yaşayan nüfus 30-35 civarında, yazın bu nüfus 4-5 katına çıkıyor, 130-140 kişi oluyor. Başka illerde yaşayan nüfusu da topladığımda 1.200 kişi olduğunu gördüm. 45 haneli bir köyün nüfusunun 1.200 olduğunu tespit ettim. Başka illerde de buna benzer kıyaslamalar yaptığımda, toplam nüfus fazlasıyla bu rakamı veriyor, 5 milyonun üzerinde.

Kargalık Köyü

Türkiye’de yediden yetmişe Adıgabze konuşulan tek köy: Kargalık

-Anekdotlar vardır bir hayli. Okuyucularımıza aktarsak…

-Marmara Bölgesi gezimiz sırasında, anadilimizde Tığujhable dediğimiz, Çanakkale Biga’nın bir köyü var, oraya gittik. Tabii benim elimde kamera, Svetlana benden az önde, bir kahvenin önünde bir grup gördük. Oraya doğru ilerlerken 2-3 kişi çıktı hemen. “Buyurun, hoş geldiniz” falan… Adıgabze konuşuyoruz tabii, oralarda anadili yaşıyor. Herkes konuşuyor.

Bir adam geldi, yanaştı. Anlatmaya başladı, bildiğiniz Türkiye’deki Cem Yılmaz, Çerkeslerin Cem Yılmaz’ı, sürekli espri üretiyor. Birisi geliyor örneğin masaya, onu lafla aşağıya doğru indiriyor; tam kızacak, yukarı kaldırıyor… Bizi kahveye ısrarlı bir şekilde davet ettiler. Oturduk, sohbet ettik, çekim yaptık. Sonra bir eve yemeğe götürdüler. Aradan biraz zaman geçince Svetlana dedi ki: “Ya ben ömrümde böyle bir komedyen görmedim, bizde bir sürü var ama bizdekilerin hepsini ikiye katlar.” Peşinden de “Keşke birlikte bir program yapabilsek” deyince oturanlardan biri onu aradı hemen.

Kahveyle caminin arasına 30-40 tane sandalye, masa dizmişler. Masanın başına onu, İbrahim’i oturttular. Yanına da Svetlana oturdu, oradaki herkes sıralanan sandalyelere oturdu. Ben de çekim yapıyorum. İbrahim her haneyle, her sülaleyle ilgili bir şeyler anlatıyor, onu bir yukarı çıkarıyor, sonra aşağıya düşürüyor. O haneden ya da sülaleden biri tam kızacağı zaman tekrar onu yukarı kaldırıyor. O kadar güzel kurgular yapıyor ki Adıgabze, akıl hayal almaz. İnsanlar sürekli gülüyor, düşünün ki Cem Yılmaz’ı salonda izlemeye gitmişsiniz, onu izliyorsunuz, aynı o şekildeydi. Halen Türkiye’de Çerkeslerin kendi anadilinde gülebildikleri, mizah üretebildikleri bir kişinin ve anlayan insanların kalmış olması ilginç olandı.

Bir diğeri, köyleri gezdikten sonra gördüğüm şuydu; 20 yaşın altında Adıgabze bilen yok Türkiye’de. Tek tük, birkaç kişi, o da aile çok özel önem vermişse, mesela 1 ilde 2-3 kişiydi. Yozgat’a gittik, Yozgat’ın Sarıkaya ilçesi Kargalık Köyü’ne. Dediler ki: “Sarıkaya’da bir mahalle var, Çerkes Mahallesi, biraz yukarı doğru çıkacaksınız.” 3 tane köy var peş peşe, gittik, bilmiyoruz tabii köyü, hiç kimseyi de tanımıyoruz. Onlar da bizim geleceğimizi bilmiyorlar, çünkü hep spontane yapıyoruz bu ziyaretleri. Köyün girişinde bir çeşme, çeşmenin arka tarafında düz bir çimenlik var. Çimenlikte 15-20 çocuk top oynuyorlar. Biz de ‘Adıgabze bilen var mıdır acaba’ diye konuşuyoruz aramızda. Adıgabze konuşabildiklerimizle kayıtlar almak istiyoruz. Neyse, oradaki çocuklardan ikisine el ettik, çağırdık. Geldiler, yanaştılar. Top oynayanlardan birkaçı da hemen arkalarından yanaştılar, durdular, bizi dinliyorlar. “Köyde Adıgabze bilen var mı?” diye sorduk Türkçe olarak. “Olmaz mı? Adıgabze bilmeyen mi olur? Dünyada Adıgabze bilmeyen mi olur?” dedi birisi. Uzaktan izleyen çocuklardan biri, bize yakın olana soruyor, Adıgabze hem de. Çocuk 6-7 yaşında, diyor ki: “Onlar kim?” Yakınımızdaki de yanıt veriyor: “Bilmiyorum, ‘Adıgabze bilen var mı?’ diye soruyorlar, herhalde bunlar Türk, Adıgabze bilmediklerine göre…” Köyde yediden yetmişe herkes anadiliyle konuşuyordu. Türkiye’nin tek Çerkes köyü orası, yediden yetmişe Adıgabze konuşulan tek köy.

Çalışmanın bir ayağında Svetlana Kuşu (Rusya Federasyonu Adigey Cumhuriyeti Kültür Bakan Yardımcısı) ile birlikteydik. Konya köylerini gezdik. Ertuğrul Köyü ziyaretimizde, yanımızda Golan Tepeleri’ndeki Çerkes köylerinden 1967’deki 6 Gün Savaşı sonrası ABD New Jersey’e yerleştirilmiş olan Nasuh Apiş de var. Köye girdik, sokakta ilerlerken bir kadın gördük, anadilimizde konuştuk, bizi evine buyur etti. Kamerayı kurup kayda almaya başladım. Sohbet ilerledikçe gözlerde yaşlar doldu. Akşehir’in Akbaba Köyü’nden gelin gelmiş buraya. Dedelerinin Kafkasya’dan Balkanlar’a, Balkanlar’dan da Golan Tepeleri’ne gittiklerini anlattı. Kardeşlerden biri Golan’dan Türkiye’ye geçmiş, akrabalarının bir kısmı Balkanlar’dan sürgün edilirken Akşehir Akbaba’ya yerleştirildiği için onları bulmak istemiş ve orada kalmış, Golan’a dönmemiş. Diğer kardeş, Golan’da kalan, 6 Gün Savaşı sonrası New Jersey’e yerleşmiş. Yani bizi evine davet eden kadınla New Jersey’den gelen Nasuh Apiş kardeş torunlarıydı.

 

-Çalışmalar tamamlandığında, hatta belki şimdiden, uzmanların değerlendirmesine sunuluyor mu? Sosyolojik, istatistiksel sonuçlar çıkarmak ve irdelemeler yapabilmek adına…

-Bu çalışmanın sonucu bize ne fayda sağlayacak, onu da değerlendirmek istiyorum. Bir kere bizim en büyük hatalarımızdan biri, Çerkes tarihi ile ilgili birilerini yetiştirememiş olmamız, bir tarihçi yetiştiremedik biz. Özel günlerde televizyonlara çıkarıp ‘bu bizim tarihçimiz’ diye tartıştırabileceğimiz birisi yok. Bu alanla ilgili çalışmak isteyenlere çok ciddi bir kaynak oluşturmuş olduk, birincisi bu. Üniversite öğrencileri, yüksek lisans veya doktora yapacaklarında bunlardan yararlanabilirler, çünkü hepsi belge. Belge numaraları üzerinden daha başka belgelere de ulaşabilirler Bunu son derece önemsiyorum.

İkincisi, Çerkeslerle ilgili çalışmak isteyen kurumlar, kuruluşlar için çok ciddi avantaj. Örneğin ne sağlar? Eğer birileri Çerkeslerin gelecekleriyle ilgili planlamalar yapıyorlarsa bu çalışmayı önlerine koyarlar. “Çerkeslerin şu ildeki yaşayanlarının durumu çok kötü, burayla ilgili şöyle bir proje yapalım” derler, bu önemli.

Aktardığım anekdotlardan Yozgat, Sarıkaya ilçesi Kargalık Köyü, tamamı Adıgabze konuşuyor. Burayla ilgili bir çalışma yapmak isteyen de olabilir. Sosyolojik bir çalışma… Niye Türkiye’deki Çerkeslerin %99’u asimile olmuş, bu köy olmamış? Bu bir araştırma konusu. Sosyologlar için arayıp bulunmayacakları bir fırsat. Yine ‘bu dili yaşatmak istiyorum’ diyen bir kişi bu köyle ilgili bir proje yapabilir örneğin.

Diğer anekdottaki İbrahim örneğinden hareketle, Çerkeslerle ilgili teatral, sanatsal bir çalışma yapmak istediğinizde sizin için bir kaynak olabilir bu insanlar. Bu vb. anlamlarda önemsiyorum. Siyaseten bir çalışma yapmak istiyorsanız da direkt kaynak olarak gösterebilirsiniz bu köyleri.

Sonuçta bu çalışmanın sonuçları Çerkeslerle ilgili çalışmak isteyen herkese kaynak teşkil eder diye düşünüyorum.

Araştırma yaparken sorduğum sorulardan bir tanesi de yabancı evlilik oranıydı. Yabancı evlilik oranı Türkiye’de hızla yükseliyor Çerkeslerde. Şu anda %75 yabancı evlilik oranı var. Bölge bölge değişiyor, asimilasyonun çok olmadığı köylerde bu oran çok düşük, %2-3-5’e kadar düşüyor. Asimilasyonun yoğun olduğu yerlerde %90’a kadar çıkıyor. Bunları birlikte değerlendirdiğimizde, yabancı evliliklerle birlikte Çerkeslerin akraba ilişkisi kurduğu nüfus 20 milyona ulaşmış. 20 milyon civarında Çerkeslerle akraba ilişkisi olan insan var Türkiye’de. Bunu da bilgi olarak aktaralım.

 

-Bunca yerleşim birimini tek tek ziyaret etmek… Emek ister elbet, bir de işin ekonomik boyutu var. Nasıl finanse ediyorsun?

-Başlangıçta imece yaptık. Projeyi bilen birkaç kişi sponsor oldu. Yeterli olmadı, olmayacağını biliyordum. Ege Bölgesi ve Antalya çalışmalarını kişisel bütçemden karşıladım.

Önceki İçerikZamanda yolculuk
Sonraki İçerikOnlar da yuvasını kaybetti – Enkazdan kurtarılan hayvanlar
Yaşar Güven
1958’de, Düzce Köprübaşı Ömer Efendi Köyü’nde doğdu. 1980 yılında İTÜ Gemi İnşaat ve Deniz Bilimleri Fakültesi’nden mezun oldu. Üyesi olduğu Gemi Mühendisleri Odası’nın (GMO) 50. yıl ve İstanbul Kafkas Kültür Derneği’nin (İKKD) 60. yıl Andaç çalışmalarının editörlüğünü yaptı. Her iki kurumun yönetim kurullarında görev aldı. Kurucusu olduğu firmada iş yaşamı devam ediyor. 2005 yılı aralık ayında yayın hayatına başlayan Jıneps gazetesinin kurulduğu tarihten itibaren yayın kurulu üyesi.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz