Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Adigey’de Çeraşe Zeynep’in anısına uluslararası dilbilim sempozyumu düzenlendi

İlk Çerkes bilimkadını Çeraşe Zeynep

Adigey Milli Müzesi Arşivi’nden

Çeraşe Zeynep, 2. Dünya Savaşı nedeniyle mimarlık okuma hayalleri askıya alınınca, Çerkes Eğitim Enstitüsü’ne (bugünkü Adigey Devlet Üniversitesi) girerek öğretmen olarak mezun olur. Çerkes sosyal bilim araştırmalarının temellerini atmış biliminsanı amcası Çeraşe Tembot’un önerisi üzerine, Tiflis’te Dil Bilimleri Fakültesi’nde, Kafkas Dilleri bölümünde eğitim almaya karar verir. İlk tezini Çerkesçenin Şapsığ diyalekti üzerine yazarak bu seviyede eğitim almış ilk Çerkes kadın dilbilimci olmuştur. Daha sonra doktora tezini ise Çerkesçe fiiller üzerine yazarak bu kez de ilk kez doktor unvanı elde eden Çerkes bilimkadını olmuştur (1969). Bu bağlamda kendisi ilk Çerkes bilimkadını olarak da anılmaktadır.

Çeraşe Zeynep’in Çerkesçe üzerine 100’den fazla kitabi ve makalesi vardır ve bugün hâlâ Çerkesce eğitiminde onun hazırladığı sözlük, dilbilgisi kitapları ve diğer eğitim materyalleri kullanılmaktadır. Ancak kendisi Çerkes araştırmaları alanında birçok farklı bilimsel araştırma ve yayında yer almıştır. Çerkes  araştırmaları alanındaki en büyük katkısı ise bugünkü Adigey Devlet Üniversitesi’nde yer alan Filoloji Fakültesi içinde, Adige Dili (Çerkes dili araştırmaları) bölümünü açması olmuştur.

Çeraşe Zeynep, Adigey Cumhuriyeti Bilimsel Araştırmalar Enstitüsü’nün ve kurduğu bölümün uzun yıllar başkanlığını yapmıştır. Uluslararası dilbilim camiasında da tanınan Çeraşe Zeynep’in çalışmaları farklı dillere tercüme edilmiştir. Ayrıca kendisi Kuzey Kafkas dil ailesi içinde yer alan farklı alfabelerin tektipleştirilmesi ve basitleştirilmesi gerekliliğini 1958’de katıldığı bir konferanstan itibaren vurgulamış, sadeleştirilmiş ortak alfabe önerisinde bulunmuştur.

1998’den beri Adigey Devlet Üniversitesi tarafından düzenlenen Dilbilim Sempozyumu, 2023 yılında işte böyle önemli bir biliminsanın, Prof. Dr. Çeraşe Zeynep’in 100’üncü yaş günü vesilesiyle düzenlendi.

Sempozyum

19 Mayıs tarihinde Adigey Devlet Üniversitesi’nde düzenlenen sempozyum Çeraşe Zeynep’in hayatını anlatan bir belgesel ile başladı. Belgeselin ardından açılış konuşmalarını Üniversite Rektörü Mamiy Davut ve Adigey Cumhuriyeti Eğitim ve Bilim Bakanvekili Evgeni Lebedev gerçekleştirdikten sonra sempozyum düzenleme komitesinden kişiler söz aldı.

Ardından da akademik açılış konuşmalarına geçildi. Sempozyumun ilk konuşmasını Çeraşe Tembot İnsani Araştırmalar Enstitüsü Dil Bölümü Başaraştırmacısı Prof. Dr. Bersir Batırbi gerçekleştirdi. Bersir, “Olağanüstü Anadil Araştırmacısı” başlıklı sunumunda Çeraşe Zeynep’in akademik hayatını ve Çerkes dilbilimsel çalışmalarını detaylandırdı. Ayrıca kendisinin akademiye girişinde Çeraşe’nin elinden nasıl tuttuğunu ve her genç araştırmacıya araştırma konusunun seçiminden akademik danışman bulmaya, karşılaştığı sorunların çözümünden yayın yapmaya her türlü konuda nasıl sınırsız destek olan bir akademisyen olduğundan bahsetti.

Daha sonra söz alan Prof. Dr. Paneş Uçucuk, “20. Yüzyıl Rus Edebiyatının Ulusal Bir Kimliğin Oluşumu ve Gelişimi ile Bağlantısı Üzerine” adlı bir konuşma gerçekleştirdi.   Abhazya Devlet Üniversitesi ve Abhazya Dirmit Gulya İnsani Araştırmalar Enstitüsü’nden Prof. Dr. Hagba Lili, “Abhaz ve Abaza Dillerinin Anlatım Sistemindeki Soru Cümlelerinin Etnokültürel Özgüllüğü” konulu bir sunum yaptı. Sunumunda “Адуне́и ааҳәы́ма?” (Önemli değil, anlamında kullanılan “Dünya devrildi mi?”) ya da “Аҽада́ сырҟаары́ма?” (Aynı şeyi sana kaç kere söylemem gerekiyor, anlamında kullanılan “Eşek çığlığı mı atayım?”) gibi soru şeklindeki deyimlerden örnekler veren Hagba, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Şu anda, küçük halkların dillerinin işleyişindeki iyi bilinen sorunlar nedeniyle, konuşmacılarının sözlü konuşmaları tükeniyor, dilbilimsel düşünce, etnik olarak özgül bir dünya görüşünün kaybına yol açacak büyük değişiklikler geçiriyor… Azınlık dillerinin mevcut durumundan devam edip geleceklerini düşünürsek, bu dillerin değerler kamuoyunu kim yaratacak?”

Sempozyumun bir diğer açılış konuşmasını ise Düzce Üniversitesi’nden Prof. Dr. Haçemiz Mira “Ulusal Kimliğin Oluşum Kaynağı Olarak Edebiyat: Çerkes (Adige) Klasiği Çeraşe Tembot’un Yaratıcılığı” başlıklı konuşma ile gerçekleştirdi. Konuşmasında, tıpkı ulusal kimliğin edebiyatı şekillendirmesi gibi, edebiyatın da ulusal kimliği şekillendirdiğini savunan Haçemiz “Çeraşe Tembot’un edebiyat yolculuğunun başlangıcındaki çalışmalarının Çerkesliğin ulusal karakterinin özünü geniş bir okuyucu kitlesine ve insanlara aktarmaya katkıda bulunan, yeni dünyanın ve yeni toplum insanının özünü anlamaya yardımcı olan bir Çerkes klasiği olduğunu” ve bu bağlamda “modern çağda, Adigelerin ulusal kimliğini, dilini ve kültürünü hem evde hem de diasporada korumak için halen Çeraşe’nin çalışmalarına ihtiyaç” olduğunu dile getirdi.

Sempozyumun son açılış konuşmasını ise Jade Züriet ile beraber hazırladığımız, “Çerkesceyi Korumanın Sorunları: Diasporadan Görüşler” başlıklı konuşma ile ben gerçekleştirdim. Size bu konuşmada bahsettiğim gerçekleştirilenler ve sorunlardan önce sempozyumun diğer panellerinde sunulan çeşitli makalelerden söz etmek istiyorum.

Sempozyumda Adigey, Kabardey-Balkar, Karaçay-Çerkes, Dağıstan, Çeçenistan ve Rusya’nın farklı bölgelerinden araştırmacıların yanı sıra Abhazya Cumhuriyeti, Türkiye, Almanya’dan araştırmacılar tarafından hazırlanmış Rusça ve Çerkesçe 115 farklı konuşma yer aldı.

“Azınlık Dillerinin Korunması ve Geliştirilmesi” başlıklı panelde edebiyat dili olarak Çerkesçe veya çocukların konuşmadığı dillerin yok olacağı üzerine teorik tartışmaların yanı sıra Çerkesçe deyimlerde akrabalık, Çerkesçede son hecelerin özellikleri gibi daha odaklı dilbilimsel konularda çalışmalar da sunuldu.

“Çağdaş Dil Araştırmaları Bağlamında Folklor” başlıklı ikinci panelde ise Kuzey Kafkas folklorunda dağ halklarının ahlaki ilkeleri, Karaçay-Çerkes halklarının destanlarının içerik analizi, Abaza Nart efsanesi “Ramhut’un Köylü Oğlu” üzerine bir yorumlama denemesi, Çerkeslerin halk sözleri gibi konularda konuşmalar vardı.

“Ulusal Kimlik Oluşumunda bir Kaynak Olarak Edebiyat” başlıklı üçüncü panelde ise Çeraşe Tembot, Meşbaşe İshak, Hatko Ahmet, Beg Nurbi gibi Çerkes edebiyatçılar hakkında çalışmaların yanı sıra “1950’li Yıllarda Dağıstan Edebiyatında Kadınların Edebi Yaratıcılığı ve ‘Dağ Kadını’ İmajı” (Nagieva Madina) gibi özgün konularda sunumlar da yer aldı.

Sempozyumun bir diğer paneli ise “Sosyal ve Sanatsal Bilingualizm (İki Dillilik)” başlığını taşıyordu. Bu panelde de çocuklara ikinci dil olarak Çerkesçe öğretme ile ilgili sorunlar, edebiyatta iki dilliliği kullanan yazarlar (örneğin Rusça yazında Çerkesçe kelime ve kavramların kullanılması) ve iki dillilik-kimlik ilişkisi gibi konularda konuşmalar sunuldu.

“Anadil Öğretiminde Yenilikçi Kuramlar ve Yöntemler” başlıklı panelde ise Çerkesçenin modern koşullarda incelenmesi, dil öğretiminde yenilikçi ve geleneksel yöntemler, Abhaz dilinin öğretiminde oyunlar gibi konularda sunumlar yer aldı.

Çerkesçenin Türkiye’de korunması çalışmaları

UNESCO tarafından yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olarak listelenen Çerkesçe, bugün esas olarak Rusya’da ve Türkiye, İsrail, Irak, Ürdün, Suriye, Makedonya’da yaşayan diasporada konuşulmaktadır. Konuşanların çoğu artık yaşlı insanlardır ve sayıları gün geçtikçe azalmaktadır.

Bu bağlamda, diasporanın deneyimlerini ve Çerkesçeyi koruma çabalarını anlamak ve diasporada dili korumak için bir strateji geliştirmeyle ilgili sorunları belirlemek önemlidir. Her şeyden önce, diasporada kimlik bilinci en iyi şekilde topluluğu diğerlerinden ayıran miras dille aktarılır. Bugün çok az sayıda gencin Çerkesçe konuştuğu ve kimliği oluşturan etnokültürel değerlerin de yok olduğu gözlemlenmektedir. Bunun sebebi, diasporanın yaşadığı yerlerde mevcut dil ve azınlık politikaları ve bunlara bağlı olarak gerçekleşen asimilasyonda yatmaktadır.

Sempozyumda tüm diasporada ve tüm Kuzey Kafkas dil ailesi için konuşacak vakit olmadığından, konuşmayı geçmişte Türkiye’de dilin korunamamasının sebeplerine ve bugün Türkiye’de Çerkesçeyi korumak için verilen çabalara odakladık. Günümüzde Türkiye diasporasında hem bireysel hem de kurumlar düzeyinde bazı çalışmalar gerçekleştirilmektedir, ancak bunlar yeterli kaynak ve halk desteğinden ve uzmanlıktan/deneyimden yoksun çabalardır.

Türkiye’de Çerkeslerin azınlık olarak listelenmemesi sebebiyle anadillerinde eğitim haklarının tanınmadığı, “Vatandaş Türkçe Konuş!” gibi kampanyalar sebebiyle Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren yaşadıkları sistematik baskılar dilin korunması önünde olumsuz etkiler oluşturmuştur. İlk nesillerin hayata ve eğitime katılımda sorun yaşaması, çocukların ağızlarından bir kelime Çerkesçe çıktığında okulda dayak yemesi, ailelerin okula çağrılarak Türkçe konuşma konusunda baskı görmesi, şehre göç ile birlikte anadilde konuşmaktan çekinme ve farklı dil sebebiyle ötekileştirme yaşayanların gönüllü olarak anadillerini çocuklara aktarmamaya başladığına dair anlatılara 2005-2014 yılları arasında gerçekleştirdiğim diaspora çalışmalarım sırasında sık sık rastlamıştım. İşte bu sebepten Çerkesler Türkiye’de yetişen üçüncü nesilden itibaren ciddi bir dil ve buna bağlı kültürel asimilasyona uğramışlardır.

Şehirlerde artan nüfus ile birlikte kurulan dernekler, yasal olmadığı halde yıllarca dilin korunması ve aktarılması için hem güvenli bir konuşma ortamı hem de dil dersleri ile öğrenme ortamı yaratmaya çalışmışlardır.

2012 yılında değişen yasal düzenlemeler ile anadilin korunması ve öğretilmesi için çeşitli fırsatlar doğmuştur. Bunların başında ilköğretim düzeyinde okullarda açılmaya başlayan Yaşayan Diller ve Lehçeler dersleri gelmektedir. Ancak Çerkesçe için bakıldığında başlangıçta özellikle damgalama ve ötekileştirilmeden korkulduğundan derslere fazla kayıt yapılmamış (2012’de 20 öğrenci), 2015’te kayıt sayısı 226’ya kadar çıkmışken sonra düşüşe geçmiş, 2022’de yeniden 225’e çıkmıştır.

Yine bu yasa kapsamında, sadece alfabe öğretmek amaçlı, belli standartlara uyan sınıflarda dil kursları açmak mümkün hale geldiğinden derneklerde açılan dil kursları daha görünür olmuştur. Ayrıca günümüzde Türkiye’de sadece Çerkesçe konusunda çalışmalar yapmak üzere kurulan iki dernek vardır: 2012’de Konya’da kurulan Adige Dil Derneği (Адыгэ Бзэ Хасэ) ve 2019’da Düzce’de kurulan Adige (Çerkes) Dili ve Edebiyatı Derneği [Адыгабзэ (Чэркес) ЫкIи Литературэ Хасэ].

Konferansta farklı konuşmacılar tarafından dile getirilmiş olduğu üzere küçük çocukların anadillerini öğrenmesi dilin korunması ve miras dil olarak aktarımına devam edilmesi için çok önemlidir ve bu konuda Şumaf Gürkan’ın açtığı Sinemis TV You Tube kanalı bireysel kaynaklar ve imkânlarla yapılan çalışmalara güzel bir örnektir. Şumaf bu kanalda çocuklara yönelik animasyonlu Çerkesçe masallar, dil öğrenme oyunları paylaşmaktadır. Yine Şumaf Gürkan tarafından geliştirilen adigabze.net sayfası ve cep telefonu uygulaması, her dil bilen kişinin katkısıyla gelişmekte olan bir sözlük ve dil öğrenme materyalleri içermesi açısından çok önemli bir çalışmadır.

2013’te, yeni yasal düzenleme kapsamında Adana Çerkes Derneği tarafından açılan ilk Çerkesçe konuşulan anaokulunun mevcut dönemde bütün derneklere örnek olacağı düşünülürken, 5 yıl sonra maddi yetersizlikler sebebiyle kapanmıştır. Yine 2014’te Çerkes Kadınları Teavün Cemiyeti desteğiyle Levent’te açılan Setenay Kids anaokulu, dil bilmeyen çocuklara Çerkesçeyi öğretme konusundaki yöntem eksikliği ve kurumdaki çocukların yaşadığı sorunlar sebebiyle günümüzde Çerkesçe konuşulan gruplar açmamaktadır.

2019 yılında İstanbul’da toplanmaya başlayan Nanu çocuk grubu ve bu grubun ihtiyaçları gözetilerek hazırlanan çocuklar için dil öğrenmeye yardımcı hikâye kitapları oldukça umut verici bir örnek olarak hâlâ çalışmalarını sürdürmektedir.

Mole Levent Kaplan’ın yıllardır devam eden video arşiv çalışmalarını yüklediği ve pandemi başlangıcından beri güncel konularda anavatandan ve diasporadan Çerkesçe konuşan misafirler ağırlayarak gerçekleştirdiği canlı sohbet yayınlarının bulunduğu, hem diasporadan hem anavatandan 10 bin kadar takipçiye sahip olan Mole Video YouTube sayfası ise bireysel çabalarla verilen emeklerle ulaşılabilecek noktaya en güzel örneklerden biridir.

Dilbilimsel anlamda bir diğer önemli gelişme, her yıl yeterli öğrenci almadığı için kapatılacağı söylenen, 2013’te Düzce Üniversitesi’nde ve 2018’de Kayseri Üniversitesi’nde öğrenci almaya başlayan ve açılma süreçlerinde birçok zorluk yaşayan Çerkes Dili ve Edebiyatı bölümleridir.

Bunlar dışında dil çalışmalarına önemli katkılar sunan, Türkiye’de farklı dil ve kültür gruplarını bir araya getiren birçok uluslararası destekli proje vardır. Bunlardan en önemlisi, Bilgi Üniversitesi’nin Türkiye Kültürleri Araştırma Grubu (https://www.turkiyekulturleri.org/tr/) ve Kültürel Çoğulluk Platformu (https://www.kulturelcogullukplatformu.org/) projeleridir. Yine bu grubun çalışmalarından daha önce Jineps Gazetesi’nde kuruluş detayları ve amaçlarını açıklamış olduğum Anadili Kadınları (https://jinepsgazetesi.com/2021/03/anadilinde-yasamak-anadili-kadinlari/) grubu kurulmuştur.

Güncel dil odaklı en önemli çalışmalardan biri ise TADNET projesidir. Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu’nun desteği ile yürütülen, Laz Enstitüsü ve İstanbul Kafkas Kültür Derneği’nin projesi kapsamında oluşturulan Tehlike Altındaki Diller Ağı (TADNET), “Türkiye ve dünyada yok olma tehlikesi altındaki dillerin durumunu, bu diller üzerine başarılı ya da başarısız çalışmaları, bu alandaki literatürü Türkiyeli okurlarla paylaşma, aynı zamanda dünyanın farklı coğrafyalarında faaliyet yürüten benzer STK ve ağlarla ilişkilenme amacındadır” (https://tehlikealtindakidiller.org/biz-kimiz/). TADNET projesi kapsamında ilk kez anavatandan öğretmenlerle çevrimiçi Çerkesçe dil kursları düzenlenmiş, dilin korunması ile ilgili raporlar hazırlanmıştır ve dil öğrenme materyalleri (ders kitabı ve sözlükler) hazırlanmaya devam etmektedir.

Sunulan örneklerden de görülebileceği gibi, diasporada Çerkesçenin korumasına yönelik çabaların çoğu, uygun destek, fon ve dilbilim eğitimi olmaksızın bireysel ve gönüllü çabalara dayanmaktadır. Aktivistler, öğretmenler ve uzmanlar, bu çabaların Adige dilinin korunması için yararsız olduğunu düşünmektedirler (1. Bilmez B., Çağatay İ., Arslan S. Öğretmenlerin, Aktivistlerin ve Medyanın Gözünden Yaşayan Diller ve Lehçeler Seçmeli Dersi. URL: https://etkiniz.eu/wp-content/uploads/2022/02/RaporKITAMasterK.pdf). Dilin korunmasında başarılı sonuçlar elde etmek için bireylerin, ailelerin ve toplulukların çabaları tek başına yeterli değildir; bunlara dil politikası ve dil eğitimi üzerine kurumsal çabalar eşlik etmelidir.

Diasporada Çerkesçeyi canlandırmaya yönelik tüm bu girişimlere rağmen, 40 yaşın altındaki nesil günümüzde anadilini konuşmamaktadır ve bu da diaspora ve anavatan arasındaki mesafeyi daha da derinleştirmektedir. Bu nedenle uzun vadede daha kurumsal ve anavatan destekli çalışmalar yapılmadıkça, daha fazla öğretmen yetiştirilmedikçe, dili hiç bilmeyenler ve konuşmayanlar için daha uygun yöntemler geliştirilmedikçe ve diaspora örgütleriyle daha fazla bağ kurulmadıkça, Çerkesçenin diasporada var olma şansı çok azdır. Ancak geçen ay Jineps Gazetesi’nde yayımlanan, Ahmet Cevat Benk ve Svetlana Tesheva tarafından Türkiye’deki Adige köyleri üzerine yakın zamanda yapılan bir araştırmanın, Yozgat’ta Kargalı adında bir köy olduğunu ve bu köyde çocukların bile hâlâ Adigece konuştuğunu dile getirmesi umut vericidir (https://jinepsgazetesi.com/2023/04/turkiye-cerkeslerinin-rontgeni/).

Bir başka umut verici haber de, Türkiye Devlet Dil Kurumu’nun Papşu Murat Topçu tarafından hazırlanan Çerkesçe-Türkçe ve Türkçe-Çerkesçe iki lehçeli sözlüğü yayımlama kararı almasıdır.

Diasporada dilin korunması konusunda sempozyum açılış konuşmamda bahsettiğim bir diğer önemli çabadan burada en sonda bahsetmek istedim. 2005 yılından beri Çerkesçe ve diğer Kuzey Kafkas dillerinde metinler yayımlayan Jineps Gazetesi, 2020’den bu yana, anavatanda yayımlanan Adige Psale, Adige Mak, Çerkes Heku, Şapsugya ve bazen de Abazaşta gazeteleri ile düzenli ortak sayı çıkarmaktadır. Bir dilin eğitimi kadar korunması ve günlük hayatın farklı yönlerine yansıması, dilin yaşaması, gelişmesi ve aktarımı açısından çok önemlidir. Dil mirasına sahip çıkma çabaları ve diaspora ile anavatan arasında kurdukları ve her zaman daha da geliştirmeye çalıştıkları köprüler için Jineps Gazetesi ekibine bir kez daha teşekkürler.

Yazarın Diğer Yazıları

Adigey ve Abhazya’da destek hesapları açıldı

Türkiye ve Suriye’de gerçekleşen depremler, Kafkasya’da günlük hayatta önemli bir yer buldu.  Türkiye’deki ve Suriye’deki Adige ve Abhazların durumlarını merak eden, tanıdıkları ve görüştükleri...

Guma Sanat İstasyonu ve Opera Viva

Guma Sanat İstasyonu: Bir gençlik projesi 16 Temmuz 2021 tarihinde Abhazya’nın başkenti Sohum şehrinin merkezinde yer alan Guma Tren İstasyonu, sanat merkezi olarak hayata döndü....

Abhazya’da bir şehir günü

Sohum-2505 Her yıl temmuz ayının ilk cumartesi günü kutlanan Sohum Günü, Abhazya’nın önemli bayramlarından bir tanesi. Çok uzun süre değilmiş gibi geliyor, ancak tam 5...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img