Mücadeleye devam

0
188

Değişim başka bahara…

Türkiye’nin 13. cumhurbaşkanını seçmek için 28 Mayıs’ta gerçekleşen seçimlerde, Yüksek Seçim Kurulu’nun açıkladığı sonuçlara göre, Recep Tayyip Erdoğan oyların yüzde 52.18’ini, Kemal Kılıçdaroğlu ise yüzde 47.82’sini aldı


-İşsizlik ve yoksulluk ürkütücü boyutlara ulaştı,

-Gelir ve bölüşüm adaleti zaten yoktu, hiç olmadığı kadar bozuldu,

-Halkın büyük çoğunluğu temel ihtiyaçlarını karşılayamaz durumda,

-Tarım ve hayvancılık bitirilme noktasında,

-Ülke, ‘borç batağı’ olarak ifade edilen ölçüde borçlu durumda,

-Vergi barışı uygulamalarıyla kara para aklandı,

-Özelleştirmelerde ihale yolsuzlukları yapıldı, kamunun taşınmazları yok pahasına satıldı,

-Merkez Bankası’ndaki halkın 128 milyar doları buharlaştırıldı,

-Resmi enflasyon yüzde 85 civarında, gerçek değer çok daha yüksek, Türk lirası değer kaybetmeye devam ediyor,

-Yatırımlarla istihdam ve ücretler artırılıp sosyal refah sağlanacağına sadaka kültürü yerleştirildi,

-Toplum ‘imar barışı’ ile tabut binalarda yaşamaya mahkûm edildi, Maraş depremi ile bu durumla bir kez daha yüzleşti; iktidar, sorumlusu olduğu felaketi ‘doğal afet ve kader planı’ olarak tanımladı,

-Maden, enerji, kâr ve rant uğruna doğa ve çevre katliamı yapıldı; ormanlar, tarım alanları, akarsular tahrip edildi,

-Evrensel hak ve özgürlükler ayaklar altına alındı, uluslararası araştırmalarda ülke hızla alt sıralara gerilemeye devam ediyor,

-Kadınlara yönelik sistematik erkek şiddetine ve kadın cinayetlerine kayıtsız kalındı, İstanbul Sözleşmesi iptal edildi,

-Tarikat yurtlarında çocuklara tecavüz edildi, çocuk gelinler günlük rutin habermiş gibi normalleştirilmeye çalışıldı,

-Gençlerin yaşam tercihlerine saygı duyulmadı, en temel hakları olan eğitim piyasalaştırıldı,

-Bilim yuvaları olması gereken üniversitelere yönelik girişimlerle dünya sıralamalarında gerilemelerine neden olan iktidar, Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyım atayarak gerçekte bilimsel eğitim istemediğini ilan etti,

-Etnik kimliği, kültürü, dili ve diniyle farklılıkların eşit ve gönüllü beraberliğine dayalı toplumsal yaşam yerine, yandaş olan korundu kollandı, kalan ötekileştirildi, şiddet ve nefret dili en yukarıdan en aşağıya meşrulaştırıldı,

-Halkın iradesi yok sayılarak yerel yönetimlere kayyımlar atandı,

-15 Temmuz sonrası çıkarılan KHK’lerle pek çok akademisyenin görevine son verildi,

-Her çeşit ve her dozda muhalif söylem ve paylaşım cezalandırıldı; iktidarı desteklemeyen muhaliflerin tümü potansiyel terörist ilan edildi,

-Gazeteciler, aktivistler, beraat etmiş Gezi Davası’ndaki isimler haksız/hukuksuz tutuklandı,

-HDP’li seçilmişler tutuklandı, parti kapatılma tehdidiyle siyasetin öznesi olmaktan çıkarıldı,

-Kamu kurumları eş dost, akraba atamalarıyla arpalık haline dönüştürüldü,

-Ülke çete-mafya-tarikat kıskacına alındı, mafya liderleri ve ihale yolsuzluklarında iş bitiricilik yapan aracıların açıklamaları skandal boyutlara ulaştı,

-Laiklik rafa kaldırıldı, dini söylem her alanda siyasetin malzemesi oldu,

-7 Haziran 2015 seçimleri sonrası toplum kan banyosuna sokuldu; Rojava’daki çocuklara oyuncak götürmek için Suruç’ta toplananlar, barış talebiyle Ankara’da bir araya gelenler öldürüldü; Ankara bombacısı Suruç’takinin kardeşiydi; sorumluluk alıp istifa eden, görevden alınan, soruşturulan iktidar görevlisi olmadı,

-Soma’da, iş kazası değil iş cinayeti sonucu ölen 301 işçinin ardından ‘fıtrat’ sözcüğüne sığınıldı, madenci yakınını tekmeleyen bürokrat ataşe olarak terfi ettirildi,

-Çorlu’daki tren faciasında 25 kişi yaşamını yitirdi, sorumlu tutulan tek bir iktidar görevlisi olmadı,

-Amasra’da kömür madeninde iş cinayetinde yaşamını yitiren 42 maden işçisinin ailelerine ‘avukatlarını değiştirmeleri’ yönünde baskı yapıldı,

-Adil olmayan bir sistemle seçim yapıldı; iktidar devletin bütün olanaklarını seferber etti ve muhalefeti baskıladı; montaj videolar, afişler ve gerçek olmayan söylentiler yayılarak seçmen yönlendirildi…

Olumsuzluklar bu kadar değil elbette, çok daha fazlası var. Buna karşın, ülkenin yüzde 50’si iktidarın yoluna devam etmesi yönünde görüş bildirdi.

Klasik söylemdir, geçmiş olsun Türkiye!

Muhalif olan yüzde 50; savaşa karşı barışı, inkâra karşı demokratik çözümü, merkeziyetçiliğe karşı yerelden ve yerinden yönetimi, tekçiliğe karşı çoğulculuğu, ayrımcılığa karşı eşitliği, yasaklara karşı özgürlüğü, zulme karşı adaleti, sömürüye karşı emeği, yalana karşı gerçeği, talana karşı doğayı savunmak için mücadeleye devam edecektir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz