Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Thabze

Jineps gazetesinin Mayıs 2023’te yayımlanan Tamığe – Çıpxe – Thabze… (Тамыгъэ – Чыпхэ – Тхьабзэ) başlıklı makalemde, Thabze kelimesini de ele almış kısa, etimolojik bilgiler vermiştim. Söz konusu yazımda, “Thabze: Tanrı dili şeklinde bir anlam içerir. Tha ve bze (Tanrı ve dil) kelimelerinin birleşiminden meydana gelir. Bze kelimesi aynı zamanda kesme, makaslama eylemini de ifade eder. Lenıstemce mabze. (Makasla kesme işlemini yapıyor). Thabze koca kulaklı ve eti yenen hayvanların kulaklarına kesme işlemi uygulanarak yapılır. Hayvanın kulağının alt tarafına ağaç takoz konur, üstüne özel yapılmış, ucu daire şeklinde, içi delik, keskin bir metalin üzerine çekiçle vurularak çeşitli delikler açılır. Örneğin bize ait thabze, koyunun sol kulağı orta yerinden bir yuvarlak bir delik, sağ kulağın arka tarafına da yan yana iki tane yarım hilal şeklinde kertik vurularak yapılırdı. Babam ve amcalarım ayrıldıkları zaman aynı işlemi kulaklara çaprazlama uygulayarak thabzelerini devam ettirmişlerdi” şeklinde kısa açıklamalar vermiştim. Bu yazımızda, kelimenin etimolojik, leksikolojik taraflarına değinirken dil felsefesi yönünü de ele alacağım. Yazıda bze kelimesi dil, lisan anlamları dışında felsefi diyalektik yaklaşımlarla da kullanılacaktır.

Adigecede bze kavramının aynı zamanda kesmek, dilimlemek, bir şeyi bütününden ayırmak anlamlarında kullanılıyor olması oldukça manidardır. İnsanların duygu ve düşüncelerini iletişim biçimi olan dil ile canlıların iletişim sağlamak için kullandıkları sesler, ses frekanslarının her biri her canlı türüne ait olarak birer bzedir. Kuş dili, işaret, dili, vücut dili, konuşma dili, yazı dili vs. 

Dil kelimesinin anlamlarından birisi olan ‘Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan etli, uzun, hareketli organ, tat alma organı’ (TDK,) canlılarda ağız içerisindeki yumuşak et dilimi şeklindeki bu organ Adigecede bzegu kelimesi ile ifade edilir. Her bir varlık, evrendeki diğer varlıklardan veya kendi cinslerinden ayrılan yönleriyle de bir bzedir. Her bir görüntü, her bir canlı, her bir madde ve her bir kavram taşıdıkları farklı özellikleri itibariyle her biri ‘kendi’sidir ve bir diğerinden ayrılır. Haliyle her şey varlığıyla kendini ifade eder. Her bir ifade de bir bzedir yani dildir. Günümüz itibariyle her bir varlığı ayrı ayrı ele aldığımızda, farklı dillerde farklı kelimelerle karşılıyor olmamız bizim dilimizin (lisanımızın) ürettiği, kendimize ait olan bzedir. İnsanın yaratılışından on binlerce belki milyonlarca yıl önce, dışımızca vücut bulmuş her bir şey ise Thabze’dir. Tha’nın varlıkta tecelli ettiği her bir Thabzesi bizim günlük hayatta kullandığımız birer kelime, deyim ya da cümle gibidir. Bir kumaş parçasını düşünün. Elinize makası alın ve parça parça kesin. Her bir parça, bir bütünden ayırdığımız kendi eserlerimizdir. Big Bang’dan farklı şekillerde koparak ayrılan ve ayrı bir bzeye (lisana) tabi olmuş olan her bir şey Tha’nın birer Thabzesidir. Yaratılmış olan yani yokluktan vücut bulmuş olan her bir şey Tha’nın Thabzesidir.

Anayasaların, yasaların, çeşitli bilim dallarının her biri -edebiyat, hendese, matematik, fizik, kimya, ekonomi, felsefe, sosyoloji, psikoloji, müzik, din vb kendisine özgü birer bzedir. İnsanın her bir bilim dalı için oluşturduğu bze ile maddenin yokluktan vücut bulduğu andaki tanrısal ifade olan Thabzenin farklılık gösterdiğini unutmamak gerekir. Thabze, varlığın vücut bulmasının bir ifadesi iken, bilim dallarında ya da günlük konuşmalarımızda kullandığımız her bir bze bizim ürettiğimiz dillerdir. Bizim dil üretebilme yetimiz ve farklılaşma özelliklerimizin kendisi ise yine Thabzedir.

Adige toplumunun evcil hayvanlara vurduğu ve thabze olarak ifade edilen, yani hayvan bedenine vurulan ile Tha’nın (Tanrı’nın) simgesel dili diyebileceğimiz Tha’nın bzesi olan Thabze (İlahi dil) arasında ciddi bir fark vardır. Yukarıda da değindiğimiz gibi Tha, yarattığı her bir varlığı birini diğerinden farklılaştırırken kendi Thabzesini vurmuş oluyor. Oysa ki insanoğlunun yaptığı şey, vücut bulmasında kendisinin müdahil olmadığı ancak var olan bir şeyi diğerinden ayrıştıran, kendine özgü ifadesi bulunan bir işareti var olana koymasıdır. Bu durumu, insan kendisini Tha yerine koyması olarak değil, Tha’nın bir sünnetinden esinlenerek kendisine bir tamığe, bir thabze belirlemekle, ilahi adalet yolunu seçmesi olarak değerlendirilmelidir. İnsanların kullandığı thabze, temelde ezelden beri Tha’nın yaratılışta kullandığı bzenin taklidinden öte bir şey değildir. Tha hiçlikten varolmayı DNA ve atomun şualarıyla kodlayarak farklılaştırıp sembolize ederek yaşama çeviriyor. Tha ezelden beri kendisinin yokluktan vücut verdiği her bir şeyi, var etme şeklindeki farklılıklarla, sahibi olduğu her varlığa Thabze’sini vurmuş oluyor. Nasıl ki insanlar, bir koyunun kulağına thabze vurarak onu kime ait olduğunu belirtiyor ise Tha da yokluktan vücut verdiği her şeye de kendi Thabzesini vurarak mülkün sahibinin kendisi olduğunu bize göstermiş olmaktadır. Buradaki en önemli maksat, mutlak varlık olan Tha ile nakıs varlık olan yaratılmış arasındaki ilişkinin bozulmaması ve bağın kopmamasıdır. (Şüphesiz biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık.’ Kamer: 49). Burada ölçü kelimesi takdir edilmiş şey anlamındadır.

Tha’nın varlıkta tecellisi yani Thabze’nin ifade derecesi asla değişmez. Ancak bizim kavrayış kapasitemiz, istek ve gayretlerimize bağlı olarak artar veya azalır; zihnimizde somutlaşır veya anlamsızlaşır. Onun içindir ki kapasitemiz geliştikçe, algı, kavrama, ifade edebilme ve yeniden öğrenme melekemiz artmakta, bilim dediğimiz varlığın keşfi ilerlemektedir. Bilim Tha’nın varlığa kodladığından ona yüklediği Thabzesinden başka bir şey değildir. Değişikmiş gibi duranlar, farklılıklar, açıklamasını yapabildiğimiz, yapamadığımız her şey, bizim ulaşabildiğimiz veya ulaşamadığımız gerçeklerden başka bir şey değildir. Başka bir deyişle Tha’nın var ettiği her şey varlığının birer kelimesi, birer bzesi yani dilidir. insanoğlunun var olana cüz’i eklemelerle kendi kullanımındaki işaretlerken aslında Tha’yı taklit etmektedir. Şöyle demek abartı olmasa gerek. Kadim Adige toplumu yaratılışın Tha’nın bir eseri olduğunu ve her bir eserin birbirlerinden farklı olmasına karşın sadece tek Tha’nın birer eseri olduğunu çok iyi biliyordu. Onun içindir ki ifade etme anlamı taşıyan bze kavramı varlığın sahibi olan Tha kelimesiyle birleştirerek Tanrı’nın dili, ilahi dil, kendi varlığını ifade biçimi anlamını taşıyan Thabze kelimesini türetmiştir. Bir işin planlaması için de ofthabze1 kelimesinin kullanılması da son derece manidardır. İnsan önce yapacağı işi planlar, programlar, maliyetini hesaplar, hukuki yapısı, projesini çıkartır; böylece de işi belirlemiş yani ofthabze yapmış olur.

Adigecede yaratıcı anlamında Tha kavramı dışında ne bir kelime vardır ne de Thabze gibi tanrı dili anlamına gelen başka bir kelime ya da deyim vardır. Bze kelimesinin birlikte olduğu diğer kelimelerin hiç birisi tanrısal (ilahi) bir anlam içermemektedir. Nart mitolojisinde olan tek şey, bir kadının psıtha (su tanrısı) olma isteğiyle ortaya çıkması ve Tha’nın onu okyanusun dibine sürgüne göndererek cezalandırılması olayıdır. Konu bu olmadığı için bu kadarı yeterlidir. Adigelerin her önlerine gelen şeye tanrı diye tapınma gibi bir akıl dışılığa yer vermeyen aşkınlık hali, onun tarih boyu sadece ve sadece Tha yaratıcısı etrafında zihnini, gönlünü ve yaşamını şekillendirmesine neden olmuştur. Dahası, yaratıcısına THA derken insanı, canlıyı veren2 anlamında bir kelime üretmiş olması bile görüşümüzü desteklemektedir. Ayrıca Kur’an-ıı Kerim’de sure ismi olan TaHa harfi mukattanın da buna işaret ettiği kanısındayım. Bu vesileyle insanların Thabze uygulamasıyla ilahi bir adaletin tecellisi olarak ilahi bir sünneti esin kaynağı olarak Thabzeyi uygulamıştır.

Tha, kozmosun en ince detayından, okyanusların en dip yapılarından, biyolojinin, psikolojinin en karmaşık derinliklerinden, akla gelebilecek her bir detayda var olan farklılıklar, tek olan Tha’nın birer Thabzesidir. Her bir varlık bir diğerinden farklı olarak, hem kendi içerisinde hem de kendi dışındakilerle kodlanmış Thabzenin yansıması olarak kendine tahsis edilmiş hayatı yaşamaktadır. Edebi bir şiirin namelerini, sanatsal ifadelerini düşünün. Her mısra, her mısrayı oluşturan her bir kelime, her kelimeyi oluşturan her bir harf, her bir ses, tekilden çoğula giden ya da çokluğun ahenginde kendi varlığını icra eden her bir tını şairin üslubudur. Yani thabze, Tha’nın üslubu, eserini gösteriş biçimi gibidir.

İnsan, Tha’nın kendisiyle konuştuğunu bilmeden, Tha’nın nasıl bir dil kullandığını bilmeden Tha’nın nesini konuşacaksınız. Tha insan yokken sonradan yarayacağı insanın anlayabileceği bir dili bütün eserlerinde kullanmıştır. Bu dilin anlaşılması için anlama, ifade etme, anlatma ve anladıklarını öteye taşıma (bilimsel ilerleme) yetisine sahip olan sadece insandır. İnsan Tha’nın dilini anlamaktan uzak düşerse kendisini Tha yerine koyma riski doğar. Tha öğrenmez, ezeli ilmiyle bilir; öğrenen akıldır. Aklın yanlış öğrenmesi demek dengenin, düzenin ve adaletin bozulması demektir. Bu durumda, aklın nakıs yapısından bihaber insan kitleleri acziyetin peşinde bilinmez bir yola girer. Tarih bunun acı örnekleriyle doludur. “Kendilerine ‘Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın’ dendiği zaman, ‘Bizler sadece ıslah edicileriz” derler (Bakara: 11).”

Şöyle bir şey anlaşılmasın. Din ekseninden konuşan herkesin dinin sahibinin dilini yani “Thabzeyi anlıyormuş gibi bir sonuç çıkarılmasın. İnsanlardan kimi de vardır ki ne bir bilgiye, ne bir delile, ne de aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın Allah hakkında tartışır.”3 Burada ‘insanlardan kimi…’ ifadesinin herhangi bir inanç, millet, coğrafi vb ayrımlar taşımadığı dikkatinizi çekmiştir.

Francis S. Collins’in, The Language of God (Tanrının Dili) adlı kitabında vurgulamak istediği durum, böyle bir yaklaşım olsa gerek. Francis Collins, bizim de yukarıda değindiğimiz gibi kainatın “Big Bang ile hiçlikten başladığını; bu teklikten var olan kainatın sürekli genişlediğini; Tabiatın kendisini yaratamadığını; yaratıcının tabiatın bir parçası olmadığını ve zamanın dışında olduğunu, bu gerçekler görülmeden problemin çözülemeyeceğini” ifade eder. Collins’in vardığı diğer bir sonuç, “tüm canlıların bilgi molekülü olan DNA’nın Allah’ın dili, bedenlerimiz ve tabiatın geri kalan kısmının mükemmelliği ve karmaşıklığının Allah’ın planının bir yansıması olduğunu” gerçeğidir.

Bütün bu bilimsel açıklamalar, Adigelerin Thabze kavramı içerisinde ifadesini bulur. İtiraf etmeliyim ki Jineps gazetesinin Mayıs sayısındaki “TAMIĞE – ÇIPXE – THABZE” başlıklı yazımdan sonra Thabze kelimesinin leksikolojik ve özellikle de diyalektik derinliğini yazmaya karar verene kadar ne Francis S. Collins’den ne de Tanrının Dili adlı eserinden haberim vardı. Oysa bu kavramın diyalektik (akidevi) derinliği uzun zamandan beri zihnimi meşgul etmekteydi.

İnsanoğlunun evrende var olduğundan beri kullandığı, kullanmakta olduğu ve muhtemel kullanacağı çoğu kelimeler ve diller insanın üretmiş olduğu insani dillerdir. Her bir dilin kapsamı, anlatım gücü, gramer yapısı vs tercih edilebilir üstünlükleri ya da eksiklikleri olabilir. Ancak hiçbir dil diğerinden kutsal ya da az kutsal gibi değerlendirmelere tabi tutulamaz. Diller Tha’nın ayeti olmakla birlikte asıl olan dilin insan vasıtasıyla tecelli ettirilmiş olmasıdır. Şöyle demek daha açıklayıcı olacaktır. Tha’nın ayeti insanın dil meydana getirme ve farklılaştırarak çoğaltma yetisinin insanda tecelli olmasıdır. (‘Gökleri ve yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin değişik olması, O’nun varlığının belgelerindendir. Doğrusu bunlarda, bilenler için dersler vardır’ Rum: 22i) Buraya şu kadarını da eklemek isterim. Herhangi bir dili yok etmeye çalışmanın Allah’ın bir ayetini yok etmeye çalışmakla eşdeğer olduğu kanısındayım.

Bazı çıkarımlar yaparak yazımızı sonuçlandıralım.

1- Adigeler ve Adigabze hars bir yapıya sahiptir. Hem dilde hem de xabzede yaratılışın ilksel izlerine bolca örneklemeler bulmak mümkündür.

2- Dilin oluşumunda, kelimelerin ortaya çıkışında ‘nedensizlik ilkesi’ diye bir ilke olamaz. Her şeyin, açıklanabilir bir nedeni vardır. Ancak bilimsel veriler her nedeni henüz açıklayabilmiş değildir. Tıpkı birçok bilim dalında, bilimsel çözümlemeleri zamanla bulabildiğimiz gibi.

3- Adige toplumu xabze medeniyeti içerisinde içselleştirdiği inanç sistemi Hanif yani tek tanrı inancıdır. Dilinde var olan tek tanrı ismi de Tha kelimesidir. Bunun dışında kültüre iliştirilenlerin tamamı mitolojik kahramanlar ya da yaratıcılık sıfatı olmayan kültürel masalsı ögeleridir.

4- Yaratıcıyla akıl arasındaki bağın bozulması, aklın yaratıcının dili olan Thabzeyi anlamadığı veya anlayamadığı, doğru okuma yapamadı veya bağını tamamen kopardığı zaman yerküresinde düzen bozulmuş, arkasından adalet ortadan kalkmış sonra bozduğu dengeyi onarmak adına daha büyük yıkımlar yapmış, adeta kendine ötenazi uygulamış ve uygulamaktadır. İş sosyal düzeni bozmakla kalmamış, yaşadığı dünyaya karşı katliamlar yapmakta ve kendi mezarını kazmaya devam etmektedir.

5- Öneri: Tha’nın arzında Tha’nın dilini anlayın ve kendi ürettiğiniz dile çevirerek birbirinize aktarın. Bunun için de elimizdeki en saf, en felsefi ve en kadim dil(lerden biri) olan Adigabzeden başlayın. Kozmosu, dünyayı, ker bir şeyi insana tahsis etmiş olan Tha sizinle neden savaşsın? Yeter ki Thabzeyi iyi kavrayın. Sosyal yaşamın medeniyet örneklemesi olan xabzeyi yeniden keşfedin, yeryüzüne barış, kardeşlik, mutluluk ve huzur gelsin.

 

1: Tamığesını vurma, mührünü basma. İşi tüm yönleriyle belirleme, planlama..

 2: Tha: insanı veren, insanın Ra Of: bbı. Tı: vermek. Ha: İniş. thabzsan canlı anlamlarına gelmektedir.

3: Hac: 8. Elmalı Hamdi Yazır. Sadeleştirilmiş meal.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Yazarın Diğer Yazıları

İnsan aklı ve yaratıcıyı algılama

İnsan aklının zaman dışı bir varlık kavrayamaması, sonuç ve metafiziksel olarak hep tartışılan bir konu. “Nakıs” olanın “Mutlak”ı yaratamaması fikri, İslam düşüncesinde de önemli...

Adigelerde siyasal ve sosyal yapıya ilişkin terminolojiler

Değerli okurlar, bu yazımızda Adigelerin (Çerkeslerin) insanlık tarihine vurdukları tamgalardan bahsedeceğim. Kimi milletler eserleriyle bilinir, eserleriyle ün salar ve eserleriyle medeniyet inşa ederler. İdrakı...

Yaratılış ve halife kelimesine farklı bir yaklaşım

TDK halife kelimesini şu şekilde ele alır: “(hali:fe), Arapça ḫalīfe İsim, din bilimi Hz. Muhammed’in vekili olarak Müslümanların imamlığını ve din koruyuculuğunu yapmakla görevli kimse. İsim,...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img