Çocuk ve felsefe

0
643

Felsefe, yaşamı ve varlığımızı yorumlamamıza yardımcı olan bir bilgelik sanatı. Peki, erken yaşta felsefeyle tanışsak nasıl olur? Buna cevap arayan Amerikalı felsefeci Matthew Lipman, 1960’larda Çocuklar İçin Felsefe (P4C) yöntemini geliştiriyor ve çocukların erken yaşta felsefe yapmasını sağlayan bu öğretim yöntemini eğitim dünyasına kazandırıyor.

Benim bu yöntemi ilk fark edişim çocuk kitapları sayesinde oldu. Hatta o zaman Birgün gazetesinde bu konuyu haber yapmıştım. Dr. Özge Özdemir’in çocuklara yazdığı “Çocuklar İçin Felsefe” serisi ile öğretmenler ve ebeveynler için yazdığı “Felsefe Sınıfı” kitabı en etkilendiğim kitaplar olmuştu. Aradan birkaç yıl geçti ve Özge Özdemir’in çocuklar için yazdığı kitaplara yenileri eklendi. Bugün hem yöntemi hem yeni kitaplarını konuşmak için Özge’yi Jineps’e davet ettik ve bizi kırmadı, sorularımızı yanıtladı.

-Sevgili Özge merhaba. Felsefeye ve ürettiğin içeriklere değinmeden önce seni yakından tanıyabilir miyiz?

-Merhaba Betül, davetin için teşekkür ederim. Ben felsefeciyim, yani hep felsefe okudum. Boğaziçi Üniversitesi’nde lisans, İstanbul Üniversitesi’nde yüksek lisans ve doktora eğitimimi tamamladım. Çeşitli devlet ve vakıf üniversitelerinde hoca olarak çalıştım. Son 10 yıldır pratik felsefeyle ilgileniyorum ve “Çocuklar ve Topluluklar İçin Felsefe” üzerine çalışıyorum. Eğitmen eğitimi, okul danışmanlıkları, kitaplar, radyo programı derken tüm işim bu yöntemin gelişmesine ve ülkemizde yaygınlaşmasına katkı sağlamak.

Abhazım. Annem ve babam ikisi de Abhaz kökenli olduğu için dili, geleneği, kültürü iyi bilen insanlardı. Böyle olunca kardeşlerimle birlikte o gerçekliğin içinde büyüdük. Kimliğimin bu parçası her zaman merak ettiğim, araştırdığım ve üzerine düşündüğüm bir parça. Sonra belki biraz daha konuşuruz üzerine.


“Felsefe Sınıfı”


-Harika olur… Şimdi “Felsefe Sınıfı” kitabınla başlamak istiyorum. Eğitimcilere ve ebeveynlere rehberlik eden bir kitap, ortaya çıkış hikâyesini dinlemek isteriz.

-“Felsefe Sınıfı” kitabı, benim uzun yıllar çocuklarla yaptığım atölyelerde ve yetişkinlerle yürüttüğüm eğitmen eğitimlerinde defalarca kez tartıştığım ders planlarından oluşuyor. Çocukları düşünmeye ve sorgulamaya davet eden içerik ihtiyacını dikkate alarak yazdım bu kitabı. Tasarlarken ilkokul hayat bilgisi ve sosyal bilgiler derslerinin konu ve kazanımlarını dikkate aldım. İyi sorular her zaman çocukları aktif düşünmeye, soruşturmaya ve anlamaya davet ediyor. O yüzden kavramsal çerçeveyi dağıtmadan nasıl soru sorulabilir, çocuklar nasıl daha derin düşünmeye ve anlamaya teşvik edilir, bunları göstermek istedim. 18 ders planının tamamını onlarca kez çocuklarla uyguladım ve etkisini gözlemledim. Bu anlamda kitabın orijinal bir içerik sunduğunu ve uygulayıcıya yol gösterdiğini söyleyebilirim.

-Bu kitaptaki bazı konuları radyoda çocuklarla tartıştığını da biliyorum. Bize biraz Açık Radyo’daki programından bahseder misin?

-Evet, kitaptaki bazı soruları radyoda da tartıştık. Hatta okuyucularımız için kitaptan önce o kayıtlara ulaşmak daha hızlı olabilir. O yüzden “Küçük Düşünürler Topluluğu” diye aramalarını öneririm, pek çok platformdan dinleyebilirler. Açık Radyo’daki bu programı dört senedir yapıyoruz. Her yayın döneminde 10-12 yaş arası dört öğrencimle birlikte 13 bölüm kayıt alıyoruz ve her bölümde bir felsefi soru ya da kavramı tartışıyoruz.

Ben özellikle eğitimcilere ve ebeveynlere dinlemelerini tavsiye ederim. Öncelikle çocukları dinlemek çok zevkli, hiç beklemediğimiz kadar derin ve yaratıcı cevaplar duyacaksınız. İkincisi de her bir kayıt bir ders uygulaması gibi, yani neyi nasıl sorgulatacağınızı görmek açısından da bir kaynak.


“Bu serinin anasınıfı ve ilkokul birinci sınıf öğretmenleri tarafından çocuklarla uygulanmasını çok isterim”


-Bir de senin çocuklar için yazdığın “Çocuklar İçin Felsefe” serisi var. Sanırım ona şimdi “Küçük Düşünürler Serisi” de eklendi. Çocuklar için yazdığın felsefe kitaplarını senin ağzından dinlemek isteriz.

-RedhouseKidz Yayınları ile harika bir takım çalışmasının eseri bu seriler. İlk olarak 9-12 yaş için “Çocuklar İçin Felsefe” serisiyle başladık ve sekiz kitap yazdım. Serideki ilk dört kitapta ilişkiler felsefesi üzerine, son dört kitapta da mantık hataları ve safsatalar üzerine eğildim. Ezgi Platin harika harf-çizimleriyle kitaptaki temel soruları ve kavramları görsel hale getirdi.

Şimdi de “Küçük Düşünürler Serisi”ne başladık, umarım o da sekiz kitaba ulaşacak. Bu seriyi okulöncesi yaş grubu için yazdım. O yaştaki çocuklarla felsefe yapmanın ne olduğunu bizzat bir yıl onlarla çalışarak anladım. Sonra da neleri tartışmaya ihtiyaçları olduğuna karar vererek kitapları yazmaya başladım.

Bu serinin ilk dört kitabı okulöncesi kazanımlarında gördüğümüz bazı kavramsallaştırmalar üzerine. “Büyük-Küçük”, “Uzak-Yakın” ilk çıkan kitaplarımız, şimdi sırada “Ağır-Hafif” ve “Az-Çok” var, onlar da birkaç ay içinde okuyucusuyla buluşacak. Bu serideki kitaplar tam bir resimli kitap formatında ve çizerimiz Gökçe Akgül olmasa bu kadar da etkileyici olmazlar. Ben bu serinin anasınıfı ve ilkokul birinci sınıf öğretmenleri tarafından çocuklarla uygulanmasını çok isterim. Çünkü bu temel kavramsallaştırmalar ne kadar iyi olursa çocuklar için sonraki öğrenmenin önü de o kadar açılacaktır.


“Halihazırdaki bir felsefi tartışmanın ya da düşünce deneyinin hikâye şeklinde uyarlamasını yapmak istemiyorum”


-Kitaplarını sahada çocuklarla çalışarak yazıyorsun anladığım kadarıyla. Çocukların ihtiyaçlarını görerek onlara ulaşma çabası diyebilir miyiz buna?

-Evet, hem çocuklara ulaşma çabası hem orijinal içerik yazma çabası diyebiliriz. Yani halihazırdaki bir felsefi tartışmanın ya da düşünce deneyinin hikâye şeklinde uyarlamasını yapmak istemiyorum. O yüzden hep çocuklarla çalışıyorum. Dışarıdan biri değil de içeride iş yapan biri olunca çocukların neleri konuşmaya ihtiyacı olduğunu seziyorum. Onların kullandığı sözcüklere ve esprilere de dikkat ediyorum, çünkü onlardan gelen onlara daha kolay ulaşıyor.


“Aslında biz her zaman kendimiz için düşünüyoruz”


-Şimdi tekrar başa dönüp ortak kimliğimizden bahsetmek ve bununla ilgili bir soruyla da tamamlamak isterim. Ataları anavatanından koparılmış kişiler olarak, göç, kayıp, aidiyet, uyumlanma vb. kavramları konuşmaya ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Burada felsefe bize nasıl ışık tutar? Çocuklarla bu kavramları konuşmamız için bize nasıl yol gösterir?

-Bu çok güzel bir soru. Bildiğim kadarıyla ataları Abhazya’da yerinden edildikten sonra Türkiye’de yaşayan dördüncü kuşağım ben. O yüzden bu acı deneyimi bizzat yaşamadım, yaşayanların acısını bizzat dinleyerek de büyümedim. Aktarılarak bana gelen bir anlatıyı biliyorum. Ayrıca zaman geçtikçe kimliğini kaybetme korkusunu yaşayan ebeveynlerimin tutumlarını biliyorum. Dolayısıyla bir acı deneyim bir kere yaşanıp bitmiyor, etkisi zamana yayılan bir şey ve siz o zamanın hangi noktasındaysanız onu biliyorsunuz. O yüzden kuşaklararası diyalog hepimizin konuyu ve birbirini anlamasına çok yardımcı olacaktır diye düşünüyorum.

Bugün de dünyada büyük bir göç krizi yaşanıyor. O yüzden kültürlerarası diyalog da bizi daha barışçıl bir ortama taşıyabilir.

Barroux’un “Hoş Geldiniz” kitabıyla sınıflarımda bir felsefi tartışma yürütüyorum. Orada “göç” kavramının ne kadar katmanlı olduğunu görüyor katılımcılar. Taşınma, yer değiştirme, yerinden edilme, sürgün edilme vs. bunlar ayrışmaya başlıyor. Ardından “yuva” kavramını tartışıyoruz. Onu fiziksel evden ayıran şeyin deneyimde öğrendiğimiz bir kurgu olduğunu fark ediyorlar. Hem birbirine benzeyen hem birbirinden farklı yuva kurgularımız olduğunu görüyorlar. Nihayetinde bunlar insanın kendine bakışını etkiliyor. Aslında biz her zaman “kendimiz için düşünüyoruz”. Bunu bencilce bir şey olarak söylemiyorum. Sorularım ve aradıklarım her zaman kendimden kaynaklanıyor ve ona ekleniyor. Bu insanın dünyasını genişleten bir şey. Çocuklarla erken yaşta başlamak da bu açıdan harika değil mi? Beni en çok heyecanlandıran şey bu.

 

-Heyecanın bana da geçti şu anda. Hep sürmesini dilerim… Geldin, konuştuk, paylaştık, çok teşekkür ederim…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz