Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Çerkes ulusal hareketi nereye? – 7. Bölüm

Ahmet Cevat Benk’in Haziran 2014 sayımızda başladığı yazı dizisinin 7. bölümünü yayımlıyoruz.


Ukrayna-Rusya savaşı, bölgede büyüyen ateş, bölgeye uygulanan uluslararası ambargolar, ABD ve AB ülkelerinin savaşa dolaylı dahli, Çerkesler, Kafkas ordusu, Çerkes Konseyi, Polonya’nın Çerkes misafirleri…

Dünyada sermayenin serbest dolaşıma girmesi, sermayenin istediği ülkede ev, arsa, fabrika alabilmesi, işletebilmesi ulus devletlerin derin anlamını yitirmesine neden olurken, yaşadığımız ülke olan Türkiye de bu durumdan muaf değildir. Bu durum, yoğun Çerkes nüfusa sahip olan Türkiye’de de Çerkesleri hareketlendirmiştir. Çerkesler her ne kadar yoğun bir nüfusa sahip olsalar da Türkiye’de kurulu sistem tarafından, sistemin siyasal tercihlerine uygun olarak kısmen Araplaşmış, kısmen de Türkleşmişlerdir. Osmanlı İmparatorluğu’nun son yüzyılında başlayan Doğulu-Batılı, yani Arap ve Avrupa kültürü hegemonya çatışması günümüzde de devam etmektedir. Her iki kültür kendisine yaşam bulduracak siyasal oluşumlar da sağlamışlardır. Çerkesler de bu siyasal oluşumlar içinde yerlerini almışlardır. Her ne kadar ulus devletlerin farklı etnik yapılara olan baskıcı tutumlarının zayıflaması Çerkesleri de hareketlendirmişse de, hareketlenenler önceliklerini Çerkes ulusal sorununa değil, Çerkeslerin de dahil oldukları Türk siyasal hareketlerine vermişlerdir. Bu nedenle özgür bir Çerkes ulusal varlığı oluşamamıştır.

Diasporada durum böyle iken, Rus Çarlığı tarafından işgal edilerek boşaltılan Çerkes topraklarında kurulu cumhuriyetler öksüzlüğünü sürdürüyor.

Çerkes topraklarının tamamında 750 bin civarında bir nüfus yaşıyor. Bunun büyük bölümü de yaşlı nüfus, zira genç nüfus Moskova ve St. Petersburg gibi büyük şehirlere çalışmaya gitmiş. Burada yaşayan Çerkes nüfusun kendi dil ve kültürlerinin geliştirilmesi için gerekli koşullar ortadan kaldırılmış. Çocukların eğitim alabileceği Çerkesçe bir anaokulu, kreş ya da ilkokul kalmamış. Dil köylerde sokak dili olması nedeniyle korunabiliyor. Kent merkezlerinde ise yok olmak üzere… Genç nüfusun %80’i dil bilmiyor. Bu durum Adigey Cumhuriyeti’nde böyle. Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’nin başkenti Nalçik’te durum biraz daha iyi. Her ne kadar orada da Çerkesçe eğitim verecek bir kreş ya da anaokulu dahi yoksa da Çerkes nüfusun çok olması nedeniyle dil daha yaygın konuşuluyor. Bu nedenle burada dilin bir süre daha yaşayacağı görülüyor.

Dil konusu ile ilgili diasporada da anavatanda da yoğun tartışmalar var. İnsanların birçoğu dil olmasa da Çerkes ulusal varlığının sürdürülebileceğini iddia ederek dilsel asimilasyonu meşrulaştırmaya çalışıyor. Oysa gerçek bu değil. Kök diller ve sömürge dilleri tamamen farklı niteliğe sahiptir. Afrikalıların konuştuğu Fransızca, İngilizce sömürge dilleridir. Oysa siz bir Fransıza günlük hayatında Almanca konuşturursanız o artık Fransız olmaz. Çünkü kök diller konuşulduğu halk tarafından üretildiği için o halkın mecazını, mizahını, duygularını çok rahat ifade ettirir. Sizin diğer halklardan farklı olan duygularınızı, mizahınızı, mecazınızı başka dillerle anlatabilmeniz imkânsız gibidir. Bir süre sonra yeni konuştuğunuz sömürge dili, sizi, sömüren halkın kültürüne dahil eder. Zamanla onların duygu ve düşüncelerine dönüşürsünüz. Özetle; Çerkes dili giderse Çerkes halkı da gider. Bu nedenle dilsel asimilasyonu başat sorunlar arasına yazmak gerekir.

Ukrayna-Rusya savaşının çıkması ile dünyanın iki süper gücü de karşı karşıya gelmiş oldu. Maalesef Çerkesler de bu savaşta zorunlu taraftırlar. Anavatanda yaşayan Çerkeslerin çocukları şu anda askerde ve savaşta. Ayrıca savaşa gidenlerden yaşamını yitirenler de oldu. Aileler tedirgin. Aslında kimse savaş istemiyor. Fakat zorunlu askerlik Çerkes gençlerini de savaşa dahil etti. Sadece Çerkesler değil, savaşı istemeyen Rus gençler de savaşmamak için ülkelerini terk ettiler. Seferberliğin ilanı ile Gürcistan-Osetya sınırındaki Daryal Geçidi’nin Osetya tarafında binlerce genç sınırdan çıkmak için kapıya yığıldı. Bir hafta boyunca dağların yamaçlarında çadırlarda yattılar. Sonuçta ülkeyi terk ettiler.

Savaşın başlaması ile başını ABD’nin çektiği Batı bloku, Rusya’ya ambargo kararı aldı. Karar Rusya’ya mal satışlarının yanı sıra para transferi, kredi kartı kullanımı gibi enstrümanları kapsıyordu. Türkiye bu ambargoya katılmadı. Günümüz koşullarında mal ve hizmetlerin dolaşımının engellenmesinin mümkün olmadığı da görüldü. Rusya’ya her türlü mal girerken, Rusya’dan da her türlü mal çıkabilmektedir. Örneğin savaşın şiddetine rağmen Rusya’da market raflarında Coca Cola’yı da iPhone’u da görebiliyorsunuz.

Batı, savaşın uzun sürmesini sağlayarak öncelikle Rusya’nın ekonomisinin, bilahare askeri gücünün kırılmasını hedefliyor. Ukrayna cephesi BOP’un bir uzantısı gibi görünüyor. Suriye’de kısa sürede istediğini alamayan ABD, kuzey cephesinin açılması için Ukrayna’yı kışkırtarak Donetsk bölgesindeki Ruslar üzerinde baskı oluşturdu. Rusya ise hazırlanan bu provokasyona gelerek savaş başlattı. Ancak savaş Rusya’nın planladığı gibi değil, ABD’nin planladığı şekilde sürüyor. Süreç uzadı. Belirsizlik başladı. Bu arada ABD, Suriye’de faaliyetlerini artırdı. ABD sivil vakıflar aracılığı ile Çerkesleri yönlendirmeye çalışıyor. Bu amaçla çeşitli toplantılar düzenlendi. Amaç; Çerkesler ile Ruslar arasında bir savaş başlatmak ve Türkiye Çerkeslerinden de katılım sağlamak. Bu şekilde Rusların Karadeniz ve Kuzey Kafkasya’daki varlığını sona erdirmek, nihayetinde bölgede kendi hegemonyasını oluşturmak istiyor.

Çerkesler neler yapıyorlar?

Bazı Çerkesler, ABD ve bağlı sivil vakıf temsilcileri ile ortak toplantılar yaparken, bazı Çerkesler de birlikte kongreler düzenliyorlar. Aynı zamanda bu gruplar alternatif oluşumlar yaratıyorlar vb. Diğer önemli bir grup Çerkes ise kayıtsız şartsız Rusya politikalarını destekliyor.

Tarihte neler olmuştu?

Dünyada genel olarak yaşanan olaylar kısmi farklılıklarla tekrar ederek gider. Bu konu ile ilgili güzel bir söz vardır: “Tarih tekerrürden ibarettir.” Gerçekten dünyada olaylar belli periyotlar halinde kendini tekrar ederek, kısmen de gelişerek, değişerek yaşanır.

Çerkesler yerli halk olarak klan halinde yaşarken hemen bitişiğindeki göçebe halklar dönemin modasına uygun talan mantığı ile girdikleri toprakları yağmalayıp rahat yaşıyorlardı. Moğolları buna örnek gösterebiliriz. Ruslar da buna yakın davranışlar sergileyip etrafındaki klan tipi halkların topraklarını yağmaladılar. Yağmalama döneminin bir bölümünde silahlar eşit, nüfuslar farklıydı. At, kama ve kılıcın silah olduğu dönemlerde Çerkesler yağmacı halklara direndiler, onları geri püskürttüler. Bu nedenle onlara hep kahraman gözüyle bakıldı. Zaman içinde dünyada çeşitli değişimler oldu. Emperyaller yağmaladıkları sermayeyi silah endüstrisine çevirdiler. Devletler oluşturdular, silahlandılar. Sonra diğer klan halklar gibi Çerkeslerin ellerinden de topraklarını aldılar.

Çerkesler iki emperyal gücün arasında kaldı. Bir taraftan Rusya, diğer taraftan Osmanlı Çerkes topraklarına girdi. Her iki taraf da karşılarında örgütlü bir devlet olmadığından, Çerkesleri kendi yanına çekmeye çalıştı. Doğu Adigey’de Ruslar, Batı Adigey’de Osmanlı, Çerkeslerle yönetici sınıf evlilikleri yaptılar. Akrabalıklar kurdular. Böylelikle önce işbirliği, sonra yayılma politikası izlediler. Olmadı, başka yöntemler denediler. Örneğin Kırım Hanlığı’yla Çerkesleri savaştırıp, Çerkesleri Kırım Hanlığı’na sömürge yaptılar. Bu defa Ruslar, Doğu Adige Çerkesleri ile işbirliği yaptı, Kırım Hanlığı yenildi. 1800’lü yılların ikinci yarısında ise Rusya elindeki silah gücü ile Çerkesya’yı yuttu. İşgal ettiği bölgede kalan halkın yerlerini değiştirdi. Şehirler kurdu. Şehirlere kendi halkından insanları yerleştirerek işgali pekiştirdi.

Rusların 1853 yılında Osmanlı’nın Sinop’taki donanmasını vurmasından sonra başlayan Kırım Savaşı’nda müttefikler (Osmanlı–Fransız-İngilizler) Çerkes topraklarını ileri karakol olarak kullandılar. Savaş sonrası Ruslar yenildi. Müttefikler çekti gitti. Ruslar döndü, Çerkeslere vurdu. Ruslara “Ne yapıyorsun” diyen olmadı. Çerkesler İngilizlerden yardım istedi. Cevap bile verme gereği duymadılar. Böylece Batı yine milyonlarca Çerkesin sürgün ve katliamına göz yummuştu.

İkinci Dünya Savaşı’na gelindiğinde ise yine bugünkü gibi Almanların kışkırtması ile Çerkeslerin bir bölümü lejyoner olarak savaştılar. Savaş bitince Rusların isteği üzerine Almanlar Çerkesleri Ruslara teslim ettiler. Çerkesler sınırdan geçer geçmez kurşuna dizildiler.

Çerkesler bu süreçte neler yapmalı?

Öncelikle Çerkesler kendi boylarını aşan işlere girmemeliler. Neden? Çünkü Çerkeslerin nalbur dükkânı var ama içi boş. Dükkân sahipleri dükkânımız var diye konuşuyorlar ama müşteriler boş olduğunu görüyor ve dükkâna uğramıyor. Zaten siz olmayan malı satamazsınız.

Diğer en önemli unsur ise; yukarıda verdiğim tekerrür örneklerini de dikkate alarak anavatandaki Çerkeslere verilecek zararlara asla alet olmamalıdırlar. Bütünlüklü bakıldığında; bugünkü diasporanın ve anavatanın durumu dikkate alındığında Çerkesler için yegâne yol, Ukrayna-Rusya savaşının bir an önce bitmesini istemek, Rusya’yı Rus milliyetçiliğini geliştirip diğer halkları asimile etme politikasından vazgeçmeye zorlamak, Rusya’da demokratik kamuoyunun gelişmesini sağlamak, genel çağrı olarak hem Rusya’nın hem ABD’nin bölgeden çekilmesini talep etmek, Rusya’nın bir an önce bileşenlerine özgürlüklerini tanıyıp AB ülkeleri gibi gönüllü birliktelik oluşturulmasını sağlamak ve nihai olarak Rusya’yı yeni halklar hukuku yapmaya zorlamaktır. En önemlisi ve önceliklisi de Rusların geri dönmek isteyen Çerkesler için vatandaşlık ve oturumla ilgili genel yasaları uygulamaktan vazgeçip özel hukuk uygulamasının, yine geri dönmek isteyen Çerkeslere yeterince toprak vermesinin, bütün cumhuriyetlerde öncelikle anadilde eğitime başlamasının sağlanmasıdır.

Bunun için öncelikle yapılması gereken, Türkiye Çerkeslerinin ortak belirleyecekleri bir heyeti görevlendirip anılan talepleri içeren dosyayı Rusya Konsolosluğu’na teslim etmek ve Rusya’dan cevap beklemektir. Yine Çerkesler iki kutup arasında devam eden savaştan mümkün mertebe zarar görmemelidir. Çerkeslerin gelecek 10 yıl içinde acil olarak yerine getirmesi gereken işler bolca üretim yapmalarıdır. Çerkesler “Bizi sürdüler, astılar, kestiler” söylemlerini unutmadan bir tarafa bırakarak, gerçeklerine bakmalılar. Bunlardan birincisi %75’lere çıkan yabancı evlilikleri azaltmak için tedbirler almak. İkincisi, eğitim seferberliği yaparak hızla okuma-yazma ve dil öğretmek. Üçüncüsü, Çerkes okur-yazarlardan yetenekli olanların anadilde kitap, dergi, karikatür vb. eserler üretmesini sağlamak. Dördüncüsü, anadilde film, sinema, tiyatro, TV haberi hazırlayacak ekipler oluşturmak.

Özetle; Çerkesler önce kendi varlıklarını sürdürebilecek enstrümanlar oluşturmalılar. Ayrıca oluşturulan enstrümanlarla ulusal bilinci ağ ağ örerek geliştirmeliler.

Yazarın Diğer Yazıları

Çorum – 2 – Türkiye Çerkesleri – 37. Bölüm

Değerli okurlarımız, Ahmet Cevat Benk’in hazırladığı bu araştırma dosyasında; Türkiye’de yaşayan Çerkeslerin yerleşimleri, tarihçeleri, nüfusları, ekonomileri, asimilasyon karşısındaki kayıpları gibi bilgiler paylaşılıyor. Sizler de yaşadığınız bölgelerden...

Çorum – 1 – Türkiye Çerkesleri – 36. Bölüm

Değerli okurlarımız, Ahmet Cevat Benk’in hazırladığı bu araştırma dosyasında; Türkiye’de yaşayan Çerkeslerin yerleşimleri, tarihçeleri, nüfusları, ekonomileri, asimilasyon karşısındaki kayıpları gibi bilgiler paylaşılıyor. Sizler de yaşadığınız bölgelerden...

Tokat (Dar’ün Nasr) – 3 – 35. Bölüm

Değerli okurlarımız, Ahmet Cevat Benk’in hazırladığı bu araştırma dosyasında; Türkiye’de yaşayan Çerkeslerin yerleşimleri, tarihçeleri, nüfusları, ekonomileri, asimilasyon karşısındaki kayıpları gibi bilgiler paylaşılıyor. Sizler de yaşadığınız bölgelerden...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img