Değerli okuyucularım, bu yazımda yine kelime tahlillerine devam edeceğim. Yazı boyutunu makul düzeyde tutmak adına tekrarlara düşmemeye gayret gösteriyorum. Bu açıdan aynı başlıkla yayımlanan ilk makalemin giriş bölümünde verilen açıklamaları okumanız, konunun daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Bu seri yazımda kelimelerin tamamını Avrupa dillerinde yaşayan ve kökeni Avrupa dilleri olarak bilinen kelimelerden derledim. İlk bakışta ilgisiz gibi görünse de Adige dilinin yapısını kavradığımızda, birçok dilin Adige dili ile olan bağı daha iyi anlaşılmış olacaktır. Dillerin gramer, ses, kelime vb. yapıları irdeledikçe, zamanla bilinmeyen birçok doğru bilgi ortaya çıkmış olacaktır. Bu durum objektif olmak şartıyla tüm diller için geçerlidir. İlk kelimemiz ele alalım.
Abluka kelimesinin etimolojisi
Kelime günümüzde birçok Avrupa dilinde yaşamakta ve blokaj, set çekme, engelleme vb. anlamlar içeren şekilde kullanılabilmektedir.
Kelime Türkçede abluka, İng. ve Alm. dillerinde blouckada, Fransızca: blocus, İspanyolca: bloqueo, İtalyanca: blocco, Baskça: blokeoa, İzlandaca: blokkun; Rusça, Sırpça, Makedon, Firuzzan, Arnavutça: blokkada (блокада), İsveççe: blockada, Yidce: blakey.
Dikkat edilirse yukarıdaki bilgilere bakarak kelimeye bir kök dil göstermek mümkün değildir. En iyi ihtimal, kelimenin herhangi bir dilde kullanılmaya başlandığı tarih gösterilebilir. Ne var ki yazılı kaydı olmayan nice kök kelimeler vardır. Bir kelimenin herhangi bir dilde doğduğunu söyleyebilmek için ses, kelime, varlık ilişkisinin ilgili ve benzeşir olması gerekmektedir. Yani çok daha ciddi verilere ihtiyaç vardır. Çünkü o kavramın neden o kelimeyle karşılandığı ve nasıl bir anlam genişlemesine uğrayarak geliştiği ya da değiştiği dilde başka ne tür kelimelerle ilişkili olduğu vb. konulara cevap verilebilmelidir.
Eren Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü de Abluka’yı bir ülkenin veya bir yerin dışarı ile olan her türlü bağlantısını kuvvet kullanarak kesme, kuşatma’ olarak vermektedir. Tanım doğru olmakla birlikte kelimenin doğuşundan belki binlerce yıl sonra anlam genişlemesi yoluyla kazandığı bir anlamdır.
< İtalyanca (Venedik) ablóco ‘blockade’. Rumcada da Venedik biçimi geçer (ἀμπλόκο).
Meyer: TürkSt 70; Foy: MSOS l: 47. s. 1. not; Tagliavini: Annali N. S. l: 193; Kahane-Tietze: LFL 4
Türk Dil Kurumu (TDK) kelimeyi, ‘kuşatma’ olarak vermektedir.
Nişanyan Sözlük ise kelimeyi biraz daha kapsamlı olarak ele almış. Nişanyan Sözlük, abluka kelimesinin Türkçeye 1835 yılında girmiş olduğunu da belirtmektedir. Kelime, Nişanyan Sözlük’ün açıkladığı şekliyle de alta kopyalanmıştır.
[abluka Köken İtalyanca blocca! “(denizcilikte) bloke et, muhasara et (emir)” sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Fransızca bloquer “tomruk yığmak, tıkamak, (denizcilikte) liman girişini tomruklarla kapatmak” sözcüğünden türetilmiştir.
Bu sözcük, Fransızca bloc “ağaç kütüğü, tomruk” sözcüğünden türetilmiştir. Busözcük Eski Yüksek Almanca bloh veya blok “kütük, tıkaç” sözcüğünden alıntıdır.
Daha fazla bilgi için blok maddesine bakınız.
Ek açıklama: Geç Ortaçağ’da Hollanda veya çevresinden yayılan sözcüğün nihai kökeni belirsizdir.
Tarihçe (tespit edilen en eski Türkçe kaynak ve diğer örnekler)
[Kieffer & Bianchi, Dictionnaire Turc-Français, 1835]
Adigece verilerle fikir ve isim babalığını yapmaya çalıştığım OTEJ TEOREMİ’ne göre ise bu durumu net bir şekilde açıklığa kavuşturabilmekteyiz. Tabiidir ki köken bilimi açısından ele alarak. Birçok kaynağın ve dilbilimiyle ilgilenen kişilerin kökeni İtalyanca olarak sandıkları Abluka (Ablukh / blukh) kelimesinin tahlilini ekleme, çıkarma yapmadan tahlil edelim.
Kelime günümüzde, yapısı yönünden basit bir kelime olarak bilinse bile birleşik yapılı bir kelimedir. Ne var ki Adigecenin/Çerkesçenin dışında diğer dillerde kökleşmiş olarak kullanılmaktadır. Şöyle ki:
E (a) / |э: (Ady) el, demektir.
Ble / блэ: (Ady.) Fiil bağlama, örme. Mastar hali blen. Eş anlamlı yılan. Yıkanın yapısal tanımlaması.
Able / |аблэ: Parmaktan dirseğe kadarki elin birbiriyle bağlı olan kısım.
-(u)kh / къ (q: ق): madde, kütlesel bir varlığı karşılar. Örnek: pkhı / пкъы, beden, iskelet.
Blukh / блыкъу (blukh): Kol
Eblukh / |эблыкъу: El ve kol
– Yi eblukhxer zeguеxığew kum pewıçuağ. El – kollarını açık, arabanın önüne dikildi.
– (Иlэблыкъухэр зэгохыгъэу кум пэуцуагъ.)
– Wieblukhxer zegox, wımığaqu: Kollarını aç, gönderme.
– (Уиlэблыкъу зэгох, умыгъакlу.)
Görüldüğü gibi kelime etimolojik olarak Adige diline dayanmaktadır. Bugün farklı dillerin ses yapılarını kullanarak ve farklı biçimlerde yeni anlamlar yüklenerek onca dilde yaşıyor olması kelimenin kökeninin Adige dili olduğu gerçeğini değiştirmez. Bu yöntem dillerin veya kelimelerin geçmişteki yakınlıklarını da tanınmaz hale getirebilmektedir. Blukh – блыкъу / Ablukh / |эблыкъу kelimesi, insanın kollarını açarak birine yada bir şeye engel olma, karşı koyma ya da çevreleme, sarmalama olguları için kullanılırken zamanla orduların bazı savaş pozisyonları için de kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde İtalyanca veya Fransızca üzerinden Türkçeye giren abluka kelimesi, bir şeyi kuşatmak, çevrelemek anlamlarında yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Bugün, Fransızca ya da kimi Avrupa dillerinde blokh (blocca vb) şeklinde geçen bu kelime Adigecede blukh – блыкъу / Ablukh / |эблыкъу şeklinde, her iki haliyle yaşamaktadır. Bu kelimeyi Avrupa dillerinde veya başka bir dilde anlamlı en küçük parçaya kadar ayrıştıramadığımıza göre kelime, o dillere de Adige dilden girmiş demektir. Unutulmamalıdır ki diller modern zamanlarda oluşmadı; diller ilksel zamanlarda (pere lhexhan / пэрэ лъэхъан) ve doğal ortamlarda oluştu.
Balina kelimesinin etimolojisi
Balina; Yunanca: Φάλαινα (Fálaine); Latince, Katalan, İtalyan: Balaena. Dev balık anlamında çoğu sözlük müttefik. İngilizce: Whale İbranice: Livyetan. Habeşçe: (wėli)
Adigece ise baline / бэлинэ. Bu balığın adını Cey / Джей olarak verenler var ancak cey / джей yayın balığıdır. Her iki balık türü için de Cey/cay kelimesi hatalı olarak kullanılmaktadır. Adigecede balina kelimesi kullanılmakla beraber sayıca çok toplumlar tarafından, birçok dilde yaygın kullanılmasından dolayı yabancı bir kelime algısı doğmuştur.
Yukarıda verdiğim kelimelerde ilgi çekici olan şey, çoğu kelimede L sesinin varlığıdır. L sesi kelimeye çizgi çizme, profile sokma anlamları katar. Yunus’un deyimiyle bu, “Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm” ifadesinin tam da kendisidir. Kemiğin etle bürünmesi tam da Le olmuş yani boyanmış olma, makyaj halidir. Lı (lal) kelimesi Adigecede ET demektir. Arapçada da lahm et; lahmacun, et macun demektir. Nasıl zincirleme etkileşimler var, değil mi?
Şimdi kelimenin tahlilini yapalım. Be / бэ: çok. Lı / лы: et. (y)in / ин.
Bu durumda kelime çok et merkezi şeklinde tanımlama yapar. Adigece birleşik kelimeler oluşurken sondaki kelimenin ilk harfi ya da hecesi kendisinden önce gelen kelimelere ekmiş gibi birleşir. Burada kelime tanımlama yapıyor. Kimi dilbilimcilerin kelimeler tanımlama yapmaz, görüşünün hilafına kelimeler tanımlama yapar. Varlık-anlam-ses ilişkisi vardır.
Toparlarsak; Bэ: çok. Lı: et. Yin: büyük. (Be + lı+yin): Çok büyük et demektir. Yin / ин kelimesi Latin – Türkçe imla yapısından dolayı Y sesi getirilerek yazılmaktadır. Adigece imla yapısında Y sesine gerek kalmadan (in/ин) kelimesi yin şeklinde okunmaktadır. Bu durumda lı + in /лы +ин (büyük et) yazarken iki sesliden birisi (ı-i / ы -и) düşmekte ve lin /лин şekline dönmektedir. Be+lı+n veya be+li+n şeklindeki okuma, her ikisi de sadece ağız farkından başka bir şey değildir. Ayrıca batı Adigecede sondaki sesli harfi okumama hali (cezimli okuma) daha işlektir: Balina / Balin. (Devam edecek)