Sosyal Politika, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği (SPoD) liderliğinde yayımlanan yeni rapor, Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliği ve LGBTİ+ haklarına karşı oluşan hareketlerin etkilerini ve bu hareketlere karşı yaratıcı stratejileri inceliyor. Rapor, siyasi atmosferin baskılarını, anlatısal şiddeti ve bu mücadelede öne çıkan ittifakların önemini vurguluyor.
SPoD ev sahipliğinde ve Havle Kadın Derneği ile Pozitif Dayanışma, Demokrasi, Barış ve Alternatif Politikalar Derneği partnerliğinde “Toplumsal Cinsiyet Karşıtı Anlatıları Bozmak için Yeni İttifaklar Arayışı” başlıklı projenin ilk raporu, 13 Ocak’ta Taksim Tünel’de yapılan lansman etkinliği ile duyuruldu.
Lansman etkinliğine feminist ve LGBTİ+ örgüt ve dernekleri, çeşitli sivil toplum kuruluşları, üniversitelerin kadın araştırmaları merkezleri, insan hakları savunucuları, akademisyenler katıldı. Açılış konuşmasını yapan SPoD Genel Koordinatörü Oğulcan Yediveren, “Son yıllarda bizim hikâyemizi istedikleri gibi baştan yazma gücüne sahip bir grubun saldırılarıyla karşı karşıyayız. Bu proje bizim için ‘Bu hikâyenin başkahramanı biziz ve kendi hikâyelerimizin kontrolünü elimize alıyoruz!’ demenin bir yoluydu” dedi.
Rapor, Türkiye’nin 2023 seçimleri öncesi ve sonrasında yaşanan siyasi atmosferin toplumsal cinsiyet eşitliği ve LGBTİ+ haklarına yönelik baskıları artırdığını ve bu baskılara karşı stratejiler geliştirilmesi gerektiğini vurguluyor. Ayrıca, toplumsal cinsiyet karşıtı hareketlerin anlatısal gücü ve bu gücün insan hayatına nasıl şiddet olarak yansıdığına dikkat çekiyor. Kapsamlı çalışmada, Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinin mevcut durumu ve geleceğe yönelik stratejiler ele alınıyor.
‘Birçok alana yön veren bir ideoloji’
Projenin koordinatörü Berfin Atlı, toplumsal cinsiyet karşıtı hareketlerin Türkiye’deki tezahürlerine değindi ve “Bu sene de aileyi ortadan kaldırmakla, biyolojik farkları silmekle, kültürel soykırımla, demografiyi değiştirmekle, çocukları cinselleştirmekle, bilimsel olmamakla ve daha fazlasıyla suçlandık. Seçimlerde ve hatta insanlığı eşitlediği varsayılan doğal afetlerde gözden çıkarıldık. Kıyamet senaryolarının bekçisi, başa gelen bütün felaketlerin sebebi olduk” ifadelerini kullandı.
Atlı, raporun içeriğini “Bu rapor bütün bunlarla ilgili. Bu oyunların kimlerin hayatına şiddet olarak döndüğü hakkında. Bu suçlamalarla kendisini yapılandıran ve küresel olarak anti-gender olarak isimlendirilen hareketleri ve aktörleri odağına alıyor. Bu bloğun ne tür hikayeler, söylemler, anlatılar ördüğünü ve bunlardan nasıl etkilendiğimizi anlamayı deniyor. Aynı zamanda bu hareketlerin bizleri nasıl yaratıcılaştırdığı, gelişmek zorunda bıraktığı ve ne tür manevralar, taklalar attırdığı hakkında” diyerek açıkladı.
“Din, toplumsal cinsiyet ve cinsellik ekseninde üretilen asılsız söylemler”
Etkinlikte konuşan Havle Kadın Derneği’nden Edibe Üner, “Anti-gender olarak yaklaştığımız anlatıların aslında yalnızca toplumsal cinsiyet eşitliği veya LGBTİ+ hakları alanında değil, birçok farklı alandaki politikalara ve söylemlere yön veren daha büyük bir ideolojinin yalnızca bir kolu olduğunu, dolayısıyla bu projede yer almanın hem anti-gender hareketlerin nasıl çalıştığını anlamaya hem de bu hareketlerin parçası olarak incelenen din, toplumsal cinsiyet ve cinsellik ekseninde üretilen asılsız söylemlerin nasıl tespit edilebileceğini kavramaya yardımcı olduğunu vurguladı” dedi.
Anlatısal şiddet ve toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik saldırılar
Rapor, Türkiye’deki toplumsal cinsiyet eşitliği karşıtı hareketler ve bu hareketlere yönelik mücadelenin çeşitli boyutlarını ele alıyor. Bu çerçevede, anlatısal şiddet, toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik saldırılar ve bu saldırılara karşı geliştirilen stratejiler üzerinde duruluyor.
Rapor ayrıca, toplumsal cinsiyet karşıtı hareketlerin etkilerini ve bu hareketlerle mücadelede kullanılan yöntemleri inceliyor. İttifak oluşturma çabaları, toplumsal cinsiyet karşıtı bloğun anlatılarının analizi ve bu anlatılara karşı geliştirilebilecek stratejiler raporda önemli bir yer tutuyor. (Yeşil Gazete)