Yeni çağın hastalığı viral salgınlar olabilir mi?

0
753

Pandemi dönemindeki can sıkıcı yazılarımıza dönmek istemem ama maalesef durum biraz ciddi…

Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ), 2023 Mayıs ayında COVID-19’un sağlık açısından “küresel bir acil durum” teşkil etmediğini açıklamasıyla hepimiz rahatlamıştık.

Koronavirüsün son varyantı omicron’un mutantı olan JN.1, solunum sinsityal virüsü (Respiratuar Sinsityal Virus-RSV) ve influenza virüslerinin başı çektiği son viral enfeksiyon furyası nedeniyle dünyada “üçlü salgın” (tripledemic) alarmı verildi.

ABD’nin bazı eyaletlerinde hastane ve sağlık merkezlerinde maske zorunluluğu getirilirken, İspanya sağlık kuruluşlarında başlayan maske takma zorunluluğunu ülke genelinde uygulama kararı aldı.

JN.1’in Hindistan, Çin, Avrupa ve Amerika’da yayıldığı bildiriliyor. Türkiye’de bazı özel hastaneler, hastane içinde maske zorunluluğu kararı alıyor.

DSÖ’nün Noel ve yeni yıl kutlamaları nedeniyle öne çıkan JN.1 varyantının küresel çapta yayıldığını ve COVID-19 vakalarının arttığını, aralık ayında yaklaşık 10 bin ölümün rapor edildiğini, ay boyunca hastaneye yatışların bu konuda raporlama yapan yaklaşık 50 ülkede yüzde 42 arttığını ve yaz mevsiminde olan güney yarıkürede COVID-19 vaka artışlarını bildirmesi, biz sağlık çalışanlarını endişelendirse de henüz resmi kurumlarca yapılan bir açıklama ve önlem kararı yok. Hatta şu anda dünyada ve Türkiye’de çoğu resmi kurumda COVID testi yapılmıyor.

Şu an konuşulan salgın etkeni JN.1 varyantının omicron’un bir mutantı olması nedeniyle mevcut aşıların hâlâ bir miktar koruma sağladığı düşünülüyor (Bu arada aşı olun gibi bir uyarıda bulunmuyorum, zaten yapılmış olan aşılardan bahsediyorum).

Enfeksiyon hastalıkları uzmanlarının “COVID’in etkisi giderek azalsa da tıpkı diğer viral enfeksiyonlar gibi hayatımızın bir parçası olacağı, diğer viral enfeksiyonların da mutasyon geçirerek daha tehlikeli hale gelebileceği” uyarılarını sanırım hep birlikte göz ardı ettik. Pandemi döneminde öğrendiklerimizi bu kadar çabuk unutmasak, en azından maske-mesafe kuralına dikkat etsek belki bu kadar artmayacaktı vaka sayıları. Bu konuda bireysel rahatlığın yanı sıra gerek yönetim gerekse sağlık profesyonellerinin de yetersiz kaldığı aşikâr.

Nitekim havaların soğumasıyla birlikte başlayan viral enfeksiyon furyası şu an salgın alarmı verilmesine neden olacak düzeyde. Aciller-yoğun bakımlar doluyor. Belki pandemi kadar ağır seyretmiyor ancak sağlığımızı ciddi anlamda tehdit ediyor.

Özellikle son bir aydır ateş, kas-iskelet ağrısı, halsizlik, burun tıkanıklığı, geçmeyen öksürük ve boğaz ağrısı şikâyetleriyle hastane acilleri ve aile sağlık merkezleri ciddi yoğunluk yaşıyor.

Son dönemdeyse yoğun bakım doluluk oranlarının özellikle İstanbul için alarm seviyesine geldiğine dikkat çekiliyor.

Güncel salgın, bebek ve çocuklarda daha etkili seyrediyor. Geçmeyen öksürüğün bir aya kadar uzayabildiği bildiriliyor (Öksürüğünüzün devam etmesi virüsün hâlâ etkili olduğu anlamına gelmez, merak etmeyin, zamanla geçiyor).

Mevsimsel gribin yanı sıra influenza, COVID-19’un yeni varyantları ve RSV’ye bağlı hastalıkların aynı anda, hatta bazı vakalarda peş peşe yaşandığı bildiriliyor. Öyle ki bir viral hastalıktan tam olarak kurtulmadan diğerine yakalanınca zaten zayıflamış olan bağışıklık sisteminiz yenisiyle savaşacak gücü bulamıyor ve yeni virüs daha ağır seyrediyor. Kreş ve okullarda salgınların önlenmesi bu nedenle zorlaşıyor.

Okul çağında çocuğu olanların daha sık hastalanma sebebi de çocukların enfeksiyon kaynağı olması ve bulaştan kendilerini korumayı tam olarak bilmemeleri. Bu konuda aile ve okulların, çocukları enfeksiyonlara karşı kendini ve çevresini koruması için eğitmesi gerekiyor.

Vakaların artması, akıllara “acaba yeni bir salgın mı başlıyor” sorusunu getiriyor. Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları (KLİMİK) Derneği Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. Alpay Azap’ın sözleri yüreklere su serper nitelikte: “Bilmediğimiz bir salgın durumu yok, hepsi bildiğimiz virüslerden kaynaklı şikâyetler. Ancak bu dönemde tamamen hâkim olduğumuz virüslerin bir arada dolaşması söz konusu. Kimi hastalarda influenza dediğimiz grip virüsüyle infeksiyon karşımıza çıkıyor. Kimi hastalarda RSV, kimilerinde COVID-19’un yeni varyantı, kimilerinde de farklı nezle virüsleri görülüyor.”

Bizi hastalandıran ajanı bilmek tedavinin ana başlangıç noktası. Bilinmezle savaşmayı deneyimlemiş pandemi yorgunları olarak en azından 1-0 öndeyiz diyelim. Yeterli mi? Tabii ki hayır.

Peki, salgından korunmak için ne yapmalı?

Bireysel anlamda pandeminin öğrettiği kuralları uygulamamız şimdilik yeterli olacaktır:

*Özellikle toplu taşıma, asansör gibi kapalı ve ortak kullanım alanlarında maske kullanımı,

*Hijyen kurallarına dikkat, el yıkama,

*Kapalı ortamların ve hasta maruziyeti olan alanların sık sık havalandırılması,

*Mümkün olduğunca yüz yüze temas, kutlama ve sosyal ortamlardan uzak durmak,

*Bağışıklığınızı güçlendirecek biçimde sağlıklı beslenip bol su tüketmek şeklinde özetlenebilir.

Viral enfeksiyonlar, çoğumuzun bildiği gibi ateş, boğaz ağrısı, burun akıntısı, kırgınlık gibi belirtilerle başlar.

Alışık olduğunuz grip halinden daha ağır seyreden bir tablo varsa, günler geçmesine karşın hastalığınız gerilemiyorsa, şikâyetlerinize nefes darlığı-solunum sıkıntısı eklendiyse, tanı almış kronik bir hastalığınız varsa mutlaka bir uzmana danışın. Zira altta yatan hastalığınız veya mevcut duruma eklenen bakteriyel enfeksiyonlar, tablonun ağırlaşmasına neden olabilir.

Unutmayın, biz bu viral enfeksiyonları biliyoruz. Pandemi gibi ağır bir dönemden geçtik, neyle savaştığımızı ve nasıl savaşacağımızı biliyoruz. Tek yapmamız gereken önlem almak…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz