Çerkes müziğinin dünü, bugünü ve yarına aktarımı

0
345

Kültürel bellek mekânı olarak sözlü kültür ve müzik

Çerkes müziğinin dünü, bugünü ve yarına aktarımı

“Nart Aşemez çok tanınan biriydi. Düzgün bir fiziği vardı, güzel giyinirdi. Talana gidince de bir yiğit gibi davranırdı. Dolaşıp çok yorulduğu bir gün, çalı çırpının sardığı bir ormana girdi. Atını köstekledi, dinlenmek için uzandı. Uykuya daldığı sırada şiddetli bir yağmur başladı. ‘Bir uyursa onu kolay kolay uyandıramazsın’ derlerdi. Aşemez uyurken, yağan yağmurdan, altında yattığı ağaçtan büyük bir dal koptu. Kopan dal Aşemez’e yakın bir yere düştü. Yaprakları Aşemez’in üstünü kapladı. Duyduğu güzel sesler Aşemez’i uyandırdı. Seslerin nereden geldiğini anlayamadan uzun süre dinledi. Sesler ağaçtan düşen dallardan geliyordu. Ağaç kurtları dalın içini oymuşlar, kabuğunda da küçük delikler açmışlardı. Bu deliklerden içeri rüzgâr girince güzel sesler çıkarıyordu. Aşemez gördükleri ve duydukları karşısında çok şaşırdı. Uzandı, daldan bir parça kopardı, üfledi. Dalın içinden güzel bir müzik sesi yükseldi. O günden başlayarak talana gitmeyi, hayvan getirmeyi bıraktı. Malı mülkü kalmadı, yoksullaştı. Sürekli dolaşıyor, doğanın sesini dinliyor, bu sesleri kamıl ile üflüyordu. Kamıl üfleyerek, insanları neşelendirip mutlu ederek uzun süre dolaştı. Sonra bildiklerini zeki ve yetenekli bir gence öğretti. Çaldığı şarkılar daha güzel olsun diye çınar ağacından ince tahtaları üst üste koydu. Tutulacak kısmını birbirine bağladı. Eğittiği gence onları verdi. Kendisi kamıl üfleyerek, çocuk pheçıç çalarak şarkılar söylediler. İşte bu şekilde Aşemez kamıl ve pheçıç yaptı. Adigeler müzikle tanıştı. O zamandan başlayarak şarkılar besteleyip, çalıp söylediler.”(1)

Müziğin ortaya çıkışı insanlık tarihi kadar eskidir. Çıkan seslerin yalnızca iletişim kurmak amacıyla değil, insanların doğadaki sesleri taklit etmesiyle müzik dediğimiz etkinlik doğdu. Aşemez’in hikâyesinde görüldüğü gibi müzik malzemesi, insanoğlu daha doğmadan milyonlarca yıl önce hazırdı. Çünkü doğa, sonsuz bir “sesli malzeme”ydi. Kafkasya topraklarında ya da diasporada yaşayan tüm Çerkeslerin müzik geçmişleri çok eski dönemlere kadar uzanan Çerkes mitolojilerinden kök alır. Çerkes müziğinin günümüze aktarımında en önemli kültürel miras Nart Destanları’dır. Nart Destanları’nın ortaya çıktığı yıllardan bugüne dek Çerkes halk müziğinde insan sesi, kullanılan diğer çalgıların yanında, önemini hiçbir zaman yitirmemiştir Yapı bakımından Batı müziğindeki armonik işleyişlere benzemektedir. Çerkesler telli bir çalgı eşliğinde şarkı söyleme şeklindeki özgün icra tarzını halen korumaktadır. Söylenen şarkılara çoksesli vokaller yardımı ile eşlik eden insan sesi adeta çalgı aleti tadında katkıda bulunur. Bugün de etnik müziğimizde yer yer sadece çoksesli vokallerden oluşan insan sesi ile ezgilerin oluşturulduğunu görürüz. Bu da Çerkes kültürünün ve müziğinin, binlerce yıllık bir mirası bugüne taşıdığının göstergesidir. Çerkes halk şarkıları temelde insan sesiyle şekillenir ve ezgiye çokseslilik egemendir(2) (deju örneği gibi).

Kültürel aktarım demişken tabii ki “ceguak’o”lardan bahsetmemek olmaz. Çerkeslerde halk yaşamının sözlü söylenceler yoluyla sonraki kuşaklara aktarılmasında köy köy, meclis meclis dolaşan ceguak’oların katkısı büyüktür. Bu müzik toplulukları bölge bölge gezerek halkın bir anlamda haber kaynağı da oluyorlardı. Neguma Şora, ceguak’oların şiir ve şarkı besteleyen, eğitimsiz fakat şiir konusunda yetenekli kişiler olduğunu yazar. Ceguak’oların savaşlarda ordunun en önünde savaşan kişileri cesaretlendirmek için şarkılar söylediklerini ve korkusuz olduklarını ifade eder. Yanı sıra ceguak’olar besteledikleri şarkılarla tarihsel olayları anlatarak da sözlü tarihin taşıyıcısı olarak nitelendirilir. Kafkas dil ve mitolojisiyle ilgili pek çok çalışması olan Georges Dumezil de ceguak’olardan benzer şekilde bahseder. Dumezil, ceguak’oların büyük sürgün yaşayan Kafkaslar için 1864’e kadar, doğrudan Kafkasya için ise günümüze kadar profesyonel bellek uzmanları olduğunu ve sözlü aktarılan efsanelerin onlar sayesinde korunduğunu ifade eder. Bu vesile ile geçen ay kaybettiğimiz, ceguak’o geleneğinin genç temsilcilerinden Hauhp’aşe Amırhan’ı da minnetle analım. Kabardinka dans topluluğunun son Türkiye turnesinde izlemiştik kendisini.

Çerkes müziği genelde kahramanlık, aşk, fazilet ve sevgi, vatan aşkı gibi konuları işler. Ahlaka aykırı hiçbir şey görülmez. Romantik ve aşk şarkılarında bile edep çerçevesini aşmaz. Vatana bağlılığı perçinler. Fazileti esas tutan bu müzik, insanları bazen güldürür bazen hüzünlendirir.(3) Şarkılar konularına göre şöyle ayrılır; kahramanlık şarkıları (Nart woredher), tarihsel şarkılar (woredıjher), dini şarkılar, duygusal şarkılar (lağunığa woredher), ağıtlar (ğıbze), sefere çıkma şarkıları, saban sürme, hasat şarkıları, düğün ve dans şarkıları. Bunun yanı sıra dua ve dilek şarkıları (huaho) özellikle çoktanrılı dönemde tanrılara yakarış ifadesi olmuştur. Buna tipik bir örnek olarak “Hantse Guaşe” adlı yağmur duasını verebiliriz. Avcılık şarkıları, aile içi çalışma şarkıları (gelin ve damat getirilirken söylenen şarkılar, yün eğirirken, dikiş dikerken söylenen şarkılar vs.), çocuklar için söylenen şarkılar, kadınlara özgü şarkılar (cenazelerde kadınların söylediği ağıtlar), demircilik şarkıları, tedavi amaçlı şarkılar (hastanın yatağının kenarında söylenir, yaraları iyileştirdiğine hatta oku veya kurşunu çıkarmak için kullanıldığına inanılır, hastaya moral vermek için de söylenirdi), çoban şarkıları (çobanların hayvanlarla bir şekilde iletişim kurmasına yardımcı olan şarkılar), ayrıca yabanarılarını yapılan kovanlara çağıran şarkılar da vardı. Karşılıklı atışma şeklinde olan şarkılar (karı-kocanın karşılıklı komik atışmaları gibi)…(4) Her konu üzerine şarkı üretilip söylenebilirdi. Mesela Nart woredlerindeki gibi uzun ve seri anlatım, sonradan dünyaya yayılan rap müzik tarzını hatırlatır. Belki de Nart şarkıları modern rap’in atalarıdır. Kim bilir…

Halklar duygularını, ahlaki değerlerini, düşüncesini, içinden gelen ruh halini, aşk ve elemini ortaya koyabilmek için kendi sesinin yanı sıra başkaca dile getirme araçları da icat etmiştir. Çerkesler de bu genel tavrın ve geleneğin dışına çıkmamış, duygularını anlatabilmek için bazı araçlara başvurmuşlardır. Eski dönemlerde çok çeşitli olan Çerkes müzik aletlerinden günümüze ulaşabilen dört müzik aleti yaygın olarak bilinmekte, kullanılmaktadır. Bunlar; pşıne (önceleri Çerkes mızıkasına, şimdilerde ise garmon ya da akordeona bu isim verilir), şıkepşıne, kamıl, pheçıçtır. Bunlara ek olarak garmon ve baraban (doli) de sıklıkla çalınır. Ayrıca günümüzde yaygın olmasa da kaybolmaya yüz tutan ve kaybolmuş enstrümanlarımız şunlardır: Sırın, apepşıne, pşınethark’u, phatamp, bjamiy, pşıne phenç, fiotırp, phet’ark, majepşine, phapşine, fendpşine ya da bjenıfe, phambıug, şontrıp.(5)

Rusyalı müzisyen ve besteciler de bu konuya ilgi duymuşlar ve üzerinde çalışmalar yapmışlardır. Kafkas halklarının müzikal kültürlerine ilk ilgi duyan, 19. yüzyılın ünlü bestecilerinden Aleksandr Alyabeyev olmuştur. Alyabeyev Kafkasya’da bulunduğu bir yıla yakın süre zarfında bestelediği romans ve şarkıları “Kafkas Şarkıcısı” adı altında toplamıştır. Alyabeyev’in bestelediği “Kabardey Şarkısı”, “Çerkes” adlı şarkı ve romansların temelini Çerkes halkının şarkıları oluşturmuştur. Müzikal enstrümanlar için ilk olarak yazılan “Çerkes Uvertürü”de Alyabeyev’in eseridir. Rus besteci Mihail Glinka ise Kafkasya’yı gezerken Adige danslarını tanımış, onların müziklerini dinlemiş, lezginka dansını defalarca izlemiş ve çok beğenmiştir. Bu esnada yazmış olduğu “Ruslan ve Ludmila” adlı operasına lezginkayı koymuştur. Rus besteci Mily Balakirev üç kez Kafkasya’yı ziyaret etmiş, Çerkes köylerinde bulunduğu sırada onların yaşam şekillerini öğrenmek için derin bir çaba sarf etmiştir. Yerel müzisyenlerle sıkça vakit geçirmiş ve dünya çapında üne sahip o muhteşem eseri olan doğu fantezisi “İslamey”i bestelemiştir. Bu eserindeki konuyu Adige halk dansı islameyden almıştır. İslamey kısa sürede dünyaca tanındı, müzikal kültür tarihinde yerini aldı. Aradan yüzyıllar geçmesine karşın “İslamey” unutulmamıştır, halen törenlerde çalınmaktadır. Leningrad Konservatuarı profesörü Mihail Gnesin, Adigey’de derlediği folklor ürünlerinden yararlanarak “Adigey” adlı seksteti, “Çerkeslerin Şarkıları ve Dansları” adlı süiti, piyano için “Camirze” adlı fanteziyi bestelemiştir. Gnesin’in “Çerkes Şarkıları” adlı makalesi Halk Sanatı dergisinde yer almıştır. Besteci makalede Adige müzik sanatının, yaşamın çeşitli alanlarında ve zengin olduğunu belirtir.(6)

Geçmişten bugüne dek, gerek farklı toplumlardan gerekse kendi halkımızdan kültürümüzün müziklerini icra eden, şarkılarını yazan, besteleyen, söyleyen her bir sanatçımız şüphesiz çok kıymetli fakat bazı müzik kültür emekçilerimize kısaca değinmek isterim. Onlardan ilki şair, kompozitör, koreograf, folklor derleyicisi, besteci Kube Şaban’dır. Zorunlu gurbet ve sürgünde geçen trajik hayatında durmadan çalıştı, üretti. Sovyet Yazarlar Birliği ve Sovyet Kompozitörler Birliği üyesi olan Kube Şaban, Adige halk destanlarının ve eski şarkıların derlenmesi konusunda büyük çalışmalar yaptı. Gerek yetişkinler gerekse çocuklar için çok sayıda şarkı sözü yazdı ve besteledi. Profesyonel Adige müziğinin, şarkı ve danslarının başlatılmasında ve geliştirilmesinde büyük çabaları oldu. Bu konuda çalışacak bir topluluğun kurulmasına öncülük etti. Latin harfleriyle oluşturduğu Adige alfabesiyle kitapları ve folklor derlemeleri basıldı. Paris’te Prof. Dr. Georges Dumezil’in çalışmalarına yardımcı oldu. Sorbonne’da Adige dil, folklor ve edebiyatı ile ilgili dersler verdi. “Adige Folkloru” adlı kitaplarının ilkini orada yayımladı.

Büyük usta Kardenguş Zıramuk ise 1918 yılında Arvan rayonuna bağlı Psıguensu Köyü’nde çiftçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. 1935-1940 yıllarında Moskova’da Devlet Tiyatro Enstitüsü’nde okudu. 1948 yılına kadar Kabardey Devlet Drama Tiyatrosu’nda tiyatro sanatçısı olarak çalıştı, Adige drama edebiyatının gelişmesinde emeği geçti, o halkının halk şarkılarını en iyi okuyanlardan biriydi. Kardenguş Zıramuk, Adige sözlü edebiyatının (Nart efsaneleri, halk şarkıları, söylenceler, atasözleri, öyküler, hikâyeler, masallar, rivayetler vs.) derlenmesinde çok büyük emek sarf etti. Halk şarkılarının derlenmesindeki çalışmalarından dolayı kendisine 1964 yılında “Kabardey Balkar Cumhuriyeti üstün hizmet ve devlet sanatçısı” unvanı verildi. Aynı zamanda Adige kültürü ve edebiyatının gelişmesindeki çalışmalarından dolayı iki kez ödüllendirildi. Teknolojinin pek olmadığı o yıllarda bile sürekli gezerek kayıtlar aldı, onları derledi, büyük çabalarla sözlü kültürümüzün aktarımına çok önemli bir katkı sundu.

Bir diğer değerli müzik kültürü üstadımız Haupa Cebrail bu kültürü derinlemesine inceledi, besteler üretti. Ömrünü sözlü kültüre, müziğe vakfetti. Birçok öğrenci yetiştirdi. Öyle ki yetiştirdiği öğrencileri dahi dünya çapında üne kavuştu. “Senfonik Müzik” dalında bizleri gururlandıran genç sanatçımız besteci-piyanist Murat Kabardokov ve dünya çapında tanınmış Çerkes klasik-popüler opera sanatçısı soprano Nafset Chenib büyük ustanın yetiştirdiği önemli isimler arasındadır.

Otantik Çerkes müziği dendiği zaman akla gelen ilk isimlerden olan, Kafkasya’nın tanınmış araştırmacılarından, Adigey Cumhuriyeti onursal sanatçısı, Adige ulusal müzik enstrümanları yapımı ustası Ğuçe Zamudin’den bahsetmemek olmaz. “Çerkes Hasır Sanatı”, “Şıkepşıne Çalmasını Öğreniyoruz”, “Adige Şıkepşine Atlası”, “Adige Kamıl” isimli kitapların da yazarı. Zamudin eski iki telli şıkepşıneyi çalma eğitimi verdi, halen eğitimler veriyor, öğrenciler yetiştiriyor. Yaşamını kaybolmak üzere olan Çerkes el sanatları ve müzik enstrümanlarının yeniden canlandırılmasına adamış değerli sanatçımız ile ulusal müzik enstrümanlarımızın araştırılması alanında büyük bir gelişme kaydetmiş olduk.

Rusya Federasyonu halk sanatçısı, kompozitör Nehay Aslan ulusal sanatımızı dünyaya duyuran kıymetli bir bestecimiz, aynı zamanda Adigey Cumhuriyeti devlet şarkı-dans grubu İslamey’in de kurucusu ve kompozitörüdür. İslamey pek çok ülkede gösteriler yaptı, ödüller aldı. İslamey’in sanatçıları, grubun dünyada tanınır olmasının Nehay Aslan’ın, zengin folklorumuzdan faydalanarak, sanatçıların yeteneklerini de gözeterek eserler yazmasından kaynaklı olduğunu belirtiyorlar ve Nehay Aslan’ın sayesinde müzik sanatımızın da gelişme gösterdiğine inanıyorlar.

Yakın zamanda aramızdan ayrılan, dünyaca ünlü Çerkes orkestra şefi Yuri Temirkanov ise “müzisyenlerin Nobel’i” olarak adlandırılan “Müziğe Adanmış Bir Yaşam” ödülünün sahibi bir maestroydu. Sadece Çerkesya ve Rusya değil bütün dünya büyük dehayı kaybetmenin üzüntüsünü yaşadı. Eşsiz yeteneği, parlak ve ince stiliyle güncel zamanın en iyilerindendi. Ülkenin kültürel gelişimine yaptığı katkı ile “Kabardey-Balkar Halk Sanatçısı” unvanını aldı. Yuri Temirkanov ayrıca “Anavatan için Liyakat Nişanı” sahibiydi. Sanatı, yeteneği, zekâsı, müziği eşsiz şekillendirme şekli hiçbir zaman unutulmayacak, saygı ve minnetle hatırlanacaktır.

Kabardey-Balkarlı folklorist Zeremiş’e Zareta çoğunluğu Kabardey bölgesinden olmak üzere tüm Adige dünyasından derlemiş olduğu 564 şarkıyı sözleri, notaları ve hikâyeleri ile birlikte “Memleket Şarkıları” adıyla üç ciltlik kitap halinde yayımladı. Büyük bir emeğin ürünü olan kitap, Çerkes müzik kültürünün önemli eserlerinden biri kabul edildi. Zareta Haupa Cebrail’in deyişiyle; Adige halkının, her biri yakut ve elmas değerinde dünyaya saçtığı şarkıları bir kolyeye toplayıp önümüze koydu.

Bir örnek de diasporadan verelim; Kuşha Doğan Özden, Türkiye’de Çerkes halk müziğine önemli ölçüde katkı sunmuş değerli bir isim. Kayseri Pınarbaşı’na bağlı Karahalka (Mertezey) Köyü’nden olan Kuşha Doğan yukarıda bahsettiğim “Memleket Şarkıları” adlı eserin diaspora müzikleri kısmında Zeremiş’e Zareta ile bir yıl boyunca çalışmış, kendisinin derlediği 50 civarında şarkı, hikâyeleri, notaları, sözleri ile bu esere girmiş ve ölümsüzleşmiştir. Müziği Kuşha Doğan’a ait olan Uzunyayla’dan derlenmiş “Soğri Sowk’ıte” adlı parça ünlü piyanist Murat Kabardokov’un eşlik ettiği Saint Petersburg Senfoni Orkestrası tarafından icra edilmiş, Asker Berbekov tarafından seslendirilmiş ve ayrı bir değer kazanmıştır. Kayseri Kafkas Kültür Derneği’nde eğittiği 40 kişilik koro ve halk dansları topluluğu 1992 yılında Nalçik’te yapılan 1. Dünya Çerkes Festivali’ne katılmış ve anavatanda diaspora şarkılarını seslendirmiştir. 2009 yılında Kabardey Balkar Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Kültür Bakanlığı tarafından diasporada Çerkes müzik kültürünün yaşatılmasına olan katkılarından dolayı Kuşha Doğan’a “Devlet Saygın Sanatçısı” unvanı verilmiştir. 2012 yılında ise Kabardey Balkar Cumhuriyeti Üniversitesi tarafından “Fahri Profesör” unvanı verilmiştir. Kuşha Doğan 1976 yılından beri derlediği şarkılardan seçtiği 40 eserle albüm çalışmasına devam etmekte olup bitme aşamasına gelen albüm yakında yayımlanacaktır.

Ulusal müziğimize ve müzik aletlerimize gönül vermiş, çalışmalar yapmış çok sanatçımız var. Thabısım Wumar, Şevoj Roza, Kuane Aslan, Thağazıt Zuber, Kunıj Hajdal, ayrıca kadın pşınawelerimiz Abide Wumar, Kudey Zoya, Bırmamıt Goşekare ve daha niceleri… Hepsine şükran ve minnet borçluyuz.

 

Kültürel bellek ve müzik

İnsanın kişisel hafızası olduğu gibi toplumların da ortak bir hafızası vardır ve tekrarlarla beslenip korunur, taşınır. Kültürel bellek kavramı en genel tanımıyla, bir toplumun kolektif kimliğini oluşturan geçmişe dair tüm birikimlerin nesiller arası aktarımıdır. Geçmişe dair birikimlerin tekrarla canlı tutulması suretiyle süreklilik sağlanmakta ve bu sayede birikimler yeni kuşaklara ulaşmaktadır. Toplumlar kimliklerini koruyabilmek için yazılı kayıtlar dışında insan belleğine ihtiyaç duyar. Bu bağlamda müzik kuşkusuz kültürel bellek aktarımında çok önemlidir. Özellikle sosyal bağlamda geçmişle bağ kurarak, tekrarlar ve canlandırmalarla bu bağı pekiştirir çünkü müzik ulaşılabilir, kolay icra edilebilir ve aynı zamanda kolayca etkileme gücüne sahiptir. Bu doğrultuda müziğin, “ezberleme” (kaydetme), “tekrarlama”, “hatırlatma” (çağırma), “canlandırma” ve “devamlılık oluşturma” gibi belleğe ait faaliyetlerin sistematik olarak gerçekleşmesinde etkin olarak görev üstlendiği görülür. Bu faaliyetler, kültürel belleğin aktarım ve devamlılığı için gerekli olan “kaydetme”, “geri çağırma” ve “iletme” koşullarının gerçekleşmesini sağladığı ve bunların yanı sıra toplumsal ve kültürel kimliğin yeniden kurulmasında, “dönüştürme”, “kalıplaştırma” ve “yeniden kaydetme” gibi bellek faaliyetlerinin işleyişinde de müziğin işlevlerinin göz ardı edilemeyecek boyutta olduğu gözlemlenmiştir.(7)

Ne yazık ki entegrasyona tabi olan dünyada müzik, en fazla etkilenen kültür unsuru olmuştur. Çünkü müzik çoğaltılıp dijital olarak dağıtılmasına varan süreçte kültür endüstrisinin vazgeçilmez bir unsuru oldu. Kültür endüstrisinin kitleselleştirme yönlü manipülasyonlarına açık bir piyasa ürünü haline geldi. Halkların geleneksel müzikleri olan etnik müzik kavramından vazgeçildi. Yani bir diğer anlamıyla, söz konusu halkların kendilerine özgü toplumsal belleklerini oluşturan kültür öğelerinden. kültürel belleğimizi canlı tutan müziklerimiz için ortak bir sorumluluk almak gerekir. Sivil toplum kuruluşları, müzik faaliyetleri içinde çalışanlar, dernekler bu konuyu teşvik edecek bir anlayışla düzenledikleri kimi organizasyonlar, yarışmalar, eğitim programları ve paylaşım çalışmalarıyla bu alana destek olabilirler diye düşünüyorum. Bu yazıyı hazırlarken yaptığım araştırmalarda müzik kültürümüz, sözlü tarihimiz ile ilgili çok fazla bilgiye ulaştım, daha da derinlemesine incelediğimde eminim ki adeta bir denizde kaybolacağım.

Buraya aktardıklarım sadece genel bir özet niteliğinde oldu, belki de konunun çok azıydı. Biz tarih boyunca bu konuda çok üretken bir toplum olmuşuz, bunu her konuda şarkı yazıp bestelediğimizden ya da birçok bestecimiz, kompozitörümüz, yukarıda bahsettiğim dünyaca tanınan yetenekli sanatçılarımız olması vesilesiyle kolayca söyleyebiliriz. Ne yazık ki, halk şarkılarımız, otantik müziklerimiz ve aletleri de kayboluyor. Ğuçe Zamudin açtığı sanat okuluna katılımın çok az olduğundan yakınıyor. Büyük usta, insanlarımızın artık şıkepşine. apepşine, kamıl öğrenmek istemediğini üzüntüyle dile getiriyor. Böyle müzik geçmişine sahip bir halkın bu sözlü kültürünü geleceğe aktaramaması ne acı. Bu konuda da bir şeyler yapılması gerekir. Kültürel belleği canlı tutmak dileğimle…

 

Kaynakça:

(1) Çerkes Mitolojisi Nartlar, Hadeğel’e Asker, Çerkesçeden çeviren: Huşt Emel Bezek, Papirüs Yayınevi, 2020

(2) Çerkes Müziği ve Çalgıları, A. Abrek Koçkar, 2019

(3) Çerkeslerde Sosyal Yaşam, Zekeriya Zihni (Jabağı Baj), KAFDAV Yayınları, 2007

(4) Çerkes Kültürü Üzerine Etüd, Dumanış Avledin, Kayseri Kafkas Derneği, 2004

(5) Çerkesler 1-2-3, Yalçın Kaya, Dahi Yayıncılık, 2015

(6) Kagezej Bayzet, “Ulusal Kültürümüzde Çığır Açan Ünlüler”, Zekosnig dergisi, 2003, sayı: 4, “Çerkes Şarkıları”, Halk Sanatı dergisi, 1937, sayı: 12

(7) Kültürel Bellek, Jan Assman, Ayrıntı Yayınları, 2003

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz