24 Nisan Anma Platformu’nun İstanbul Valiliği’ne yaptığı başvuru 2022 ve 2023’te olduğu gibi bu yıl da reddedildi
İstanbul Valiliği, 1915 Ermeni Soykırımı’nda hayatını kaybedenleri anmak için 24 Nisan Anma Platformu’nun Kadıköy Süreyya Operası önünde yapacağı basın açıklamasını yasakladı.
24 Nisan Anma Platformu’nun yasağa ilişkin açıklamasında şu ifadeler yer aldı: “2010 yılından 2019 yılına kadar İstanbul ve Türkiye’nin çeşitli kentlerinde düzenlediğimiz 1915 Ermeni Soykırımı’nda hayatını kaybedenleri anma etkinliğimiz 2020 yılından beridir yasaklanıyor. Pandemi döneminde sokakta anma etkinliği gerçekleştirmememizi fırsat bilen İstanbul Valiliği, son üç yıldır anma programımızı engelliyor.
Yıllardır düzenlenen anma etkinliği sadece bir basın açıklaması olarak değil yaklaşık bir saat boyunca süren sessiz bir yitirdiklerimize saygı eylemi olarak planlanıyor. Bizler hiçbir gerekçe gösterilmeden anma etkinliğimizin yasaklanmasını antidemokratik bir adımda ısrar edilmesi olarak görüyoruz. Irkçıların, göçmen düşmanlarının, canları çektiği gibi eylemler yapabildiği koşullarda, demokratikleşmenin en kritik virajlarından birisi olan 1915’le yüzleşme konusunda yapılacak bir etkinliğin ‘uygun görülmemesi’ demokratikleşmeme konusundaki ısrarın, ırkçılara verilen tavizin bir göstergesidir.
Bizler, 24 Nisan Anma Platformu’nu oluşturan bireyler ve kurumlar olarak İstanbul Valiliği’nin kararını gözden geçirmeye ve anma programının 10 yıldır yapıldığı şekliyle yapılmasına engel olmamaya davet ediyoruz.”
“Bir uygarlık yok edildi”
İnsan Hakları Derneği (İHD) Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon’un 109. yıldönümü açıklaması, İHD İstanbul Şubesi’nde yapıldı.
Açıklamaya Cumartesi Annesi/İnsanı Leman Yurtsever, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekili Özgül Saki, eski milletvekili Musa Piroğlu, 24 Nisan Platformu’ndan Şenol Karakaş, DEM Parti MYK Üyesi Murad Mıhçı ve Hikmet Akçiçek’in yanında çok sayıda hak savunucusu destek verdi.
Anma programında konuşan Murad Mıhçı, “Korkuyoruz. Konuşacak kimse kalmadı. İki veya üç arkadaş kaldık. Kalanlar da zor şartlarda ne yapabiliriz diye düşünüyoruz. Biz halen buradayız ve inatla mücadele etmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
İHD Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon Üyesi Gülistan Yarkın’n okuduğu açıklama metninde şu ifadelere yer verildi: “Bundan 109 yıl önce 24 Nisan 1915’te zamanın Osmanlı toplumunun sanat, edebiyat, düşünce ve kültür dünyasının en üretken temsilcilerinin de aralarında bulunduğu 200 İstanbullu Ermeni gözaltına alındı. Önce merkez cezaevi olarak kullanılan Mehterhane’ye yani bugün Türk İslam Eserleri Müzesi’nin bulunduğu Merkez Cezaevi’ne, ertesi gün Sarayburnu’na götürülerek orada kendilerini bekleyen bir gemiye bindirilip Haydarpaşa tren istasyonuna götürüldüler. Oradan da Anadolu’nun içlerine doğru yola çıkarıldılar. Bir grup Ayaş’a, bir grup Çankırı’ya götürüldü. Ayaş’a götürülen 70 kişiden 58’i, Çankırı’ya götürülen 150 kişiden 81’i öldürüldü. Bu vahşet bununla sınırlı kalmadı. Dönemin yöneticileri olan İttihat ve Terakki Partisi ve onun tetikçi örgütü Teşkilat-ı Mahsusa aracılığı ve yerel halkın katılımıyla İzmit’ten Eskişehir’e, Kayseri’den Sivas’a, Erzurum’dan Van’a, tüm Anadolu’daki Ermeni varlığına, bütün tarihsel, kültürel, ekonomik ve sosyal dokusuyla birlikte son verildi.
Ermenilerin sadece canlarına kastedilmedi. Mallarına, mülklerine, paralarına, hatıralarına, tarihlerine el konuldu. Bir uygarlık, binlerce yıllık anayurdundan tüm izleriyle birlikte silinip yok edildi. Bu süreçte Kuzey Mezopotamya’nın en eski halklarından Süryaniler, Pontus ve Küçük Asya Rumları da soykırıma uğratıldı. Daha da önemlisi T.C devleti dünyanın en başarılı ve en uzun süreli soykırım inkârını gerçek kıldı, kurumsallaştırdı ve en geniş tabana yaygınlaştırdı. İnkâr o kadar başarılı oldu ki, bugün Ermeniler kendi memleketlerinde soykırıma uğradıklarını anlatmak bir yana binlerce yıllık varlıklarını bile kanıtlamak zorunda bırakıldılar. Türkiyeli Ermeniler bu inkâr ikliminde, inkârın hayatın her alanındaki taşıyıcıları ve sözcüleri ile birlikte yaşamak zorundayken, dünyanın dört bir yanındaki Ermeniler de ata topraklarından uzaklarda sürekli aile büyüklerinin anılarının incitilmesine katlanmak zorunda kalıyorlar.
Türkiye Cumhuriyeti devleti, soykırımı inkâr etmekle kalmıyor, aksine 1915 soykırımını tartışmak isteyenleri de hukuken cezalandırma yoluna gidiyor. Özellikle soykırımla ilgili yapılmış açıklamalara 2018 yılından bu yana sürekli soruşturma ve dava açılıyor. Genel olarak söz konusu soruşturmalar takipsizlik kararıyla, açılan davalar beraat kararıyla sonuçlanmış olsa da son dönemde bu politikanın da değiştiğini görüyoruz. Geçen ay sonuçlanan bir davada, yargılanan kişilere, soykırım anması nedeniyle, Türk Ceza Kanunu 301. maddeden cezalar verildi. İnsan Hakları Derneği, Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon üyeleri Eren Keskin ve Gülistan Yarkın aynı madde nedeniyle yargılanmaktalar. Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon olarak, 2021 tarihinde yaptığımız soykırım anma açıklamamız, cezalandırılmak isteniyor. Bunun da Türkiye’nin altına imza attığı uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu düşünüyoruz.
Soykırımın inkârı, soykırımın sürdürülmesidir. İnkâra son verin. Bütün hukuki sonuçlarıyla birlikte suçu kabul edin. Ancak o zaman nehirlerden akan, vadilerde üst üste yığılan, uçurumlardan atılan, denizlerde boğulan mezarsız ölüler hak ettikleri gibi, haysiyetlerine uygun şekilde gömülmüş olacak. Ruhları huzura erecek. Adalet yerini bulacak.
“Kararı İttihat ve Terakki Hükümeti almıştı”
DEM Parti Şişli İlçe Örgütü, Şişli’de bulunan Osmanbey Metrosu durağında basın açıklaması düzenledi.
Açıklamada konuşan DEM Parti İlçe Örgütü Temsilcisi Ani Kalk şunları söyledi: “Tarih 23 Nisan’dı, yıl 1915. Kararı İttihat ve Terakki Hükümeti almıştı. Sonrasında semte ‘Kurtuluş’ adının verilmesi ise tesadüfi olmaktan çok uzaktı. Dönemin başkenti İstanbul’da yaşayan, Ermeni toplumundan yaklaşık 250 aydın, sanatçı, kanaat önderi, yazarın tutuklanması emredildi. Burada, Tatavla’da başlayan tutuklamalar sonraki günlerde de devam etti. Aynı anda Anadolu’nun dört bir yanında, Ermenileri yurtlarından sürmeye yönelik zorunlu tehcir uygulaması başlatıldı.”
Forum
‘Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe Platformu’nun 23 Nisan’da Şişli Nostalji Kafe’de “Soykırım: Yüzleşme neden bir zorunluluktur?” başlığıyla düzenlediği söyleşide Irmak Yavlal’ın moderatörlüğünde, Agos Gazetesi’nden Pakrat Estukyan, ABD Clark Üniversitesi’nden Taner Akçam ve Devrimci Sosyalist İşçi Partisi’nden Tuna Emren konuştu.