Kafkas Savaşı’nın sonuçları ve Çerkesler

0
411

Kafkas savaşlarının üzerinden bir buçuk asır geçmiş olsa da halen araştırma ve tartışma konusu olmaya devam ediyor. Kavpolit Haber Ajansı, Çerkes soykırımının tanınmasının günümüz Çerkesleri için ne ifade ettiğini ve gençlerin eğitimi konusunda Kabardey-Balkar Üniversitesi tarih profesörü ve Dünya Çerkes Birliği eski başkanı Kasbolat Dzamihov ile röportaj yaptı.

-Kafkas Savaşı’nın trajik sonuçlarının üzerinden 151 yıl geçti. Sizce bu konuda yeterince ciddi araştırmalar yapıldı mı?

-Son on yılda savaş ve sonrasında yaşanan trajik olaylara dair birçok çalışma yapıldı. Özellikle de zorla Osmanlı İmparatorluğu’na göç ettirilen ve çoğu Adıge olan büyük sayıdaki Kuzey Kafkasya sakinleriyle ilgili çalışmalar sadece makale düzeyinde kalmadı. Çok önemli belgeler toparlandı. Bir konu belgesel kaynaklar bazında araştırıldığı zaman çalışmanın tarafsız olduğundan söz edebiliriz.

Sovyet dönemi tarih yazımında Kafkasya’nın sömürgüleştirilmesi gibi hassas konuların tartışılması mümkün değildi. Kafkasya savaşı başlığında çalışmalar yapıldı ama özgürlük mücadelesi değil sınıf savaşı başlığıyla ele alınıyordu. Yine de insanlar, dedelerinin yaşadığı trajediyi geriye kalan şarkılardan, ağıtlardan ve diğer kültürel eserlerden dolayı biliyorlardı.

Perestroyka sonrasında arşiv belgeleri basıldı ve çeşitli bilimsel konferanslar yapılmaya başlandı.

-Ama yine de hala aydınlanmamış konular yok mu? Ya da Kafkas Savaşı’nın tamamen incelendiği ve rafa kaldırılabileceği mi düşünülüyor?

-Hayır, hala sorular var. Ama bu konu, spekülasyondan sakınmak için profesyonel tarihçilerin çalışma konusu olmalıdır. Asıl konu tarihsel hafızanın korunmasıdır. Diasporadaki mevzu vahimdir. Bu insanlar yurtlarını kaybettiler. Dedeleri zorla sürüldü, her şeye rağmen hayatta kaldılar. Acı nesilden nesile geçerek yüreklerinde devam etti. Ama bazıları geçmişten korkuyor. Halkın hakkında daha çok şey öğrenme arzusu entrika gibi algılanıyor. Daha geçenlerde faşizm karşısındaki zaferin 70. yılını kutladık, daha önce de Borodino Savaşı’nı andık, Rusya’nın devletleşmesini ve diğer önemli olayları ulusal düzeyde andık.

Ama seçicilik olmamalıdır. Her halk, tarihini öğrenme ve gelecek nesillere aktarma hakkına sahiptir.

-Sonuç olarak bu konunun ortaya çıkarılması gerektiğini mi söylüyorsunuz?

-Çok geniş bir kronolojik aralıkta çalışma yapıyorum. 6. yüzyıldan 19. yüzyıla… Kabardey’in Rusya ile gönüllü işbirliği yaptığı kavramından hoşnut değilim. Yöneten elit kesimin temsilcileri Rusya’dan yardım istediler çünkü Türkiye ve Kırım Hanlığı’nın saldırgan baskısı altındaydılar.

O tarihsel şartlarda doğru seçim yapmışlardı. İki buçuk asır önceki güçleriyle Çarlık rejiminin sömürgeci siyasetini bastırmadıkları için onları suçlamak yanlış olur. Çarlık, fethettiği toprakları üzerindeki halklarla birlikte ele geçirdi. Rus ve Osmanlı imparatorlukları, halkların iradesine danışmadan bölgeleri paylaştı. Halkımız imparatorluklar arasında bir mücadele içindeydiler. Kafkas Savaşı bence insanlığın, Ermeni Soykırımı ve 2. Dünya Savaşı sırasındaki Yahudi Soykırımı’ndan çok daha önce öğrenmiş olması gereken ilk trajedidir.

-Trajedinin boyutu neydi?

-Doğu Çerkesya’dan (Kabardey) bahsedersek, savaş öncesinde 350-380 bin nüfusu vardı. 1830’ların başında Çarlık generallerinin raporlarına göre 33 bin kişi kalmıştı. Ancak bunun tek nedeni savaş değildi, kolera salgını da vardı.

Batı Çerkesya’da bir buçuk milyon kadar nüfus yaşıyordu. Savaşın ve sürgünün ardından sadece 40 bin kişi kalmıştı. Bu rakamları ciddi arştırmalarıma dayanarak veriyorum. Yanı sıra insanlar yaşam alanlarını yitirdi. Topraklarında kaleler inşa edildi. Geçim kaynaklarından mahrum bırakılan çiftçiler, geleneksel yaşamlarını değiştirmek zorunda kaldı.

Tüm bunlar trajedinin boyutunu açıklıyor. Ama daha acısı da yoldaydı, anavatanlarından kovulan insanlar, istenmedikleri yabancı bir ülkede öldüler. Osmanlı İmparatorluğu, Adıgeleri ve diğer Kafkasya halklarını Hıristiyan ve Müslüman nüfusların arasında bir bariyer oluşturacakları bölgelere yolladı.

-İnternette Kafkas Savaşı ve Çerkes sorunu üzerine birçok makale yayınlanıyor. Birçoğu prpovokatif makaleler. Bir kısmı yaşananları yalanlarken bir kısmı da gençler arasında nefret yaratacak cinsten makaleler… Gençlere öğüdünüz ne olur?

-Çerkeslerin otokrasi çağında yaşadıkları trajediden bugünkü Rusya devleti sorumlu tutulamaz. Tarihsel ilişkimiz ve sonrasında devletin bir parçası oluş sürecimiz çok eskiye dayanıyor. Adıge elçilerin 16. yüzyılda Rusya ile yaptığı görüşmeler, karşılıklı askeri-siyasi işbirliği ile sonuçlanmıştır.

Kafkas Savaşı’ndan sonra ise Kafkasya halklarının Rusya’ya entegrasyon dönemi başlamıştır. Halk cumhuriyetlerinin oluştuğu Sovyet döneminde ise bir üst seviyeye geçmiştir.

Sovyet yönetimi sayesinde kendi bilimimiz, sanatımız, tiyatrolarımız ve üniversitelerimiz oldu. İnsanlık tarihinde hiçbir azınlık halka Sovyet rejiminde olduğu kadar hak verilmemiştir.

-Eğer 150 yıl önceki olayları yalanlamaya çalışanlardan bahsedeceksek demografik değişime bakmamız yeterli olacaktır. Mesela Türkiye’de yaklaşık 5 milyon Çerkes yaşıyor. Tabi ki hepsi anadilini bilmiyor ama kendilerini Çerkes olarak tanımlıyorlar. Eğer zorunlu göçe tabi tutulmadılarsa oraya nasıl gittiler?

Evet, internette birçok bilgi var ve gençler her zaman daha radikaldir. Ama tarihini öğrenmek isteyenler için birçok tarafsız bilgi de var. İnternette bunlar da bulunabilir.

Gençlere çağrıda bulunmak isterim. İyi bir eğitim almaları ve kendi sahalarında uzmanlaşmaları çok önemli. İster Nalçik’te ister Londra’da ya da Moskova’da yaşıyor olsunlar, nerede yaşadıklarının önemi yok ama dedelerinin gelenek ve kültürlerine layık şekilde yaşamaları çok değerli. (kavpolit.com)

Çeviri: Serap Canbek

Not: Kısaltılarak yayınlanmıştır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz