Çeçen Gençler Avrasya Maratonu’nda Katılımcılardan büyük ilgi topladılar  

0
483

4 Kasım 2006… 

Hafif karlı soğuk bir kasım günü. Ertesi güne hazırlıklar başladı; önce biraz hamur, üzerine bol sarımsak. Bir yağmurluk, bir şemsiye. Acaba yarın hava böyle mi olacak düşüncesi neşemizi bozmuyor, ateşimizi söndürmüyor. Neşeli bir gece. 

5 Kasım 2006 

2-3 saatlik uykunun ardından yeni güne merhaba. Sanki hava güneşli gibi görünüyor camdan. Acaba yerlerde kar var mı? Hafif bir kahvaltı, düştük yola. Sanki bugün başka bir yerdeyiz. Fırtına dinmiş, güneş İstanbul’la barışmış. 

Başlangıç çizgisi Altunizade’de, üzerimizde ÇEÇEN GENÇLİK GRUBU yazılı beyaz tişörtlerimiz. Köprüyü fethetmeye hazırız, Türkiye’nin farklı köylerinden İstanbul’da yaşayan birkaç ÇEÇEN. Amacımız belli; adımızın savaştan, baskından, kandan, vahşetten uzak olaylarlada anılmasını sağlamak. En azından orada yanımızdan geçecek birkaç insanın hakkımızdaki fikirlerini değiştirmek. Gerçek yüzümüzü göstermek. Tabi biraz da eğlenmek. 

Aramızda koşmayı düşünen pek yoktu, Abdurrezzak abi ve Vural hariç. Derken onları yolcu ettik, başladık 9 kişi yürümeye. Muhabbet koyu, hava güzel, manzara güzel. Çekilsin fotoğraflar. 

En güzeli ise tişörtlerimizi gören insanlardan gelen hoş tepkiler. İşte o anda bizden mutlusu yok. Büyük bir zevkle aldığımız selamlara karşılık verdik. Amacımıza biraz olsun ulaştığımızı hissettik. 

Etraftan sesler; “Merhaba Çeçen gençler”, “Selamünaleyküm Çeçen kardeşler”, 

“Selam Çeçen kardeşler”, “Burada sizleri de görmek bizi mutlu etti”…   Çeçenya için iyi dileklerde bulunanlar ve daha birçok ses. Arada el sallayanlar, tebessüm edenler. Eşofmanlı bir bayan seslendi; “Merhaba Çeçen gençlik.” Fotoğrafımızı çekmek istedi, verdik pozumuzu, ve yola devam. 

Bir baktık köprünün ortasındayız. 9 Çeçen bir araya gelir de düğün olmaz mı? Başladık el vurmaya, müziğimiz de var ama pek duyamıyoruz. Telefonun sesi yetmiyor. Kameramız çalışmaya başladı, bir baktık ki bizim kameraya rakipler geldi. NTV kamerası yanımızda, bir iki fotoğraf çeken dost ta cabası. Diğer yanımıza baktık ki bir kamyonet, üzerinde 4 – 5 gazeteci fotoğrafımızı çekiyor. 

Düğünümüz bitti yavaştan yola devam. Mecidiyeköy’de bir mola. Bir baktık Taksim’deyiz (metroyla). Derken İnönü Stadyumu’nda aldık soluğu. Madalyalarımızı boynumuza astık. Aslında bizim için en büyük madalya aldığımız hoş tepkiler. Mutluyuz. 

Serin bir Pazar sabahı sıcak yatağından kalkıp ta güzel bir amaç için orada bulunan tüm dostların ayağına, yüreğine sağlık. İnşallah seneye çok daha kalabalık bir kadroyla tişörtlerimizi giyip maratonda yerimizi alacağız. 

Tişörtlerimizi bastıran Abdurrezzak ÖZDİL ağabeyimize ve tişört üzerine basılacak deseni hazırlayan Semih SİNAN kuzenime de çok teşekkürler. 

  

Sayı : 2006 12