Birçoğunuzun bildiği gibi 2017-2023 yılları arasında 6 kez İstanbul Maratonu koştum. Bunu yaparken amacım İyilik Peşinde Koş organizasyonunun bir parçası olarak her yıl farklı sivil toplum kuruluşu için bağış toplamak ve daha iyi bir dünyanın parçası olmaktı. 6 yıllık süreçte topladığım toplam bağış miktarı 91.090 TL.
Hayatı boyunca bir şekilde gönüllü, bağışçı, koşucu, destekçi, adına ne derseniz deyin, sivil toplum kuruluşlarının içinde yer almış, bu emeklerin ne kadar zor yapıldığını bilen herkesin farkında olduğu gibi; bu tip bağış kampanyalarında 1 TL bağış ile 10.000 TL bağış arasında, özel olmak ve vazgeçilmez olmak anlamında hiçbir fark yoktur. Hepsi aynı değerdedir. Hepsi aynı kıymettedir.
Bir koşucu açısından baktığımızda durum böyleyken maraton içerisinde yer alamamak çok üzücü. Hele ki bunun sebebi sizin tercihiniz olmayan, değiştiremeyeceğiniz, sizi siz yapan fiziksel engelinizse böylesi çok daha kabul edilmesi zor bir durum.
“Gundacığım, bu biraz alınganlık, sana hiç yakıştıramadık” dediğinizi duyar gibiyim. Öyle olmasını ben de çok isterdim ama durum bundan biraz farklı. Bu yıl birden fazla sivil toplum kuruluşuyla konuşup itici güç (tekerlekli sandalyeyle maratona katılanlara destek olmak için arkadan koşan, tekerlekli sandalyeyi kullanan kişi) bulmaları durumunda kendileri için koşmak istediğimi belirttim. Maratona iki gün kalaya kadar bekledim. Hiçbir sivil toplum kuruluşundan olumlu yanıt alamadan. Maraton günü geldi ve ben sonuç olarak 46. İstanbul Maratonu’nda yer alamadım.
Hikâyenin burada noktalandığını düşünenler olabilir aranızda, neyse ki böyle olmadı. Konuştuğum ve ret cevabını aldığım sivil toplum kuruluşlarının genel müdürlerine ait mail adreslerini buldum. Onlara organizasyonda 6 yıl yer aldıktan ve bu kadar yüksek bağış topladıktan sonra 7’nci yıl neden yer alamadığımı sordum ve bunu ne bir koşucu ne de bir sivil toplumcu olarak kabul etmediğimi, etmeyeceğimi belirttim. Hep birlikte sorun neyse, neden neyse, bunu ortadan kaldırıp önümüzdeki yıl köprüde buluşmak istediğimi ve yine bağış kampanyası açacağımı bilmelerini istedim.
Ayrıca organizasyonun koşu ve maraton kısmından sorumlu ekiple görüşüp bunun istemeden yapılmış olsa bile bir ötekileştirme olduğunu belirten benzer bir mesaj gönderdim. Onlardan da beklentim bu durumun iyileştirilmesi… Eğer bu bir kuralsa öyle olduğunun kabul edilmesi durumunda bu kuralın açılımı “Tekerlekli sandalye kullanan engelli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları köprüde ve maratonda yer alamazlar” demek oluyor.
“İtici güç aradım ve bulamadım” cümlemin nedeni, tekerlekli sandalye yardımıyla maratona katılıyor olmam. Yazımı okuyarak vakit ayıranlar arasında bu cümlelere sinirlenenler, üzülenler olduğuna eminim. Hikâyenin güzel tarafına geçmek istiyorum…
Mesajlarım doğru yerlere, doğru kişilere, empati duygusunu yitirmemiş bireylere ulaştı ve bana “Prosedür değişti, doğrudur. Ancak siz istediğiniz, devam ettiğiniz sürece maratonda yer almanızı sağlayacağımıza söz veriyoruz” denerek sonuçlandı. 2025 yılı için sivil toplum tarafı kendi üzerine düşen prosedürü, koşucu olarak ben kendi üzerime düşen prosedürü, İstanbul Maraton ekibi kendi prosedürünü tabii ki kurallar çerçevesinde yerine getirecek ve ben 2025 yılında yeniden maratonda yer alıp tekrar hiç tanımadığım insanlar için “dünya daha güzel bir yer olsun” diye üzerime düşeni elimden geldiğince yapıyor olacağım.
Tahmin edeceğiniz gibi bu sonuç, neden sivil toplum kuruluşlarının bir parçası olmak istediğimi, 12 yıl boyunca profesyoneli, halen aktif gönüllüsü, bağışçısı ve koşucusu olduğumu hatırlattı, bir kez daha gülümsetti.
Kim olduklarını bilmemekle birlikte, farkında olarak ya da olmayarak, ötekileştirme çalışmasının bir parçası olanlarla hak temelli yaklaşım üzerinden siz bunu yapamazsınız. Ben bunu kabul etmiyorum. Size rağmen istediğim ve hak ettiğim her şeyin bir parçası olacağım ve “olmak isteyen herkesin yanında, arkasında, destekçisi olacağım” demeye devam edeceğim.
Önemli olan biz olup her şeyi beraber yapabilmek
Sizler de kimseyi ötekileştirmeyerek bu ve buna benzer olayların yaşanmamasına destek olabilirsiniz. Unutmayalım, herkes herkesi ötekileştirmek için bir neden bulabilir ve bu sandığımızdan çok daha kolay. Önemli olan biz olup her şeyi beraber yapabilmek.
2025 yılında 47. İstanbul Maratonu’nda yeniden, 7’nci kez iyilik koşularının bir parçası olup bağışlarınızı istemek ve sonrasında desteklerin büyüdüğünü görüp mutlu olmak için sabırsızlanıyorum. Sevgiler…