Nasıl tanıştım bilmiyorum ama güzel bir hukukumuz oldu; biraz inatçı, dediğim dedik, kuralları olan, yaşına göre bizim kuşağa oldukça anlayışlı, kendine has tavrı olan biriydi…
Sanırım beni sevmişti, her yaz Amman’dan, muhteşem manzaralı Moda’daki evine gelip bir iki ay kalıyordu…
Her geldiğinde bir iki defa görüşüyorduk… En son gittiğimde ısrar etti, akşam yemeğine kaldım…
Balkonda günbatımında ‘şıps-pasta’ yedik…
Çok şey anlatıyordu…
Hafızası bir yana, güzelliği bir yana, üretkenliği bir yana, yaşına göre enerjisi bir yana…
Dost bilmişti beni…
Tanıdığımda 90 yaşını çoktan devirmişti…
Zeid ile olan hukukunu anlatıyordu…
Misafirim ol, bende kalabilirsin dedi…
Evi müze gibiydi, ilk basım ‘Tarihte Kafkasya’dan bir tane hediye etti bana, yazdığı her kitaptan bir tane hediye etti…
Görüşemediğimiz için Nefin’e bırakmıştı, son yazdığını…
Geçen yaz görüşemedik, bu yaz görüşemedik…
Tebessüm ettiren, duygulandıran mesajları bir anı olacak…
Oyuncak kuklaları, sahneden seyircilerin arasına karışacaklar…
Moda’da boş balkonu, günbatımında sessiz kalacak…
…
Her odaya girerken ayağa kalkmama, ‘rica ederim rahatsız olmayın’, demesine karşın içten içe memnuniyetini göstermesini yine tebessümle anacağım…
…
Türkiye’den Amman’a giden bir hayat…
Kızı Beyrut’ta, oğlu Londra’da…
…
Kudüs’te üstüne kayıtlı tapuyu satmamaya direnen bir devrimciydi…








