Gürcistan Nereye Koşuyor?

0
508

1801 yılında, kendi iktidarını koruyabilmek için Çarlık Rusyası’na gönüllü ilhak olan Gürcistan yönetimi; Kafkas halklarının, özellikle 1864 yılındaki büyük sürgünde nüfusunun %90’ını kaybeden Çerkesler’in kaderinde olumsuz rol oynamıştır.

Yüzyıllardır Anadolu ile sıkı bağları olan Kafkasya coğrafyası, masallar ülkesi olduğu kadar savaşların da toprağıdır. Tarihin bildiği dönemlerden beri bu topraklarda yaşayanlarla daha sonra onlara katılan halklar 19.yy başında Gürcistan’ın Rusya’ya gönüllü katılımı ile farklı noktalara ulaşan büyük kırılmanın acılarını hala yaşamaktalar.

1801 yılında, kendi iktidarını koruyabilmek için Çarlık Rusyası’na gönüllü ilhak olan Gürcistan yönetimi; Kafkas halklarının, özellikle 1864 yılındaki büyük sürgünde nüfusunun %90’ını kaybeden Çerkesler’in kaderinde olumsuz rol oynamıştır.

Sovyetler’in çözülmesiyle bağımsızlığını ilan eden Gürcistan, şimdi sorun yaşadığı Oset ve Abhazlar’ın da kendi kaderlerini tayin etmelerini kabullenemedi. Sovyet mirası özerk cumhuriyetleri olan Abhazya ve Güney Osetya (ve Acaristan) ile, tarihsel gerçekliğin bilincinde eşitlik temelinde görüşmelere yanaşmadı. 1801’den 1991’e kadar Rusya işbirlikçisi olan Gürcistan yönetimi bugün, 1864 sürgünü sonrası nüfusu 100 bine düşmüş olan ama 1931’e kadar bir Sovyet Cumhuriyeti olan ve Stalin tarafından Gürcistan’a bağlanan Abhazya ve Güney Osetya’yı ‘Rus işbirlikçisi’ ilan ederek, arkasına aldığı ABD ve AB gibi dünya güçleriyle bugün yaşanan olumsuzluğun da sorumluluğunu taşımaktadır.

Dünya emperyal güçleri için ise Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı, Gürcüler dahil Kafkas halklarının tamamından değerlidir. Tıpkı Irak petrollerinin bölge halklarından daha değerli olduğu gibi…

1991-1993 yıllarında Abhazya ve Güney Osetya’ya karşı gerçekleştirilen ve Kafkas halklarının dayanışması ile yenilgiye uğratılan yayılmacı, işgalci ve şoven Gürcü elitleri, tarihten ders almamakta kararlı ve akan bunca kardeş kanına karşın benzer tutumlarına devamda ısrarlı görünüyorlar. Önce saldıran, sonra yenilgi söz konusu olunca mazlumu oynamayı alışkanlık ve bir politika haline getiren elitlere, bu tutumlarının Gürcüler’e yıkım getirdiğini bizzat Gürcüler anlatmalı.

Gürcistan yöneticileri 1801 ve 1991’de farklı davranabilseler ve kendilerinden güçlü devlete yaslanma eğilimi yerine halkının öz gücüne güvenmeyi tercih etseler ve eşitlik temelinde ittifaklar arasalar idi Kafkasya’nın tarihi farklı olabilirdi.

1801’deki yanlış davranışın da etkisiyle yıllar süren Kuzey Kafkasya-Çarlık Rusyası savaşı Rusya lehine sonuçlandı. Çarlık Rusyası, Osmanlı ve İngiltere egemenlik yarışmasında Rusya, Kafkasya hakimi oldu. Yaklaşık 200 yıl sonra da dünyanın jandarmalığına soyunan, soğuk savaş sonrası dünyanın tek hakimi olmak isteyen güce yaslanma eğilimi sonrası Kafkasya’da ABD – Rusya Federasyonu egemenlik yarışından söz edilir oldu.

Herşey farklı olabilirdi ve bu farklılığı Gürcistan yaratabilirdi. Hala çok geç değil diye düşünmek istiyoruz.

Kaldı ki bütün küçük ya da güçsüz etniklerin başına gelen olumsuz olayların senaryosunu tarih boyunca egemen güçler yazmıştır. Egemen güçler Dünya halklarını, gerektiğinde kendi halklarını figüran olarak kullanmışlardır. Kafkasya’da da bunun örnekleri çoktur.

Örneğin ne işi var 2000 Gürcü askerinin Irak’ta? Ne işi var Saakaşvili yönetiminin askeri yatırımlarla, üstelik halkı derin ekonomik sıkıntı içinde kıvranıyor iken? Öncelikle halkının iyiliğini, geleceğini düşünen yöneticilerin tavrı bu olamaz. Saakaşvili yönetiminin ABD’ ye koşulsuz biat ederken Gürcistan halkını düşünmediği çok açık. Koşulsuz biat sonucu senaryolarda figüranlık sürüyor ve yönetimler kendi halkının kırımına onay veriyor. İşte Irak, işte Kafkasya.

Gürcistan, Abhazya ve Güney Osetya dışında da çok etnikli bir devlettir. Türkiye’de de yaşayan ve kimlikleri reddedilen Megrel-Lazlar, Osmanlı döneminden kalan Türkler bu etniklerin sadece ikisidir. Saakaşvili yönetimi ABD politiklarını körü körüne uygularken, bu saldırgan tutumu ile geleceğin Gürcistanı için de onulmaz yaralar açmaktadır.

Gürcülerle akraba Kafkas halkları olan Abhaz ve Osetler’e sıkılan kurşunlarda Türkiye’de onuru ile yaşayan 7 milyonluk bir Kafkas (Çerkes) diyasporanın vergilerinin de payının olması talihsiz ve acınası bir durumdur. Hele hele nasıl kurşun sıkılacağını Amerikalılar ile birlikte Gürcüler’e öğreten görevliler içinde yetkili ve bilgili Türkiyeli subaylar olduğunu bilmek Türkiyeli bir Oset ve Abhaz’da nasıl bir duygu yaratır?

Türkiye’yi yönetenlerin ülkedeki koca bir Kafkasyalı nüfüsa kayıtsızlığının sorumlusu kimlerdir ve bu politika ne zaman değişecektir? Yarın Rusya devleti demokratik bir ülke olup geçmişte yaptığı soykırım ve sürgün için Çerkesler’den özür dilediğinde diyaspora Çerkesleri’nde nasıl bir sosyo-psikoloji oluşacaktır?

Her şeyden önce Kafkasya’daki sorunlarda çözüm için ilk adımı mutlaka Gürcü halkı atmalı. Öncelikle yönetici elitin onlarca yıllık propogandalarıyla oluşturulan “Gürcü şovenizmi” ile Gürcü halkı yollarını artık ayırmalı.

Yok etmeye çalıştıkları kendi akrabaları ve komşuları. Toprak kaybı, strateji, güç, petrol ve doğalgaz boru hatları, Nato, AB .. her ne varsa silip atmalı ve eşitler arası diyaloğun başlamasını istemeliler. Yüzyıllardır dost ve akraba olduğu halklarla savaşmak istemediklerini, ölmek ve öldürmek istemediklerini, en kutsal hak olan yaşam hakkına saygı istediklerini haykırmalılar. Ve yöneticilere sorunlu oldukları halklarla konuşmak, birbirlerini anlamak istediklerini dikte edip ilk adımı atmalılar.

Unutulmamalıdır ki Gürcistan, orada yaşayan birçok etnik gibi Gürcüler’in de vatanıdır. Benzer şekilde Abhazya Abhazlar’ın, Osetya Osetler’in vatanıdır. Abhaz ve Osetler’in gidebilecekleri başka bir yer yoktur. Vatanları için ölürler ancak ve tarihte örneği çoktur. Ya öldürenler; onlar ne için öldürecek ve öldürmeye çalışırken ölünce ne uğruna ölmüş olacaklar?

Kafkasya, Gürcistan, Rusya ve Türkiye halkları ve aydınları insanı hiçe sayan bu çirkin emperyal politikalara bir son verilmesi için üzerlerine düşen görevi mutlaka yerine getirmelidir.

Özellikle etnik sorunlarda yalnız Kafkasya’da değil, dünyanın hiç bir noktasında koşulsuz eşitlik, diyalog, farklılıklara saygı, barış, kardeşlik ve birlik dışında çözüm yoktur.

Jineps Gazetesi Yayın Kurulu

 

Sayı : 2008 08