Rüzgardan korunaklı, tipi kıran, özellikle boyraz duldasıdır tsi mai. Issız bozkırların, sessiz köyünün hayat sahnesi…
İş aralarında yorgunluğun atıldığı, hayallerin kurulduğu, geleceğini çizildiği bir sükunet sığınağı idi tsi mai …
Boş bulunursa çocukluğumuz da sığınırdı o’na. Kışın avuçlarımıza hohlayarak oyunlar oynardık onun kanatları altında. Ayaklarımızla kar toplayıp ayağımızın tabanı ve topuğu arasında yuvarlayıp döndürerek topaç şeklinde bir buz kütlesi oluştururduk. Sonra da doğal olarak “kiminki daha sert olmuş” yarışı… Güneş yüzünü gösterip karlar erimeye başlayınca nefesimizin buğusu toprağın buğusuna karışıp giderdi. Tsi mai baharı bekleme yeriydi belki de.
Karlar eriyip çamur kuruduktan sonra, belirli belirsiz çiğ bir yeşil ortaya çıktığında büyüklerimizin vazgeçilmez mekanı olurdu tsi mai… Kuşluk vakti güneşin sıcak yüzüne karşı sandalyelere kurulup çaylar höpürdetilirdi. Evin küçük kızı ilk servisini yapardı tsi mai’ye… Çayın tadı sohbetin tadına karışırdı. Ne güzel şeyler, ne güzel anılar, hikayeler anlatılırdı; kim bilir. Sohbeti dinlemek, sohbete karışmak ne haddimize. Bazan uzaktan kahkahalar duyabilirdik sadece…
Yazdan güze sezonu kapanır, yalnızlığa bürünürdü tsi mai. Gölgesi bile olmazdı. Dibinde tozlar, talazlar, çırpılar, ışkın dikenleri….
Hadi tsi mai’de birer çay içelim.
Galip Özdemir