Bugün Alper Patır ile tanışıyoruz. Aslında Alper ile kişisel olarak tanışmıyordum, katıldığı bir yarışma programını televizyonda izleyince bu sohbeti yapmaya karar verdim ve kendisine ulaştım.
Alper’in “Bu Bacaklar Çalışacak Arkadaş” (Dorlion Yayınevi) adlı kitabını severek okudum. Herkesin kendi için öğrenebileceği bir şeyler bulabileceği bir kitap olduğunu düşünüyorum. Benim için en önemli kısmı, hikâyesini anlatırken herhangi bir şekilde ajitasyon kullanmamış olması, anlattığı her şey iyisiyle kötüsüyle, acısıyla tatlısıyla size geçiyor. Hikâye gerçek ve samimi olunca kolayca okunabiliyor. Umarım başka kitaplar da yoldadır…
Alper, hikâyesini kendi cümleleriyle bizimle paylaştı. Keyifli okumalar diliyorum herkese…
-Merhaba Alper, Google’da adını girince seninle ilgili bilgiler karşımıza çıkıyor ama onları kullanmak istemedim. Kendi cümlelerinle hikâyeni anlatır mısın?
-2017 yılında yaptım dünya turu sırasında Ukrayna’nın başkenti Kiev’de 400 yıllık bir armut ağacının 200 kiloluk dalının üzerime düşmesi neticesinde yaralandım ve omurilik felci oldum. Geçirdiğim bu kazada vücudumda 36 kırık vardı ve toplamda 14 tane ameliyat oldum. Kiev’de geçirdiğim 4 ameliyatın ardından ambulans uçakla Ankara’ya getirildim ve ameliyatlarım Ankara’da tamamlandı. Bu süreçte 3 kere öldüm ve doktorların çabasıyla yaşama geri döndüm.
-Şimdiye kadar hangi şehirleri/ülkeleri gezme şansın oldu? Engelliliğe ve bağımsız, yardımsız gezmeye hangileri uygun, değilse neden?
-Tüm Avrupa ülkeleri ve bununla beraber Azerbaycan, Gürcistan, Sırbistan, Katar, Ukrayna, Rusya gibi ülkelere gittim. Aslında genel olarak bakacak olursak gittiğim ülkelerin başkentleri ve büyük turistik şehirleri engelliliğe veya bağımsız gezmeye uygun; bu ülkeler arasında en çok beni üzen Bakü oldu. Azerbaycan yepyeni bir şehir ve gerçekten çok lüks olmasına rağmen Bakü’de engelli olmak gerçekten çok zor.
-Hiç pasaport vize almamış birine süreci anlatır mısın? Neler yapmak gerekiyor?
-Vize almak isteyenler Google’dan araştırabilir çünkü bu konuda süreç devamlı değişiyor, bununla ilgili hatalı bilgi vermek istemem. Ama vize sürecinin daha hızlı ilerlemesi için vize merkezleri ile temasa geçebilirler.
-Boş zamanın var mı? Neler yaparsın boş zamanlarında?
-Aslına bakacak olursak çok fazla boş zamanım yok. Sabahları 7.00’de kalkıyorum, saat 8.00’de işe gitmek üzere evden çıkıyorum ve akşam 18.00’de işten çıkıp eve gelmiş oluyorum. Hafta içi mutlaka akşamları bir etkinlik ve aktiviteye katılmaya çalışıyorum. Boş olan günlerde de işin getirdiği yorgunluğu üzerimden atmaya çalışıyorum.
-Bir YouTube kanalın var. Açma amacın neydi, ne için kullanıyorsun?
-Engelli olduktan sonra pek çok araştırma yaptım, araştırmaların neticesinde bazı konuların engelliler tarafından çok fazla bilinmediğini fark ettim. Bu nedenle bir YouTube kanalı açıp bazı konularda engellileri bilgilendirmek istedim. Engelliler uçağa nasıl biner, engeller nasıl dalış yapar, bir engelli nasıl seyahat eder, hangi ülkede nasıl bir tatili yapmalıyız, engelliye uygun oteller nasıl olmalıdır gibi konularda videolar çekerek farkındalık yaratmaya çalıştım.
-Motivasyon konuşmacısı olduğunu biliyorum. Nereden aklına geldi bunu yapmak?
-Ben aslında motivasyon konuşmacısı olmayı aklımdan geçirmemiştim ancak hikâyemi pek çok platformda anlattığımda belli bir zaman sonra bu durum motivasyon konuşmacılığına evrildi.
-Engelli olmadan önce engellilerle ilgili bilerek ya da bilmeyerek yaptığın/yapmadığın bir şey var mı?
-Engelli olmadan önce ilaç mümessiliydim, bu nedenle hastanelerde çok sık bulunuyordum; engelli olan ve tekerlekli sandalyesiyle rampalardan çıkamayan insanlara hastane içinde ve çevresinde yardım ederek engelleri aşmalarını sağlıyordum. Bununla beraber üniversite döneminde engellilerin olduğu özel eğitim okullarına giderek spor yaptırıyordum. Tabii ki herkesin bilmesi ve yapması gereken bir şey daha var; ben asla engelli park yerlerine aracımı park etmiyordum ve rampa önlerine kesinlikle araç koymuyordum.
-Bir engellinin düzenini bağımsız kurabilmesi için neler olmazsa olmaz?
-Bir engelli için bağımsız yaşayabilmenin olmazsa olmazlarından bir tanesi yaşadığı evdir. Yani tüm imkânların olduğu, açık-kapalı otoparkın bulunduğu, girişinin düz olduğu, sosyal imkânlara kolayca erişilebilen bir sitede oturmak gerçekten bir engellinin bağımsız yaşayabilmesi için en önemli şeydir. Tabii ki ev dizaynı da çok önemli; evdeki yatağın, koltukların, banyonun, mutfağın, lavabonun engelliye göre tasarlanmış olması gerekmekte. Ancak engel durumuna göre bazen bu değişiklikleri yapmaya çok fazla gerek kalmamakta, yani kişinin kendine özel bir tadilat planı yapılmalıdır. Ben mesela banyomu düz olsun istediğim için banyodaki küveti kaldırttım ve düz bir zeminde duş alıyorum ancak ayaklarını biraz hareket ettirebilenler rahatlıkla küvetin içine geçebilirler. Bağımsızlığın en önemli olmazsa olmazlarından biri de araba kullanabilmek. Araba kullanabildiğiniz zaman dilediğinizce her yere gidebilir, gezebilirsiniz, bu da insana hem bir özgürlük hem de özgüven alanı sağlıyor.
-Denizli’de yaşıyorsun? Küçük şehir-büyük şehir farkı var mı sence yaşam, kolaylık, zorluk açısından?
-Aslında küçük şehirle büyük şehir arasında çok fazla fark yok. Önemli olan burada belediyecilik anlayışı. Eğer gerçekten belediye başkanı vizyonlu bir insansa bulunduğu küçük bir ilçe, kasaba ya da büyük bir şehir de olsa vizyonlu hale getirmek için elinden geleni yapar. Burada en önemli şey şudur ki toplumu birbirinden ayrıştırmayan, birleştiren bir zihniyete sahip olunmalıdır. Şekilcilikten ziyade erişilebilirlik mantalitesi ile hareket edilmelidir.
-Tedavi sürecinde A’dan Z’ye ihtiyacın olabilecek her şeyi hastanede öğrendiğini anlatmışsın kitabında; peki, bu durum tüm sağlık kuruluşlarında bu kadar kapsamlı mı? Değilse başka neler yapılarak öğrenilebilir sence?
-Evet, engelli olarak sosyal hayat için ihtiyacım olan her şeyi Ankara’daki Türkiye’nin en büyük fizik tedavi hastanesi olan Gaziler Fizik Tedavi Ve Rehabilitasyon Hastanesi’nde öğrendim. Maalesef ülkemizdeki tüm hastaneler bu kadar kapsamlı değil. Fizik tedavi süreçleri normal egzersizlerden çok farklı olmadığından internetteki videolar bu konuda yarar sağlayabilir ya da bizim gittiğimiz fizik tedavi merkezinde bazı imkânlar yoksa onları diğer yerlerdeki örnekler gösterilerek farkındalık sağlanabilir, eksiklikleri bu şekilde giderebilirler.
-Sporcu olduğunu biliyorum. Hangi sporları yapıyorsun?
-6 yaşından beri spor yapıyorum, felç olana kadarki süreçte profesyonel olarak basketbol oynadım, bununla beraber tenis, yüzme, dağcılık, dalış, paraşüt gibi sporları da severek yaptım. Engelli olduktan sonra tekerlekli sandalye basketboluyla tanıştım. Ve işe başlayana kadarki süreçte tekerlek sandalye basketbolu oynadım ancak iş yoğunluğundan dolayı artık onu yapamıyorum.
-Tekerlekli sandalye basketbol takımının bir parçası olmak için neler yapmak gerekiyor, ilk adımdan son adıma kadar anlatabilir misin?
-Tekerlek sandalye basketbol takımının bir parçası olmak için öncelikle bulunduğunuz şehirde bir basketbol takımının olması gerekiyor. Bu sporda ayak hareketleri olmadığı, sadece kollar kullanıldığı için tekerlekli sandalyeyi iyi kullanabilmek ve potaya iyi bir atış yapabilmek bu sporda başarılı olmak için yeterli olabiliyor. Tabii ki her branşta olduğu gibi bu sporda da sigara, alkol gibi sağlığa zararlı ürünlerden uzak durmak… Sporda başarılı olmak biraz da bize güç katıyor.
-Engelli bireylerin uçak kullanımı süreci nasıl oluyor, anlatabilir misin? Uçak dışındaki diğer ulaşım araçları için de kullanım onun kadar kolay mı? (Önce Türkiye, sonra yurtdışı için bilgi verebilir misin?)
-Engelli bireyler için aslında en kolay ulaşım aracı uçak. Neden diye soracak olursanız eğer, havalimanına girdikten sonra tüm görevliler sizin işinizi kolaylaştırmak için çabalıyorlar. Uçağa iniş-biniş prosedürleri var. Sizi hiç yormuyorlar ve rahatlıkla ulaşımınızı sağlıyorsunuz Yurtiçi ya da yurtdışı fark etmez, tüm dünyada aynı standartlarda hareket ediliyor. Ben engelli olduktan sonra hiç şehirlerarası otobüse binmedim çünkü otobüse binebilmek için sizi bir ya da birkaç kişinin kucaklaması ve koltuğa oturtması lazım. Sonrasında bütün molalarda aynı organizasyonun yapılması gerek. Belki bize yardım eden insanların aklından geçmez ama böyle durumlarda ben insanlara yük olduğumu düşünüyorum. Bu nedenle ülke içinde uzak mesafe ise uçak, yakın mesafe ise kendi arabamla seyahat etmeyi tercih ediyorum. Eğer ülkemizde şehirlerarası otobüslerde engelliler için bir rampa olursa otobüsle seyahat etmeyi de düşünebilirim.
-Bu sorunun cevabı umarım boş kalır diyerek sormak istiyorum. Yurtiçinde ve yurtdışında- kendisini geliştirmesi gerek, şimdilik gitmeyin dediğin bir şehir ya da bir ülke var mı? Çok zorlandım, sınıfta kaldı dediğin bir yer?
-Söyleşinin başında da belirttiğim gibi Bakü beni çok üzmüştü gerçekten, ona nazaran çok daha eski olan Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da bile çok daha kolay bir şekilde tekerlek sandalye ile şehir gezmiştim. Ülkemizde ise pek çok şehir aslında erişilebilirlik anlamında iyi ancak insanların davranışlarında problem var. Yani kaldırım rampalarının önüne araba koymaları, engelli parklarını kullanmaları, dükkânların önlerindeki kaldırımları işgal etmeleri ülkemizdeki olumsuz durumlar. Tabii bu sadece bizim ülkemizde var dersek haksızlık etmiş oluruz, dünyanın her yerinde böyle şeylerle karşılaşıyoruz; karşılaşmamak adına, engellilerin daha fazla dışarıda olması ve daha fazla insanın kendilerini görerek bilinçlenmesini sağlamaları gerek. Evde oturan, dışarı çıkmayan, sosyal hayata karışmayan engelliler diğer insanlar tarafından gözle görülmedikleri için onlara karşı nasıl davranacaklarını bilemezler. Onların hassasiyetlerini anlayamazlar ve duyarlılıkları da körelir.
-Zaman ayırdığın için çok teşekkür ediyorum. Seni tanıdığıma çok memnun oldum.