Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Permakültür!!

Basit anlamda söylemek gerekirse; doğa ile sosyal yaşamın bütünleşirken, ekolojik döngüyü sağlıklı bir şekilde yönetip, sağlıklı doğaya, sağlam bireylere, mutlu çocuklara ve gülümseyen hayvanlara sahip olabilmek!..

Ütopya gibi gelebilir, lakin ileride çokça adından bahsedilecek en sağlıklı yaşam kültüründen bahsediyorum: “Permakültür”.

Hepimiz biliriz ki Uzunyayla’da yoğun nüfuslu yaşandığı dönemlerde dahi, köylerin hiçbirinde kanalizasyon mevcut değildi!

Ona rağmen köylerde lağım kokusu veya kanalizasyon sorunu olmazdı.

Neden?

Çünkü her daim “kül” vardı!

Namı diğer koyun tezeğinin külünün çözemeyeceği olay yoktu!

Dolayısıyla yoğun yaşanan köylerde kimsenin böyle bir sorunu da yoktu…

Ne zaman ki hayvancılık yok oldu, işte bu işler sorun olmaya başladı!

Kül sadece bu işlere yaramazdı! Aynı zamanda patates tarlalarının bulunmaz ilacı niteliğini de taşır idi.

Ekilecek ürüne bağlı olarak güzün hayvan gübresi atılmak suretiyle zenginleşen toprağı, baharın alkalik hale getirmek için kullanılır, başka da ekstra bir ilaca ihtiyaç duyulmaz idi.

Buradan “herkes kül bulsun” anlamı çıkmasını istemem!

Meseleyi en başından ele alabilecek sistemi kurma iradesinden geçiyor!

İşte bu noktada fabrika ayarlarına dön düğmesi gibi “permakültür” karşımıza çıkıyor!

Son dönemlerde gündem olan Uzunyayla ve devamında tüm dünyada sorun haline gelen endüstriyel tarımın bizleri yok oluşa, en iyi ihtimal ile sefalete sürüklüyor olmasını görmezden gelemeyiz!

Geçici önlemlerin günü kurtarmaktan öteye geçemeyeceğini anlayacak zekâya tüm Uzunyaylalı kardeşlerimin sahip olduğunu düşünüyorum!

Bu topraklarda en sıkıntılı zamanlarda dahi huzuru, neşeyi bulmuş, en güzel zamanlarını bu topraklarda yaşamış, arazi sahibi olup hasbelkader dışarılarda yaşayan, toprağını icarlayan Uzunyaylalı kardeşlerimin de bu duyarlılığa sahip olacak iradeyi göstereceklerine inanıyorum!..

“Not: Bu yaz ne yaptım: Sırt çantama doldurduğum birçok meyve çekirdeğini dağlarda bulduğum su gözelerine ektim.

Yine yanımda götürdüğüm çeşitli taze meyve çubuklarından dağlardaki karşıma çıkan ağaçları aşıladım.

Nemli bulduğum bölgelere köyden kendiliğinden çıkan yabani erik fidelerini götürüp diktim.”

Sorunlu gördüğüm alıç ve ahlat ağaçlarını budayıp, gerekli gördüklerimi aşıladım.

Yorulunca da bir ahlat ağacının altında bir güzel uyku çektim.

Kim karışabilir ki? Kimse…

Ama bir tek biz koruyabiliriz!

Sen değilsen kim? Şimdi değilse ne zaman?

“Yewea heet jedıvğe a’!!”

Yazarın Diğer Yazıları

Su…

Tarihte tüm uygarlıklar suyun etrafında toplanmış, tüm gelişim süreçleri “su” etrafında gelişmiş, yön bulmuş… Suyun olmadığı bölgeler çöl iklimine maruz kalmış her türlü perişanlığa namzet… “Zamantı”...

Kayabaşı ile Argıncık arasındaki bir sokakta başlıyordu hummalı bir telaş…

Etraf evlerden irili ufaklı kalabalıklar; kenarları briket duvarlarla örülü, estetikten fukara, gecekondudan hallice evler, imar planından yoksun, gelişigüzel serpiştirilmiş avlular içerisinde toplanmaya başlamıştı insanlar...

Toprağına küskün tohum…

Zamantı kıyılarında harmanına veresiye umutların henüz ekildiği aylardan mart, olmadı nisan. Huysuz iklimin kâh karlı, kâh yağmur altında ekilen, henüz yeni alınmış tohumun meraklı bir...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img