Kış şartlarının devam ettiği, havaların soğuk olduğu mevsimde, P.’de Çerkeslerin yoğun olarak bulunduğu kahvehanede, K. Köyü’nde yapılacak olan düğüne katılmaya arkadaşlarla karar verdik. Kişisel hazırlıklarımızı yapmak üzere dağıldık. Akşam saat 22.00’de kahvehanede tekrar buluştuk ve kiraladığımız jipe doluşarak, sıkışarak yola çıktık. Yolumuzun üzerindeki bir markete (bakkala) uğradık ve ihtiyaçlarımızı (?) giderecek alışverişi yaptık. Alınanları yol boyunca tüketmeye başladık. Yolculuk esnasında bısım belirleme kriterlerimiz ortaya çıktı, düğünler ve kaşenlerimizden de söz ettik… Neşe içerisinde geçti yolculuğumuz. Ben, B. Tarık , K. Suat ve 3 kişi daha…
Misafir ağırlaması iyi olan, güzel gençleri bulunan L.’lerin evininin önünde gece saat 23.00 civarında aracımızdan indik. L. Murat bizi karşıladı ve evine buyur etti. Düğün nedeniyle gelecek misafirler için hazırlık yapıldığı belli oluyordu. Bısımımız Murat düğün ve gelen misafirleri hakkında bilgi verdikten sonra müsaade istedi ve odadan çıktı. Aile mensupları sırayla gelerek hepimize hoş geldiniz dediler. Sofra kurma hazırlıklarına başladılar. Kurulan sofrada ikram edilenleri afiyetle yedik. Düşünceli bısımımız Murat yemek hazırlığını tam yapmış, içecekleri de ihmal etmemişti. Ancak daha önceden benzerleriyle de yüklü olan K. Suat giderek hırçınlaşmaya ve ileri geri konuşmaya başladı. Gitgide azgınlaştı ve düğüne gidecek, bulunacak halden çıktı. Bu arada düğün thamatesi, düğüne katılmamız gerektiği haberini gönderdi. Mızıka sesi bulunduğumuz odaya kadar geliyordu. Düğüne katılacağız fakat Suat’ın durumu fena. Onun o vaziyetinde düğünde olamayız. Evden de çıkamıyoruz. Gece de ilerlemeye başladı. Bir punduna getirip Suat’ı yatırdık, üzerine yorganı örttük ve alelacele kate (ağıl) düğüne katıldık. Kalabalığı yerinde, temposu yüksek, pşinavosu usta, iyi bir düğün oluyordu. Bizler de sıraya durduk, el vurmaya başladık. Hatiyako bizleri “Hoş geldiniz” sözüyle karşıladı. Ağıl içinde yapılan bir düğün olması nedeniyle bir tarafta kızlar, diğer tarafta erkekler, ortada bulunan destek direğin etrafında oyuncular dans ediyordu.
Ş. Fatih yanıma geldi heyecanla. “Tarık şu arkadaşınızı oradan alın, köyün gençleri huzursuzlandılar, bir tatsızlık çıkmasından çekiniyorum, düğünün ahengi bozulmasın, onu oradan hemen uzaklaştırın. Yoksa gençler gereğini yapacaklar” dedi.
Bir de ne göreyim; bizim K. Suat iki elini pantolon ceplerine sokmuş, düğünün ortasında bulunan direğe sırtını yaslamış, ağzında sigara, sözüm ona düğünü seyrediyor. Görüntü yerlerde.
Hemen Suat’ın yanına gittim. ‘’Sigoş haydi gidelim, ayıp oluyor, bize yakışmıyor, sana da yakışmıyor” dedim ve Suat’ın kolunu sıkıca kavradım, direğin yanından neredeyse sökerek aldım, gençlerden uzakta bir yere götürdüm. Suat hiçbir şeyin farkında değil, iki eli cebinde, istifini bozmadan oyuncuları izlemesini sürdürüyor. Ancak görüntü usule uygun olmadığı gibi, duruşu gençleri huzursuz etmeye devam etmekte. Aksilik olacağından çekindiğimden kulağına eğildim, dedim ki: “Suat sigoş, şu ellerini cebinden çıkar da haydi beraber el vuralım…”
Şöyle bir gerindi, yüzüme baktı, sonra da biraz çekidüzen verdi kendisine Suat. “Tarık seni severim, seni üzmek de istemem, zorda kalmana gönlüm razı olmaz, senin hatırın için bir elimi cebimden çıkarırım. Ötekini çıkarmam, bunu bilesin…”
Düğün süresince Suat o elinin birini cebinden hiç çıkarmadan, başına bir şey gelmeden, ben de muhafızlık yaparak düğünü tamamladık. Köyden, geldiğimiz jiple ayrıldık.
Derleyen: Meliş Fethi Özlü
“Uncibze pas pasım ceğ det”
