Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Çerkes-Kafkas kurumlarına açık mektup (Bugün o gündür!)

Ömer Aytek Kurmel


Hikâyemiz 2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgal etmesiyle başlıyor. Saddam rejiminin dağılmasının ardından doğan kaosta Iraklı Çerkesler zor durumda kaldılar. Baskı gördüler, tehdit edildiler. Ama seslerini ne diaspora ne de Kafkasya’ya duyurabildiler. Diyelim ki bu kayıtsızlığın bir açıklaması vardı; Iraklı Çerkeslerin varlığından bile haberdar değildik. Onları bizden birileri olarak sahiplenmediğimiz için de adına “Çerkes Ajansı” diyebileceğimiz göç/dönüş örgütünü kuramadık.

Sonra Arap ayaklanmaları başladı. Sıra Suriye’ye geldi. İç savaşta Çerkesler iki ateş arasında kaldılar. Bunun böyle olacağı daha Aralık 2010’da, Tunus karıştığında belliydi. Ama yine göremedik, yine örgütlenemedik. Suriyeli Çerkesler “bizden” olmalarına rağmen “Çerkes Ajansı”nı yine kuramadık. Demek ki bizden olup olmamak pek de belirleyici bir kıstas değildi. Yalın gerçek, kulağımızın üzerine yatmış olmamızdı.

Onu Aksa Tufanı (Ekim 2023) izledi. Bu defa gündemde İsrailli ve Ürdünlü Çerkesler vardı. Lübnan Hizbullah’ı ile İsrail devleti arasında olası bir füze çatışmasında Kfar Kama ve Reyhaniye köyleri hedef haline gelebilirdi. Gazze’de uygulanan etnik temizlik politikasının Batı Şeria’da da uygulanması durumunda ise komşu Ürdün’de olası bir rejim değişikliği Çerkesleri varoluşsal bir tehditle karşı karşıya bırakabilirdi. Tehlikeyi yine göremedik ve “Çerkes Ajansı”nı yine örgütleyemedik. Neyse ki korkulan olmadı, felaket belirsiz bir zamana ertelendi.

Çerkes dünyası olarak şimdi yeni bir sınavla karşı karşıyayız. İsrail ile İran arasındaki füze savaşı 13 Haziran gününden bu yana devam ediyor. Olup biten, siyonist devletle molla rejimi arasında bir kavgadan ibaret değil. Daha derin bir okumaya ihtiyaç var. Ortadoğu’da taşlar yerinden oynadı. Bölgede sınırlar değişiyor, daha da değişecek. Irak ve Suriye oyunun ilk perdesiydi. İran ile ikinci perde açıldı. Yarın sıra belki Türkiye’ye gelecek. Yani işler Çerkesler için iyiye gitmiyor, gitmeyecek. Bunun anlamı şu: Türkiye ve Ortadoğu ülkelerindeki Çerkes diasporaları varoluşsal bir tehdit altındalar. İnsanlarımızı toplu halde ateş çemberinden çıkarmak gerekiyor. Çıkarmak da yetmiyor. Gidecekleri ülkelerde toplu halde yerleştirmek lazım. Bunun için kurumsal bir mekanizmaya ihtiyaç var.

Gelinen noktada, adıyla da işleviyle de Yahudi Ajansı’ndan (Jewish Agency) mülhem “Çerkes Ajansı”nı kurmak artık ertelenemez bir zorunluluk haline gelmiştir. Yahudi Ajansı, 1948 sonrasında Sefarad Yahudilerini İsrail’e taşıma sürecinde; Arap devletleriyle müzakere etmek, istenen parayı ödemek, uçak temin etmek, göç rotasını belirlemek, göç sürecini yönetmek, İsrail ayağında ise dönenleri yerleştirmek, iş bulmak ve uyum sağlamalarına yardımcı olmak gibi kritik eşiklerde hep devrede oldu.

“Çerkes Ajansı”nı da bir göç/dönüş-iskân-uyumlandırma örgütü olarak düşünebiliriz. Kafkasya kapılarının -Suriye’deki insani dramda bile görüldüğü gibi- kitlesel bir dönüş hareketine kapalı olması, “Çerkes Ajansı”nın bir dönüş örgütü olması yanında “göç” örgütü olarak da kurgulanmasını gerektiriyor.

“Çerkes Ajansı” yaşadığı ülkeleri terk etmek isteyen Çerkesleri toplu halde kaldıracak, toplu halde taşıyacak, toplu halde yerleştirecek ve yeni ülkelerine uyum sağlamalarına yardımcı olacak bir örgüttür. “Çerkes Ajansı”nın bunlar dışında bir diğer işlevi de Kafkasya’ya dönüşün sivil ve barışçıl altyapısını hazırlayacak çabaları koordine etmek olacak.

“Çerkes Ajansı”nı kurmak için geç değil. Hâlâ vaktimiz var. Ama zaman azalıyor. Akşamları evimize gidip televizyonda İsrail-İran füze savaşı görüntülerini “kayıtsızca” izlerken Ortadoğu Çerkeslerini ıskalıyor olabiliriz. İnsanlarımızı “sahiplenmemiz” için şu “bilgi”yi büyük harflerle bilince çıkarmamız gerekiyor: “TÜRKİYE, SURİYE, ÜRDÜN, İSRAİL ve KÖRFEZ’DE ÇERKESLER DE YAŞIYOR”.

“Kaygılı bir Çerkes olarak” tüm Çerkes-Kafkas kurumlarına bir çağrı yapmak istiyorum: Ortadoğu’da taşların yerinden oynadığı “bilgisi” ve bunun Çerkesleri de olumsuz yönde etkileyeceği “bilinci” ile lütfen acilen toplanın. Göç/dönüş-iskân-uyumlandırma örgütü olarak “Çerkes Ajansı”nın kurulması perspektifini gözden kaçırmayın. Kurtuluş esas olarak “kökten, toplumsal ve kurumsal” bir çözümün kotarılmasına bağlıdır. Bunun gereği de ortak akılla stratejik kararlar almak ve bundan toplumsal mutabakat çıkarmaktır.

Bitirirken, lütfen el ele verelim, güçlerimizi birleştirelim. Çünkü BİZ DEĞİLSE KİM? ŞİMDİ DEĞİLSE NE ZAMAN? Lütfen kendimize ve birbirimize “yabancılaşmayalım”. Dayanışmamızı halka halka Türkiye’den dışarıya doğru büyütelim, “küresel sinerji” ile taçlandıralım. Türkiye; Çerkes diasporaları, hatta Çerkes dünyası içinde “merkez ülke” rolünü üstlenecekse bugün o gündür.

 

17 Haziran 2025

Yazarın Diğer Yazıları

Suriye’de Şara yönetimi güçlenirken, Rusya’ya dirsek gösteriyor

Suriye’nin yeni yönetimini tanıyan ülkelerin sayısı artıyor. Bu ülkeler Suriye’nin yakın ve uzak komşuları ile sınırlı değil. Eski rejimin müttefikleri olan İran ve Rusya’nın...

Analiz: İsrail ve İran’ın maceracılığı Ortadoğu’yu kötürüm hale getiriyor

Ömer Aytek Kurmel Geçmiş aylarda Ortadoğu’ya yönelik en önemli tehdidin adını Tel Aviv’in askeri maceracılığı olarak koymak gerekiyor. İsrail’in aşırı sağcı hükümeti iradesini savaş yoluyla...

Kafkasya’nın ise Gamsakhurdia’sı vardı

Otuz beş yıl önce yazılmış bir makalede “Balkanlar” sözcüğünün yerine “Kafkasya” kelimesini koysanız yazının anlamında bir kayma olmazdı. Oysa bugün öyle mi? Peki Balkanlar...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img