Sosyolog Bin Xu’nun “Demokrasi Kültürü-Sivil Topluma Sosyolojik Bir Yaklaşım” kitabı Lejand etiketiyle yayımlandı.
Yayınevinin tanıtım yazısından…
Bugünün dünyası derin krizlerle boğuşuyor. Ancak bu kasvetli manzaraya rağmen, sivil toplumlar canlılığını sürdürüyor. Çünkü insanlar hâlâ daha iyi bir toplumun mümkün olduğuna ve bu toplumu birlikte inşa edebileceklerine inanıyor. Onların umutları, katılım biçimleri ve eylemleri, sivil toplumun kültürel dokusunu oluşturuyor.
Bu kültürel dokunun merkezinde yer alan demokrasi kültürü, yalnızca nezaket, bağımsızlık ve dayanışma gibi temel demokratik değerleri değil; aynı zamanda bu değerlere yüklenen anlamları, bireysel yorumları ve etkileşim biçimlerini de kapsıyor. “Demokrasi Kültürü”, sivil toplumun kültürel sosyolojisini ilk kez sistematik biçimde ele alıyor ve bu incelemeyi küresel bir bakışla sunuyor. Herkesin sesini duyurmaya çalıştığı bir çağda, kültürel sosyolojiyi bir “dinleme sanatı” olarak konumlandırıyor: İnsanların fikirlerini, anlam dünyalarını ve görüşlerini ciddiyetle dikkate alan, onları kamusal ve kuramsal meseleler üzerine düşünmeye davet eden derinlemesine ampirik bir yaklaşım.
Zafer Yılmaz’ın yazdığı “Sağın Kasveti: Otoriter Liderler ve Çalınan İsyan” İletişim Yayınları etiketiyle raflarda…
Yayınevinin tanıtım yazısından…
Donald Trump, Jair Bolsonaro, Viktor Orbán gibi siyasi liderlerin kurma mücadelesi verdiği ve Tayyip Erdoğan gibi siyasi liderlerin pekiştirmeye çalıştığı siyasal rejimleri nasıl tanımlamamız gerekiyor? Popülizm ve otoriterizm kavramı bu olan biteni açıklamak için bizlere yeterli bir çerçeve sunuyor mu? Benzersiz bir kriz döneminden mi geçiyoruz, yoksa olan biten kapitalizmin, modern devletin ve modern kitle toplumunun bitimsiz krizlerinin bir başka görünümü mü?
“Sağın Kasveti: Otoriter Liderler ve Çalınan İsyan” kitabı, her şeyden önce krizin tanımlanma biçimlerine esaslı bir itiraz. Muarızını da “bozan”, yani eleştirel düşünceyi de tanımladığı sorunun bir parçası kılan tuhaf krizler zamanının tanımlayıcı özelliklerini sergileyerek perspektif değişiminin zorunluluğunu ortaya koyuyor. Yaşadığımız krizlere alternatif bakış açıları getirmekle ve olan biteni anlamlandırmakla meşgul olan okurlara “çağımızın bilimsel ufkunun ötesine geçme cesaretini” gösterme çağrısı…