Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Put kavramı: Etimolojik, sosyolojik ve tarihsel bir inceleme

Özet

Bu makale, “put” kavramının etimolojik kökenlerini, çok dilli karşılıklarını, tarihsel gelişimini ve sosyolojik anlam dönüşümlerini ele almaktadır. Arapçadaki klasik “but” (بُتّ) anlamının ötesinde, Adigece gibi dillerdeki “wıbıt / p’ıt’ / bIt, Bat’” gibi köklerle ilişkisi irdelenerek, kelimenin hem zihinsel hem fiziksel anlam dünyasına nasıl şekil verdiği gösterilmektedir.

1. Giriş

“Put” kavramı hem teolojik hem sosyolojik düşüncede yoğun çağrışımlar üreten, çok katmanlı bir terimdir. Dinler tarihinde sapmanın sembolü, ideolojilerde sorgusuz inançların nesnesi, bireysel bilinçte ise yüceltme ve bağlılığın bedensel yansımasıdır. Bu makale, “put” kelimesinin sözcük kökenlerini, anlamsal evrimini ve toplumsal temsillerini, Adige dili bağlamı da dahil edilerek ele almaktadır.

2. Etimolojik yapılaşım ve dillerarası yansımalar

2.1. Arapça ve Sami dilleri: “Put” kelimesi, Arapçada but (بُتّ / mağbud) şeklinde geçer ve “biçim verilmiş heykel” anlamını taşır. Aynı kök, İbranice’de pesel (פסל) yani “yontulmuş nesne” ve Akadçada salmu (görüntü) gibi formlarla akrabadır. Bu yapılarda ortak anlam, biçim verilerek kutsallaştırılan nesnedir.

2.2. Hint-Avrupa dilleri: Latince idolum ve Yunanca eidolon kelimeleri “görüntü, hayal” anlamlarıyla “put” kavramını destekler. Sanskritçede murti kelimesi, tanrının dünyadaki temsili olan “biçim”i ifade eder. Farsça, Sindce, Peştuca dillerinde “bat” olarak geçer.

2.3. Adigece: Wıbıt, Bıt, P’ıt’ Adigecede şu üç kök dikkat çeker. Bunların fonetik benzerliğin dışında kültürel, sosyolojik ya da tarihsel herhangi bir benzerliğin olduğuna dair bir ize rastlanmaz. Burada dilin kadim yapısının başka ya da baçkalaçmış toplumlarda kelime yansıması olarak algılamak mümkündür.

• Wıbıt / Убыт: “Tutmak” anlamındadır. Örn. wıbıt (sen tut). Zamanla şahıs ekiyle bütünleşerek fiilin kökü gibi algılanmıştır.

• Bıt / быт: “Kambur” demektir. Sosyolojik olarak “bir şeyin yükümlülüğünü taşıma, kendini bir şeye mahküm gibi görme” anlamına gelir. Adigecedeki “bit ve wibit” kelimenin kökü “bıt / быт” kelimesidir.

• Bu kelimelerin Arapçadaki “But” kelimesiyle kökteş olma ihtimali vardır. P’ıt’ / п|ыт|: “Sıkmak” anlamındadır. Helvadan sıkılıp yapılan putlar gibi, yoğunlaşmayla biçim verme eylemini ifade eder. Bu anlam, olgusal düşüncenin dilsel bir temsili olarak okunabilir. Sosyolojik olarak Bir şeye sımsıkı tutunma, bir şeye tutunma anlamlarında kullanılmış olma ihtimali yüksektir.

• Bu arada, Adige dilinde sülale adı olarak kullanılam “Bat’ / Бат|” kelimesiyle olan fotetik benzerlik semantik olarak ilişkilendirmek pek olası görünmemektedir.

3. Kelimenin bazı sözlüklerde tanımlanması

Oxford Language: Put: [Ad.] 1. Kimi ilkel toplumlarda, doğaüstü gücü ve etkisi olduğuna inanılan, tanrı olarak tapılan, genellikle canlı bir varlığı, özellikle insanı gösteren, tahtadan, taştan, topraktan yapılmış yontu. 2. Haç.

TDV. Türkiye Diyanet Ansiklopedisi: [Türkçeye put şeklinde geçen ve aslı Buddha (Buda) ismine dayanan Farsça but kelimesi “bilinçli ve canlı olduğuna inanılan sûret veya heykel, tamamen veya kısmen bir dini yapı içinde kurumlaşmış ibadet konusu haline getirilmiş maddî obje, Allah’tan başka ilah edinilen nesne” diye tanımlanır.]

TDK Sözlük: 1. isim, bazı ilkel toplumlarda doğaüstü güç ve etkisi olduğuna inanılan canlı veya cansız nesne; tapıncak, sanem, fetiş:

“Onu ben, büsbütün başka bir hayranlıkla adeta bir puta taparcasına seviyordum.” – Yakup Kadri Karaosmanoğlu

2. isim, din bilimi – haç.

4. Tarihsel ve sosyolojik gelişim

4.1. İlkel toplumlarda, doğa olaylarını anlamlandıramayan insanlar, onlara ruhsal anlamlar yüklemiş, gök, ağaç, taş gibi unsurları kutsamıştır. Bu varlıkların heykelleşmesi ilk “put” formlarını oluşturmuştur.

4.2. Antik uygarlıklarda Mısır, Mezopotamya, Yunan ve Roma’da tanrıların fiziksel temsilleri (putlar) hem ibadet hem iktidar sembolü olmuştur. Bu temsiller sosyal hiyerarşiyi meşrulaştıran simgelere dönüşmüştür. Çeşitli toplumlarda, halkın içerisinde bir şekilde öne çıkmış, halka karşı hizmetleri dokunmuş, onu büyük badirelerden kurtarmış ve öncülük yapmış ve toplumun idolü haline gelmiş kişiler zamanla tanrısal sıfatlarla tanımlanmaya başlanmış ve zaman içerisinde ikonlar, heykeller, çeşitli anıtsal ifadelerle sembolize edilerek tanrısal bir duruma konmuş ya da tanrının yeryüzü temsilcisi olarak algılanmaya başlanmıştır. Bu durumun günümüz dahil insanlık tarihinde oldukça geniş yer tuttuğuna şahit oluyoruz.

4.3. Tek tanrılı dinlerde (Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet), putlara karşı dışlayıcı bir tavır benimsemiştir. Kur’an’da Enbiya 52-66 ayetleri, Hz. İbrahim’in putları kırmasını anlatır. İslamiyet’te put, tevhidin zıttı, şirkin sembolü olarak yer alır.

5. Semantik kapsam:

Put neyi ifade eder?

Put kavramı sadece taştan ya da tahtadan yapılmış heykellerle sınırlı değildir. Semantik olarak put kelimesi şu alanlara da yayılır:

• Mekânsal put: Kutsal sayılan objeler veya yapılar (örneğin, kutsal ağaçlar)

• Sembolik put: Bayrak, para, makam gibi nesnelerin kutsallaştırılması

• Zihinsel put: Aşırı sevgi veya korkuyla kutsallaştırılan kişi ya da fikir (örneğin, ideolojilerin “putlaştırılması”)

• Duygusal put: Aşk, şöhret, güzellik gibi soyut kavramlara duyulan bağımlılık

Bu yönüyle put, insanın anlam arayışındaki yoğun bağlılık hallerinin maddileşmiş sembolü olarak karşımıza çıkar. Bu anlam zinciri, putu salt bir nesne değil; insan bilincinin şekil verdiği, tutunduğu ve taşıdığı bir sembol haline getirir. Zan egemen bir doğru bilgi olarak algılanır. Çünkü zan gerçeğin üstünü örten çelik bir örtüdür. Gerçekle beyin arasında örülmüş güçlü bir çelik duvar.

6. Günümüzde putlaştırma

ve eleştirel anlam

Modern düşüncede “put” kavramı soyutlaşmıştır. Modern çağda “put” kelimesi hem mecazi hem literal anlamda kullanılmaktadır:

• İdeolojik Kullanım: Modern çağda bazı düşünürler (örneğin Karl Marx, Nietzsche, İkbal) insanın kendi yarattığı değer sistemlerini “put” olarak tanımlar. “Kapital putu”, “ilerleme putu” gibi kavramlar, bireyin nesnelere veya fikirlere tapar hale gelmesini anlatır.

• Dini kullanım: Geleneksel dinî anlatımda hâlâ eski anlamını korur. “Putperestlik” ifadesi, hâlâ hak yoldan sapma anlamına gelir.

• Gündelik dil: “Put gibi durmak”, “onu put gibi görüyor” gibi deyimlerde, hareketsizlik, hayranlık veya eleştirel anlamda taparcasına sevgi kastedilir.

• Putlaştırılan liderler, ideolojiler, örfler

• Tüketim toplumunda dijital putlar (sosyal medya, ünlüler)

• Marx ve Nietzsche’de “putları kırmak” metaforu

Nietzsche, Putların Alacakaranlığı (“Gölgelerle Savaşmak”) eserinde, insanlığın kendi elleriyle yarattığı suni değerleri yerle bir etmesi gerektiğini savunur. Ancak yerine konacak şeylerin yeni putların olup olmayacağı, ya da yerine konacak şeylerin birer putlaştırma ürünü olmaması konusu hep muğlak kalır.

7. Sonuç

“Put” kelimesi, sadece bir nesneyi değil, insanın tarih boyunca kutsal, korku, sevgi, bağlılık gibi duygularını maddeleştirdiği bir olguyu temsil eder. Etimolojik kökeninden sosyolojik işlevine, dinî yasaklanışından modern eleştiriye kadar uzanan geniş bir yelpazede değerlendirildiğinde, put kavramı insanlık tarihinin bilinçaltına ayna tutan güçlü bir semboldür.


Not: Bu yazı ChatGPT destekli çalışılmıştır.


Kaynakça:

• Kur’an-ı Kerim, Enbiya Suresi, 52-66; Tevbe Suresi, 31

• TDK Büyük Türkçe Sözlük

• Kubbealtı Lügatı

• Eliade, M. (2000). Dinsel İnancın Tarihi. Kabalcı

• Nietzsche, F. (2004). Putların Alacakaranlığı. Say Yay.

• Alaattin Bayram, Sözcüklerin dili, Jineps gazetesi köşe yazıları

• Karl Marx, Yahudi Sorunu Üzerine

• Seyyid Hüseyin Nasr, Bilgi ve Kutsal

• Muhammed İkbal, Putların Kırılışı (Rekonstrüksiyon)

• Kur’an-ı kerim. (Nuh: 23, Necm:19 vd.)

Yazarın Diğer Yazıları

Sesten heceye, kelimeye, cümleye, dile: İlksel dilin izleri

Günümüzde dilbilim verilerinde sıkça kıllandığımız ¨diller¨ ifadesi, dilin başlangıcı evresi için geçersiz bir durumdur. Çünkü dilin ilksel ve orijinal (Pere bze, Wıneye Bze) evresi,...

Adigeler millet, Xabze medeniyet – 2

Bu sayımızda, geçen ay üzerinde durduğumuz konuların önemli bir katmanını oluşturan medeniyet kavramıyla devam edeceğiz. İnsanlarına ve toplumsal kurumlarına görev tanımlaması yapamamış, insanlar arasında edebi...

Adigeler millet, Xabze medeniyet – 1

Ali Şeriati, kültürü şu şekilde tanımlar: «Kültür, bir ulusun tarihi boyunca biriktirip kendine özgü bir şekil verdiği zihni, manevi, sanatsal, tarihi, edebi, dini ve...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img