Hiroşima ve Turna Kuşları

0
476

Gökyüzü kızılla siyah arası. Gökyüzü karanlık. yıldızlar ışıklar kapatmış. Üzerinde oturuyor.

İnsanların yanması sonrasında gökyüzü böylesi bir renkte miydi? İrkildi Turna kuşu… 

Yıllar geçti üzerinden. O acının. Tam altmış bir yıl. Japonlar, altmış bir yıl önce savaşa son dedi. “Japon İmparatoru (…) telgraf çekerek bir kez daha bArış istemiş.” Savaş birsin demiş. Barış istiyoruz. 

Sonuç; Hiroşima’ya Atom Bombası’nın atılması. 

Şehir yeni bir günün sabahında güneşin ortalığı aydınlatmaya başladığı zamanda yandı. Tarih altı Ağustos’u gösterirken. Hiroşima, güneşin ışınlarının yeryüzüne indirdiği zamanda yandı. Güneşin aydınlığında kavruldu. Hiroşima Ağustos’un altısında yandı. Nagazaki tutuştu. Ağustos dokuzda. Dokuz Ağustos bin dokuz yüz kırk beşte. Bir anda “yüz bin” insan. “yüz bin kişi” de yaralardan, yanıklardan öldü. Çocuklar sokaklarda. Sokaklarda çocuk cesetleri. Yanık çocuklar ve cesetleri sokaklarda. İnsanlar evsiz, sokaklarda aç-açık “bir milyon” yanmış bedenleriyle. 

Bilim, insanın, insanlığın ortak malıydı. Bilim insanlık adına yapılmalıydı. İnsanlığa hizmet etmek için varız dediler. Curie’ler, Nagazaki’de patlayan bilim. Atıldığı yerde tek canlının kalmadığı bilim… 

 

“Kapıları çalan benim 

Kapıları birer birer. 

Gözünüze görünemem 

Göze görünmez ölüler. 

Çalıyorum kapınızı, teyze 

Amca bir imza ver. 

Çocuklar öldürülmesin 

Şeker de yiyebilsinler” 

(Nazım Hikmet) 

 

Hiroşima ve Nagazaki sabah güneşinde yok edildi. Sabah güneşinin ışıklarında. Bombalar her yerde. Her yerde bombalar. Acılar… Ölümler. Vietnam, Kore, Balkanlar, Irak, Kuzey Kafkasya… 

Çeçenya yandı kül oldu. Çocuklar cansız bedenleriyle sokaklarda… Taze vücutlarının etrafında sokak köpekleri. Televizyon kanalları ölen insanların cesetlerinin yayınını veriyor. Çeçenya’da ölenleri gömecek, üstlerine toprak atacak kalmadı. 

Acı büyük. Ölümler, yıkımlar çok fazla. Hiroşima ve Nagazaki’de ölen insanlar biliniyor. Biliniyor yeryüzünde yaşanan acılar. Biliniyor, biliniyor ama savaşlar ve denemeler bitmiyor. Bitmiyor savaşlar, acılar. 

Japonya’da “Kağıttan Bin Turna Kuşu” efsanesinde iki yaşında küçük bir kızın öyküsü anlatılmaktadır. Altı Ağustos bin dokuz yüz kırk beş yılında atılan atom bombası evlerinin iki kilometre uzağına düşmüş. Bombalardan yaralan küçük bir kız çocuğu on iki yaşına geldiğinde iyileşmesinin mümkün olmadığını anlar. Hastalığını benimsemeye çalışan küçük yaralı kız, efsanede anlatılan bin tane kağıttan Turna kuşunu yapanların dileğini kabul etmesi için katlamaya başlar: “Sadako, turnalar için şöyle der:’Kanatlarınıza huzur yazacağım; böylece tüm dünyada uçabileceksiniz. ‘Ancak küçük Japon kızın bin adet turnayı katlamaya gücü yetmez. Sadako, 25 Ekim 1955 günüm 644 kağıttan Turnayı 645’inci Turna’ya tamamlayamadan hayata gözlerini yumar.” (Nuri Can/Berfin Bahar Der.) Arkadaşları, arkasından bin adet Turna kuşu resmini katlama işini tamamlarlar. Ve Sadako’yla beraber katladıkları Turna kuşu resimlerini gömerler. “O günden bu yana Turna kuşu, barışın ve nükleer silahsızlanmanın uluslararası sembolü olur. Sadako’yu tasvir eden anıt, Hiroşima’daki Barış Parkı’na dikilir. Bugün, dünyada acı çeken çocukların ortak duygusunu yansıtan Turnalar, “bu bizim çığlığımız, bu bizim duamız; dünyada barış” yazılı anıta gönderilmeye devam ediyor. 

Her sene Ağustos ayının altısında kutlana barış gününde, dünya çapında birçok çocuk (ag) Hiroşima’ya Turna kuşu motifleri yollar. 

Halkların geleneğinde simgesel olarak kutsal sayılabilecek hayvan motifleri bulunmaktadır. Bu motifler eski dönem inançlarından taşınarak bugüne gelmiştir. Pek çok halkta görüldüğü gibi Adığe halkının da kutsal saydığı Kırlangıç kuşu, Turna kuşu, sadece Japon kültüründe değil aynı zamanda diğer halklarca da kutsal ve önemli bir simge olarak yer alır. Halklar arasında Turna kuşu sevgi, barış, mutluluk, özgürlük simgesi olarak kabullenilmiştir. Japonya’da da “uzun bir yaşamı, ümidi, iyi şansı ve mutluluğu temsil” eder. Eski Anadolu ve Alevi geleneğinde de Turna kuşu özel bir yere sahiptir. Hz. Ali ile Turna’yı ilişkilendirirler. 

 

“Kapıları çalan benim, 

Kapıları birer birer 

Gözünüze görünemem göze 

Görünmez ölüler.” 

 

Savaşların olduğu; insanların öldüğü, öldürüldüğü zamanlarda kapıları görünmez halinde çalmaya devam et küçük kız. 

Turna kulunun, Kuzey Kafkasya ve dünya halklarına barış, mutluluk ve özgürlük getirmesi dileğiyle. 

  

Sayı : 2006 08