Hem Katil – Hem Maktul Biziz

0
472

Hrant Dink cinayetiyle, toplum olarak gerildik. 

2007’nin Ocağında balıklama daldık, milliyetçilik tartışmalı tavaya! 

Dink’in cenazesinde; kendi azınlığına sahip çıkan ve empati kuran yüzbinler, hep bir ağızdan “Hepimiz Ermeni’yiz! Hepimiz Hrant’ız!” diye haykırdılar. 

O günden sonra da basında, halk arasında ve çeşitli noktalarda, dozu giderek yükselen bir milliyetçilik tartışması ortaya çıkıverdi. 

***

Kitleleri birbirine yabancılaştıran bir süreç oluştu, kimse farkında değil! 

Sonra yeni bir haber; “Avustralya’da yabancı düşmanı konuşmalarıyla tepki toplayan, ırkçı görüşleriyle tanınan One Nation partisinin eski lideri Pauline Hanson’ın kanında, kendisinin düşmanlık beslediği bilinen farklı etno-genetik unsurlara tesadüf edilmiş. Hanson, yapılan DNA testi sonucunda, kökeninde Ortadoğu izlerine dahi rastlanmış olmasından dolayı şaşırmış. “The Sunday Mail” gazetesi tarafından Hanson’ın izniyle yaptırılan DNA testinin sonuçları, zengin ve çok kültürlü bir geçmişe kadar gitmiş. Test sonuçları Hanson’ın yüzde 9 Ortadoğulu, yüzde 32 İtalyan / Yunan / Türk karışımı ve yüzde 59 kuzey Avrupalı olduğunu gösteriyor. Sonuçları öğrenince kafası karışan Hanson, bu geçmişi “tecavüzlere” ve “savaşlara” bağlamaya çalışmış. 

**** 

Bu haberi okuyunca, kendi çocukluğuma dönüverdim. 

Konuyla ilgili bir bilgi zihnimde hemencecik can buluverdi. 

Biz, yani 1950 ila 1970 arası kuşaklar, televizyonun ve bilgisayarın insan yaşamına girmediği dönemlerde çizgi romanlar okuyarak büyüdük. 

Biz anne ve babalarımızın çocukları olduğu kadar, o büyülü dünyalarda yaşayan roman kahramanlarının da çocukları olduk. 

Yoksa çocukları değil de, kendileri mi olduk? 

**** 

Kuşağımın insanları anımsayacaktır. 

Çizgi romanlar içinde, bizim ruh dünyamızı en çok etkileyen yerli çizgi roman kahramanları Tarkan, Karamurat ve Tolga’ydı. Onları başka bir yazıya bırakarak, batılı çizgi roman kahramanlarına gelelim. 

O dönemin, bizden olmadığı halde yabancı muamelesi görmeyen kahramanları Texas, Tommix, Kızılmaske’ydi. 

Fakat içlerinde biri vardı ki, bize kazandırdığı okuma alışkınlığının yanısıra kötü bir alışkanlık da verdi;Sigara! Belleğinizi zorlamanıza gerek yok, kahramanımızın adı Red kit’ti ve gerçek müptelelalığımız aslında onaydı. 

**** 

Diğerlerine göre daha az sahici duran, daha karikatürize tiplerdi Red kit ve roman arkadaşları! 

Nedense en çok onun tesirindeydik biz. Zira, daha küçük yaşlardan itibaren, gözümüze gönlümüze girmeyi başarmıştı. 

Bu çocukluk kahramanımızın bir macerasında beyazlarla, kızılderililer arasında kanlı çatışmalar ve ön yargılar anlatılır. 

**** 

Savaşlarda, savaş baronları zavallı halkları kışkırtırlar. Onlar; bundan çıkar sağlayanlardır. 

Bir de, çıkarı olmadığı halde, ateşe benzin yetiştirenler vardır. Kimlik karmaşası geçirenler, haklılık ve mağduriyetten zulüm elbisesi biçenler, halklarını yokluğa ve nefrete sürükleyenler, vb. 

**** 

Hayal meyal anımsadığım kadarıyla, o macerada da, Kızılderili kabilesinde beyazlara karşı mücadeleyi körükleyen, hiç bir şekilde anlaşmalara yanaşmayan, ödünsüz, şahin karakterli bir büyücü vardır. 

Halkının mücadelesi, gerçekte umutsuz bir mücadeledir. Savaşlar, yoksulluk, yokluk, Amerikan kızılderililerini o korkunç sona hazırlamaktadır. Yine de, ayakta kalanlar için, küçük bir kurtuluş şansı bulunmaktadır. Fakat her tür barış girişiminin karşısına, bu genç sesli Şaman çıkmaktadır. 

Müptelaları bilir, Amerikan kızılderili büyücülerinin kafalarına taktıkları bir maske olur. Bu maskeden dolayı onlar genellikle tanınmazlar. 

Fakat kahramanımız Red kit ne yapar eder, bu büyücüyü kündeye getirir. Yaptığı ilk iş, büyücünün yüzündeki maskeyi almaktır. 

Sonuç çarpıcı ve bir o kadar da şaşırtıcıdır:Büyücü bir kızılderili değil, tam tersi sarı saçlı bir soluk benizlidir! 

**** 

İnsanoğlu hem zalim, hem mazlum; hem katil, hem maktul; hem ezen, hem ezilendir. 

Red kit’in o büyülü dünyasından, Mersin’de Kuvva-i Milliye yeminindeki rezalete, 

oradan da bir ırkçı liderin yaşadığı DNA şokuna kadar hepsi bizim yaşadıklarımızdır. 

**** 

Geçenlerde bir arkadaşım laptopunu önüne alıp Youtube sitesini açtı. 

Gösterdiği video, Türk karşıtı, küfürlü, kafirli aleni tecavüzlerdi. 

Doğrusu, insanlığımdan utandım. Ama “Kürt bakkaldan alışveriş yapma!” demek miydi bu sersemliğe yanıt! 

Bizler gibi atalarımız da hatalıydı: “Ne Şam’ın şekeri, ne Arabın yüzü!” deyivermişlerdi. Bir İslam mezhebi mensuplarını mum söndü adetiyle aynı cümlede zikretmişlerdi. 

Ama, aynı atalar; “Türk’ün aklı bir …ken, bir kaçarken gelir!” dememiş miydi? 

Çünkü, atalar diye andıklarımız hiç bir zaman bir noktadan – sadece Orta Asya’dan- gelmediler. 

Farklı yörelerden gelenler ve zaten buralarda binlerce yıldır yaşayanlar, dilleri ve kültürleriyle birbirlerine karışıvermişlerdi. 

**** 

Atalar; onlar kuşkusuz bizim atalarımız, fakat bu onların her işi doğru yaptığı ve her söylediklerinin doğru olduğu hakkında fikir vermeye yetmiyor. 

Tıpkı bugün bizlerin de, her söylediğimizin ya da yaptığımızın doğru olmadığı gibi!!! 

Akla, ahlaka sığmayacak Temel fıkralarıyla Karadenizliler’i akılsız ve ahlaksız konumlara taşıyan bugün bizleriz! 

Sıkıştırdığımız ve gettolarda yaşamaya mahkum ettiğimiz Roman yurttaşlarımıza “Hırsız, dolandırıcı” yaftasını yapıştıran, “Çingene” adını küfürleştirenlerde yine ne yazık ki bizleriz! 

**** 

Demek dün de hassasiyet ve ince detaydan uzakmışız. 

Kimi kırmışız, kimi bozmuşuz, farkındalığımız yok. 

Bugün yeni bir zihinsel ve duygusal sistem kurmak zorundayız. 

Ve bugün her şeyin önüne; insanlığımızı, özgürlükleri, birbirimize saygı ve tahammülü koymak zorundayız. 

Ama önce her birimiz, teker teker birey olmayı ve dışardan bir yabancı gibi bakmak yerine içeriden bakmayı becerebilmeliyiz  

 

Sayı : 2007 03