Çerkesler’in ne İstediğini Dans Anlatabilir mi?

0
521

Çerkes Dansı diasporada 1960’lı yıllarda on bin kişilik kapalı spor salonlarını dolduracak bir etkinlikti. Dili, edebiyatı, tiyatrosu, plastik sanatları ile diasporada gelişim gösterebilen bir Çerkes sanatından söz edilemezken nasıl oldu da danslarımız kitleleri bu denli bir araya getiren bir etkinlik oldu? Diğer sanatsal etkinlikler konusunda net bir tavır sergilemeyen Çerkesler uzun yıllar büyük spor salonlarında yapılan bu gösterileri büyük bir heyecan ve coşkuyla izlediler. Babamın 70’li yılların sonlarında Ankara Atatürk Spor Salonu’nda bizi ailece götürdüğü şu an net hatırlayamadığım Ankara ya da İstanbul derneklerinden birinin büyük Kafkas Halk Dansları gösterisi ağzımı bir karış açık bırakmıştı. Sert hareketlerle, muhteşem kostümlerle erkekler birer kartal, kızlar narin birer kuğu gibiydiler. 

Özellikle Sovyet döneminde Anavatan’da yapılan dans ve müzik derlemeleri çalışmaları sayesinde görsel ve işitsel bir şölene dönüşen Nalmes, Kabardinka, Şerıtın, Yislamey konserleri, zamanında video kasetlerden inanamayarak izlenmişlerdir. Bu dans toplulukları duvarların yıkılmasıyla 90’lı yılların başlarında Türkiye’nin değişik bölgelerinde yaptıkları gösterilerin ardından derledikleri diaspora müzik ve danslarını koreografize ederek sahneye taşımışlardır. Nalmes’in ‘Diaspora Dansı’nda Lheperuj, Kafekuanşe, Wuic (Rinna) ve Çeçen’i birarada görmek mümkündür. Kabardinka, Lheperuj dansını ‘Ubıh dansı’ olarak sergilemektedir. Abhazyalı dans toplulukları da Rinna ve Apsua Koşara’yı derleyerek güzel koreografiler çıkarmışlardır. Diasporada doğal gelişimini yaşayamayan bir halk olan Çerkesler’in Türkiye’de dans ve müzik konusunda yaptıkları çalışmalarda Anavatan’dan esinlenmesi kaçınılmazdı. 

Diaspora Çerkes Dernekleri ve bağımsız Çerkes dans topluluklarının yaptığı pek çok özgün koreografi mevcuttur. Bunların ilki benim de içinde yer aldığım 1993 – 1995 yıllarında Ankara Kafkas Derneği dans topluluğunun büyük emek ve özveriyle ortaya çıkardığı deneysel bir çalışma olan ‘Karasuyun İki Yanı’dır. Bu topluluk mitolojik dönemlerde Savsuruko’nun ateşi Tanrılardan çalmasından, Çeçenya savaşına kadar olan dönemi dans, tiyatral unsurlar, müzik ve özgün metinlerle Türkiye’nin pek çok yerinde sergilemiştir. Bir saatten fazla süren bu özgün çalışma daha sonra ne yazık ki geliştirilememiştir. Çerkesler’in bu farklı çalışmalarının üzerine Dansın Sultanları (şimdiki adıyla Anadolu Ateşi) yaptığı profesyonel çalışma ile Türkiye ve dünyada tam bir patlama yapmıştır. 

2000’li yıllarda dansın Türkiye’de Anadolu Ateşi, Hürrem Sultan, Ney gibi profesyonel topluluklarla çıkış yapması daha başka bir açılım sağladı. Bu topluluklar yıllarca halk danslarıyla hobi olarak ilgilenmiş gençler için profesyonel olabilecekleri keyifli bir iş kapısı oldu. Çerkesler’in diaspora derneklerinin dans topluluklarında yetişen gençleri de bu topluluklarda kaçınılmaz olarak yerlerini alıp, baş dansçılığa kadar yükseldiler. Hatta Anadolu Ateşi doli ile Kafkas ritmlerini içeren bir koreografi hazırlayıp gösterilerine dahil etti. Hürrem Sultan ve Ney toplulukları da özellikle Anavatan kaynaklı dans ve müzikleri gösterilerinde kullandılar. 

Elbruz, Nart Dance Theatre, Ridade, Aşemez, Hatti gibi Türkiye’nin değişik pek çok noktasındaki Çerkes dans topluluğunun yaptıkları özgün çalışmalar mevcut. Örneğin Çorum’daki Hatti topluluğunun blue jeanlerle, disko ışıklarının ve dumanlarının arasında yaptığı modernize danslar, ritmi, enerjisi ile inanılmaz şenlikli. Dansın her yerde ulaşılabilir olması, ille de otantik kostümlerle yapılma zorunluluğunun olmayacağı konularında çok güzel bir örnektir Hatti. Ankara, Elbruz Dans Topluluğu’nun ‘Diaspora’ isimli koreografilerinde ‘Dudar’ müziğini kullanarak, kız ve erkek siyah kostümleri de modernize ederek sahneledikleri dans bence alanındaki en iyi koreografilerdendir. 

Türkiye’de bu yetenekli genç dansçıların, çalıştırıcı ve koreografların biraraya gelerek bulundukları şehirlerde ve derneklerde özellikle bizi Türkiye’deki diğer halklara anlatacak Çerkesler’in tarihini, kültürünü hatta bir adım öteye geçerek ‘ne istediğini’ anlatabilecek bağımsız, özgün ve cesaretli çalışmalara ihtiyaç duyduğunu düşünüyorum. Bunu yapabilecek potansiyel diasporada var. 

Sayı : 2007 07 

Yayınlanma Tarihi: 2007-07-01 00:00:00