Kaç yaşındasın? Aldığın yaşların kaçı sana kaçı pişmanlıklarına ait? Hangi yaşta yüzünü özüne dönebildin? Sabah andını kaç yaşına kadar samimiyetle tekerledin? Kaçında soyunu sopunu çekinmeden dillendirdin? Kaçında ve kaç kişiye –kibirden sakınarak- kızının hazından, tavuğunun tadından başka şeyler anlatabildin? Kaçında kendi dilinde ad koymaya karar verdin bebeğine ya da kaçında bunun gereksizliği ile ilgili hararetli tartışmalara girdin eşinle, kardeşinle? Kafandaki soru kazanı kızışmışken ateşini söndürecek büyükler aradın mı çevrende? Cevabını bulabildin mi?
Kaç yaşındasın? Yaşın kadar dosta sahip misin? Sahipsen her birini kendi soyundan mı seçtin? Öyle ise bunda bir gariplik yok mu? Kimlerle hangi toprakta yaşadığın önemli değil mi kimliğinin temsil gayreti içinde isen?
Kaç yaşındasın? Aldığın yaş kadar sözcük dökebiliyor musun diline, ana dilinde? Kuzeyi merak ediyor musun sonra? Gittinse kaçında, gideceksen kaçında? Elbruz’un ayaz başında, Kuban bozkırlarında, Gudermes’te, Pitsunda’da mektup arkadaşın var mı mesela? Paran varsa bir evin, yoksa inşa etmek için bir umudun? Küçük bir tatil planın ya da?
Sorgulamaca biter mi? İstersen biter. Sorgulamaca biter mi? İstemezsen bitmez. Biterse tutulur mu beynin, şiddetli fırtınalara ihtiyacı varken onun? Karar senin. Kaç yaşında kim bilir kaçı kaç yaşında olanlarla eğlencenin önemi büyüktür nazarında. Devam et, say, topla, aklını oyala, oyna. Bir yandan da ruhunu nazla.
Sorguluyorum. Zorlanınca yorumsuz, şu halimle sorumsuzum. Çıkış arıyorum kendi mezarımda.
(Çetej) Betül Kanbolat
betulkanbolat@gmail.com
Sayı : 2009 11
