Anlatan: Pşıjj Seferbıy,
Yecerıkhuay Köyü.
Derlendiği yıl: 1935.
Tilkinin biri yedi yolun kesiştiği bir kavşağa gidip yatmış, ölmüş gibi rol yapmaya başlamış. Ses seda çıkarmıyor, nefes bile almıyormuş. Bir süre sonra tilkinin gerçekten öldüğünü sanan kargalar üşüşmüşler tilkinin üzerine. Kimi ayaklarını gagalıyor, kimi karnının üzerinde. Saksağanın biri de gelip doğruca başına konmuş, başlamış gözünü gagalamaya. Artık daha çok dayanmaya olanak var mı? Tilki bir hamle yapıp saksağanı kapmış. Saksağan neye uğradığını şaşırmış ve tilkiye demiş ki:
“Gel beni yeme, atalarımızın öğrettiği eğlenceli bir oyunu öğreteyim sana!..”
“Peki” demiş tilki, “hadi öğret bakalım”.
“Önce iki eski kara kovan sepeti bulmalısın” demiş saksağan.
“Kolay” demiş tilki ve iki eski kara kovan sepeti bulmuş.
Saksağan:
“Şimdi beni bu sepetlerden birinin içine koy, ötekini de üzerine kapat. Böylelikle ne kaçabilirim ne de uçabilirim değil mi ya! Sonra da yüksek bir kayaya götür ve teker gibi beni aşağıya bırak. Göreceksin ne eğlenceli olacak” demiş.
Tilki denileni yapmış. Saksağanı sepete iyice kapatmış, götürmüş yüksek bir kayanın tepesine ve hızla aşağı bırakmış.
Uçurumdan aşağı yuvarlanmaya başlar başlamaz iki sepet birbirinden ayrılmış, içindeki saksağan da pırrr diye uçup gitmiş.
Önce acaba şimdi nasıl bir ilginç oyun olacak diye düşünüp duran tilki, olup biteni hemen anlamış ama iş işten geçmiş.
“Eyvah” demiş, “ne yaptım ben? Bütün emeklerim, çabam, çektiğim bunca sıkıntı boşa gitti. Bunca zaman boşuna aç kalmışım!”
Uyanık tilki ne yapsın, yorgun ve perişan, baka kalmış akıllı saksağanın ardından. Ve yeni hinlikler düşünmek için yeniden yola düşmüş.
*Çerkes Masalları, Türkçesi M.Yasin Çelikkıran-TEŞÜ, Kafkas Derneği
Yayınları, 2001)
Sayı : 2011 02