Çeçen trajedisinin tanıkları anlatıyor: “700 kişi diri diri yakıldı”

0
526

Sovyet lider Joseph Stalin 23 Şubat 1944’de, Nazilerle işbirliği yaptıkları gerekçesiyle Çeçen ve İnguşların Orta Asya ve Kırgızistan’a sürülmelerini emretti. Stalin’in bu suçlaması hiçbir zaman ispat edilemedi.

1956 yılında “Bireylerin veya bir grup insanın yaptığı hareketlerden sorumlu tutularak kadın, çocuk, yaşlı, komünist ve komsomol ayrımı yapılmaksızın tüm milletin toplu halde sürgün edilerek cezalandırılmasını aklı başında bir insanın anlaması zordur.” diyen Nikita Kruşçev, sürgüne gönderilenlerin haklarını iade etti ve ülkelerine dönmelerine izin verdi.
Avrupa Parlamentosu 2004 yılında bu sürgünü ‘soykırım’ olarak tanıyan bir önergeyi kabul etti.
2006 yılında ise 23 Şubat, ‘Dünya Çeçen Günü’ olarak ilan edildi.
23 Şubat, Çeçen ve İnguşların tarihindeki acı sürgünün yıldönümü. 23 Şubat 1944’de çoğunluğu kadın, çocuk ve yaşlılardan oluşan yaklaşık bir milyon kişi özel trenlere bindirilmiş ve meçhule gönderilmişti.
Çeçen ve İnguşların arkalarında bıraktığı her şey yok ediliyordu. Kuleler, mezarlar, binalar tahrip edildi. Tarihlerini anlatan el yazması kitaplar ve edebiyat eserleri toplanıp Grozni’ye götürüldü ve yakıldı.
Çeçenya Devlet Üniversitesi profesörlerinden Sharani Cambekov şunları anlatıyor: “Anavatanlarından sürülen bu insanlar, tarihsel belleklerinden de mahrum edildikleri bir süreç yaşadılar. 23 Şubat 1944’ten birkaç gün sonra Grozni’de el yazması eski eserler yakıldı. Dağlardaki asırlık kuleler dinamitle havaya uçuruldu. Sadece Daryal Geçidi’nde en az 300 kule yok edildi. Atalarımızın mezarları yerle bir edildi ve o mezar taşları çeşitli inşaat ve yolların yapımında kullanıldı. 23 Şubat, Çeçen halkının tarihindeki en trajik günlerden biridir.”
Ailesiyle sürgüne gönderildiğinde henüz sekiz günlük bir bebek olan Çeçen lider Cahar Dudayev, kaldırım ve binaların yapımında kullanılan kayıp mezar taşlarını 1992 yılından itibaren toplattı ve Grozni merkezinde bir sürgün anıtı inşa ettirdi. Ancak anıt, Mayıs 2008’de Kadirov’un emriyle şehir merkezinden alınarak gözlerden uzak bir bölgeye taşındı. Novaya Gazetesi bu haberi “Sürgün anıtı sürgün edildi” başlığıyla verdi.
1944 sürgününe tanık olanlar yaşadıkları dehşet dolu zamanları hiç unutmadı.
Grozni’de yaşayan Salavdi Khadzhiyev o günleri şöyle anlatıyor: “Sürgünden bir ay önce Sovyet askerleri dağ köylerine gelmişti. Birliklerin büyük bir tatbikata hazırlandığını söylediler. Ancak Kalmık ve Karaçayların Sibirya’ya sürüldüğüne dair söylentileri duyan halk tedirgin olmuştu. Ama kimse bu söylentilere ya da aynı şeyin kendi başlarına geleceğine inanmak istemiyordu. O zamanlar Vedenski bölgesinde yaşıyorduk. 23 Şubat sabahı köyün yetişkin erkeklerinin köy merkezinde toplanması için çağrı yapıldı. Çeçenlerin sürüleceği bildirildi ve en kısa zamanda ailelerini yolculuk için hazırlamaları emredildi. Askerler tüm evlere girdi ve hazırlanmaları için yirmi dakikaları olduğunu bildirdi. Yanlarına sıcak tutacak giysiler ve üç günlük yiyecek almaları söylendi ama daha fazla açıklama yapılmadı.
Kadınların çığlıklarını ve ağlamalarını hala unutmadım. Korkunçtu.”
Itum-Kalinski bölgesinde yaşayan Nepisat Akayeva adlı kadın o günlere dair hatırladıklarını şöyle ifade ediyor: “Kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve erkekler tek bir vagona tıkıştırılmışlardı. Tuvalet yoktu. Erkekler vagonun köşesine bir delik açtı ve üzerine bir battaniyeyle çarşaf yaydı. Tuvaletimiz buydu. Ancak insanların çoğu, özellikle de genç kızlar bu tuvaleti kullanmaktan utanıyordu, bu yüzden idrar yolları hasar görmüştü ve bazılarının ölümüne neden oldu.”
Ailesiyle birlikte Şatoy bölgesinden sürülen Zulpa, o zamanlar on yaşındaymış. “İnsanlar kamyonlara tıkış tıkış dolduruldu. Bu şekilde 19-20 gün seyahat ettik. Sonra vagonlara bindirildik. Bazen tren duruyor ve askerler gelip kontrol ediyordu. Hasta bir kadın su diye inliyordu. Oğlu ona su getirmek için gitti, geri döndüğünde onu öldürdüler.”
Ulus-Kert köyünde yaşarken ailesiyle birlikte sürgüne gönderilen Samart Dudayeva 1937 doğumlu. “Buz gibi vagonlara tıkılmıştık. İnsanlar açlık ve soğuktan ölüyordu. Ölenlerin yakınları ölülerini götürüldüğümüz yerde gömmek istedikleri için saklıyorlardı. Ancak askerler her istasyonda vagonları kontrol edip ölenleri dışarı atıyorlardı. Kırgızistan’a vardığımızda haftalar boyunca yarı donmuş saman balyalarının üzerinde uyuduk. O yıl ailemden beş kişiyi yitirdim.”
Sürüldüklerinde henüz dört yaşında olan Çeçenya Ulusal Arşivi müdürü Musaev, bu ateşten gömlek misali yolculuk sırasında annesini yitirmiş. Musaev, asıl çilenin Kazakistan ve Kırgızistan’a varıldıktan sonra yaşandığını belirterek şöyle diyor: “Vadilerdeki köylerden sürülenler daha sonra satabilecekleri mallarını yanlarında götürme şansına sahipti ama dağ köylerinden sürülenler sahip oldukları her şeyi artlarında bıraktı. İnsanların yerleşmeye ve adapte olmaya çalıştıkları o korkunç dönemde açlıktan çok kişi öldü. Bir ara o kadar çok ölen olmuştu ki artık ölüler gömülmüyordu. Ölmek üzere olanlar, köpeklere yem olmamak için emekleyerek mezarlıklara doğru gidiyorlardı. İyi ki olanları kavrayamayacak kadar küçükmüşüm. Bazı durumlarda askerler insanları sürmek yerine öldürmeyi tercih etmişlerdi.
Haybah köyünde 700 insan diri diri yakılmıştı. Toplam kaç kişinin öldüğünü kimse bilmiyor.
Bazı araştırmacılar sürülenlerin üçte birinin, bazıları da yarısının öldüğünü söylüyor.”
www.worldchechnyaday.org
www.rferl.org
Sovyet lider Joseph Stalin 23 Şubat 1944’de, Nazilerle işbirliği yaptıkları gerekçesiyle Çeçen ve İnguşların Orta Asya ve Kırgızistan’a sürülmelerini emretti. Stalin’in bu suçlaması hiçbir zaman ispat edilemedi.
1956 yılında “Bireylerin veya bir grup insanın yaptığı hareketlerden sorumlu tutularak kadın, çocuk, yaşlı, komünist ve komsomol ayrımı yapılmaksızın tüm milletin toplu halde sürgün edilerek cezalandırılmasını aklı başında bir insanın anlaması zordur.” diyen Nikita Kruşçev, sürgüne gönderilenlerin haklarını iade etti ve ülkelerine dönmelerine izin verdi.
Avrupa Parlamentosu 2004 yılında bu sürgünü ‘soykırım’ olarak tanıyan bir önergeyi kabul etti.
2006 yılında ise 23 Şubat, ‘Dünya Çeçen Günü’ olarak ilan edildi.

Sayı : 2012 02