Hikmet Akçiçek*
Yeryüzündeki bütün kültür, dil ve inançlar insanlık tarihinin ortak değerleridir. Tarihte sosyal, ekonomik ve siyasal nedenlerle sayısız dil ve kültür yok oldu, günümüzde de onlarca dil ve kültür yok olma tehdidi ile karşı karşıyadır. BM tarafından geçtiğimiz yıllarda yayımlanan “Tehlike Altındaki Diller Atlası” na göre Hemşince de ülkemizde Lazca, Abazaca, Pontus Yunancası ile birlikte yok olma tehdidi altındaki 15 dilden biridır. Yeryüzündeki bütün dil, kültür ve inançların başkalarının yaşama hakkına müdahale etmemek kaydıyla var olma, kendini geliştirme ve yarınlara taşıma hakkı temel insan haklarındandır. Bu hakkın kullanımı ve bu konuda devletlerin yükümlülükleri ülkemizin de taraf olduğu BM, AGİT, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği belgelerinde kayda alınmıştır.
Anadilin öğrenilmesi, anadilde eğitim vb. anadil konuları bu çerçevede uzun yıllardır bir mücadele alanıdır. Ülkemizde özellikle Kürt halkının, kimi Laz , Zaza ve Çerkes aydınlarının bu alandaki talep ve mücadelelerini saygıyla anmak gerekir. Yeni anayasa çalışmaları çerçevesinde önemli bir gündem olarak tartışılmakta olan konu son olarak geçtiğimiz ay başbakan Erdoğan’ın meclis grubunda yaptığı konuşma ve akabinde Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in açıklamalarıyla gündeme geldi. Yapılan açıklamaya göre; 10-12 kişilik yeterli talep olması durumunda ve isteğe bağlı olarak Kürtçe, Zazaca, Abhazca, Çerkezce, Lazca, Boşnakça gibi dersler seçmeli ders olarak okutulabilecek.
Her şeye rağmen pozitif bir yaklaşım olarak değerlendirilmesi gereken açıklamaların uluslararası belgelerin konu ile ilgili düzenleme ve yaklaşımlarının gerisinde olduğu görülüyor. Atılan adım cesaretli, devrimci ve ihtiyaca karşılık gelen bir adım değil, yasak savma kabilinden bir düzenlemedir. Bu da Türk devletinin ruhu ve tarzına uygun düşmektedir.
Anadil konusunda ihtiyaç, milyonlarla ifade edilen insanların seçmeli ders olarak anadillerini öğrenmeleri değil, çağımızın siyasal sosyal ve kültürel düzeyine uygun anadilde eğitim ve ana dil eğitimidir.
Konu yeni anayasada baştan zikredilerek dil sınırlaması yapmadan ülkemizde Türkçe dışında var olan bütün ana dil ve kültürlerin ortak tarihsel miras ve temel insan hakkı olduğu ve bu kültür ve dillerin yaşatılmasının kamusal bir sorumluluk olduğu şeklinde yer almalıdır.
Uygulamanın nasıl olacağı, hangi dillerde anadilde eğitim, hangi ana dillerin öğrenimi, seçmeli, zorunlu ders konuları uzmanlar ve bu dillere mensup insanların da katılımı ile yürütülecek çalışmalar sonucu yönetmeliklerle düzenlenmelidir. Uygulamanın başarısı ise kamuoyunun yetersiz de olsa bu hakka sahip çıkması ve bunu daha ileri aşamalara götürmek için vereceği mücadeleye bağlı olacaktır.
Konuyu Hemşince açısından değerlendirdiğimizde, gözlemlerime göre toplumun nispeten ileri kesiminden sınırlı sayıda insan dışında Hemşinlilerde böylesi bir talep olduğundan söz etmek mümkün değildir. Ancak bu önümüzdeki süreçte böylesi bir talebin olmayacağı anlamına gelmez. Öte yandan bizim Hemşince olarak ifade ettiğimiz dil, dil bilimi açısından Ermenicenin Batı Lehçesi içinde değerlendirilmektedir. Hemşince açısından konunun bu yönüyle ayrıca pedagojik olarak da değerlendirilmesi gerekmektedir. Hemşin dili ve kültürü alanında çabaları olan bir Hemşinli olarak ; yukarıdaki yaklaşımın anayasaya girmesi, devleti yönetenler ve toplumun bu anlayış doğrultusunda evrilmesi anadil ve kültürler konusunda bir çok gelişme için yol açıcı olacaktır diye düşünüyorum.
*Hemşinli aydın, sanatçı
Sayı : 2012 07
Yayınlanma Tarihi: 2012-07-01 00:00:00