Bir Özveri ve Kardeşlik Destanı Hakkında*

0
540

Adıgeler’in efsane ve masallarında çok sık olarak Mıdovey’de “kuşhaçıb Abaza” bilgilerine rastlanmaktadır. Adıge dilinde “kuşhaçıp Abaza”, “dağın diğer tarafında yaşayan Abazalar” demektir.

Kabardey’de Mıdovey’li olarak sadece Bzıp nehri kenarında oturanlar adlandırılmamaktadır, Kafkasya’da yaşayan genelde tüm Abazalardan bahsedilmektedir. Eski masal ve efsanelerde her zaman Abaza halkının Adıge halkına yakınlığı konu edilmekte ve Adıgelerin zor zamanlarında her zaman yardıma gelen, her zaman kardeş gibi Adıgeler ile birlikte olan halk olarakbahsedilmektedir. Bunun haricinde efsanelerde ayrıca Adıge ve Abazaların birlikte, omuz omuza saldırganlara karşı koydukları belirtilmektedir. Sözkonusu kahramanlar tarihi gerçektirler. XIX yüzyılda yayınlanan “Adıge Halkının Tarihi” adlı çalışmasında ünlü Kabardey tarihçisi ve filoloğu Şora Nogmov, Adıge prensleri Aşe ve Şaşe’den (Adıge prenslerinin önderi İnal’ın silah arkadaşları) bahsetmektedir. Bu efsanede de onlardan bahsedilmektedir. Efsaneyi Musa Mahov’dan aldığım bilgilere göre yazdım. Kendisi bana, “dağın diğer tarafında yaşayan Abazalar”da Aşe soyunun Açba ve Şaşe soyunun Çaçba olarak bilindiğini belirtmiştir. Bu soylar tarihte çok iyi bilinirler. Gürcülerde bunlar Şervaşidze ve Ançabadze olarak bilinmektedir.

Abıydoko Aues



İnal ve prensesi

Çerkes toprakları Frenk istilasına uğradığında ki bunlar aynı za­manda Acenauaz (Cenevizli) olarak bilinmekteymiş. Dağ geçitlerinde ulaşıla­mayan kayaların tepelerinde ve onlara uygun her yerde, güçlü kaleler inşa etmişlerdir. Buradan Adıgelere saldırırlar, insanları esir alırlar, esirlere hakaret ederler, hayvanlarını kaçırırlarmış, kısaca tam bir talan yaşanırmış. Sabrı tükenen Adıgeler cevap verirlermiş, fakat düş­manların bulunduğu güçlü kaleleri önünde hiç bir şey yapamazlarmış. Ve işte bu zaman Çaha’dan (Çah – Kubanın alt akıntısında, Karadeniz yakınlarında yaşayan Adıgelerin yeri ) bir prens ortaya çıkmıştır; Büyük İnal. Annesi “dağın diğer tarafında yaşayan Abazlar”danmış, babası ise Aşe soyundanmış.

İnal işlerinde bilge, savaşlarda ise korkusuzmuş. O Adıge milletini birleştirmiş, milletinin, Adıge ve Abaza birliğini kurmuş. İnal’ın üç oğlu varmış: Çarmıgu, Beslan, Janıyy. İnal, ikinci kez Şaşe soyundan olan Abaza prensesi ile evlenmiş.

Tatarlar ile yaptığı savaşlarda, Tatarlar’ı Don ve Volga’ya (İndıyla ve Tıyna) kadar kovaladığında, kendisine Şaşe ve Aşe prensleri yardım etmişler. İnal, Adıge çoğunluğu ile dağ yamaçlarından Frenkler’ı kov­maya kalktığında, güneyden kendisine Aşe ve Şaşe’nin önderlik ettiği birlikler yardıma gelmiş. Adıge ve Abazaların birleşmesi ile oluşan ordu coşku ile savaşmıştır, fakat atlılar ile surların alınması çok zor olmuş, İnal’ın ordusunu ve Abaza silah arkadaşlarının özverili savaşını izleyerek, Frenkler kaleden çıkma cesaretinde bulunamamışlar, fakat bunlar çaldıkları sayesinde kendilerini doyuracak erzak stokları yeter­iymiş. Eninde sonunda, İnal’ın bitmek bilmeyen harekatları sayesinde, Adıgeler Kuzey Kafkasya’da bir kale haricinde tüm kaleleri almışlar. Kalan Frenkler, Psıjda (Kuban) toplanarak, birleşme kararı almış ve savaşa devam etmişlerdir. İnal ordusu ile Teberda’nın Kuban’a döküldüğü yerlerde yerleşmiş. Gündüzleri kalelere akın eder, akşam ise, o zamanların geleneklerine göre, Frenk çarını misafir eder ve birlikte yemek yerlermiş. Bir kere, İnal yiyecek ve içecekler ile donatılmış masada otururken, otağa İnal’ın eşi, Prenses Şaşe gelmiş. Onun güzelliği önünde Frenk esir olmuştur. Frenk neye mal olursa olsun bu hanıma sahip olmaya karar vermiş. Kendisi İnal’dan zorla hiçbirşey alamayacağını bilirmiş, fakat aynı zamanda Adıgelerin gelenklerine göre misafire, hiçbir şeye hayır denmediğini de bilmekteymiş. Frenk ev sahibine seslenmiş:

-İnal, senden bir şey rica etmek istiyorum…

-Dinliyorum, ricanı yerine getireceğim, diye cevap vermiş İnal.

-Bana eşini ver, karşılığında ise tüm isteklerini yerine getireceğim, diye küstahça sormuş kötü niyetli misafir.

Prens çok sinirlenmiş renkten renke girmiş. Prenses olmasa, Frenk’in kafası omuzlarından gidebilirmiş.

İnal, başörtüsünü indirerek umutsuz bir şekilde seslenmiş eşine. Erkek hakarete uğrasa bile “başı açık olan kadın önünde kılıcını çıkarmaz”, Adıgelerın kutsal yasağını ihlal etmeye hakkı yokmuş Frenk’in. Prenses’in yüzü dolunay gibi parlar, koyu saçları ise ökçelerine kadar inermiş. Herkes güzelliğinden büyülenirmiş. Kısa bir zaman kımıldamadan kalmış ve sonra düşman misafirinin anlamadığı Abaza dilinde konuşmaya başlamış:

İnal, beni ver, fakat karşılığımda düşmanlar Adıge topraklarını terk etsinler. Sen de burada uzun zaman kalmamalısın, ordu ile Abazaya’ya gidip, güzel ülkelerinden istilacıları kovarak kardeşlerime yardım etmelisin. Bunu olduğu kadarı ile çok acele yapmalısın, aksi halde onlar Abazaya’yı ve Abazaları yok edeceklerdir. Biliyorsun Abaza ve Adıgeler kardeş. Sana başka eş bulunur, fakat vatanını kaybettiğinde, geri atamayabilirsin, vatanı korumak gerekir.

Evet, o zamanlar Abazaların çok düşmanı vardı. Bunlar sık sık deniz tarafından gelirdi ve amaçları bu güzel toprakları ve zenginlik­lerini almaktır.

İnal, eşinin sözleri üzerine iyice düşünmüş ve ondan sonra Aşe ve Şaşe prenslerine, “Zor zamanlarımda sizler bana yardım ettiniz, ben de sizinle olmaya hazırım ve eşimin söylediklerini kabul ediyorum” demiştir.

Abazalar, İnal’ın sözünde durmasından ve büyüklüğü önünde memnun olmuşlardır. Başlangıçta onlar İnal’ın böyle bir adım atmasına razı olmamışlar, fakat vatanlarının kaderi prensesin elinde olduğundan kabul etmişlerdir. İnal bütün bunları anladığında, Adıge dilinde cevap vermiştir: “Sana eşimi veriyorum, fakat karşılığında Adıge topraklarını bırakmak zorundasın.” Frenk düşündükten sonra cevap vermiş: “Pekala, biz çekiliriz, ama anlaşalım, topraklarınızı terkedene kadar bizlere hücum etmeyin.”

Anlaşmışlar. Her iki taraf, anlaşmayı ihlal etmeyeceklerine dair yemin etmişler. Frenkler, aşık çarlarının emrine uymak zorunda kalmış. Adıgelerın topraklarını terletmişler ve Psıj’ınsağ kıyısına yönelmişler. Bu toprakların Adıgelere ait olmadığı kabul edilmiş. Bu andan itibaren, Adıgelerın yeminleri Frenkleri korumaz duruma gelmiş. İnal, Psıj’dan geçmelerini beklemiş. Aşe ve İnal’ın oğlu Beslan ordu ile anında onları takibe geçmişler. Aynı gece, onlara yetişerek, tamamen yok etmişler ve İnal’ın eşini geri almışlar. İnal onları beklemeden ordusu ile dağları aşarak Abhazya’ya inmiş. Burada kendisini Gürcü ordusu karşılamış. Fakat daha ilk çatışmada İnal bunları bozguna uğratmış. Abazaların ülkesini İnal’ın kayın pederi yönetirmiş. Gürcüler, Adıge ve Abazaların birleşmiş gücüne karşı hiçbirşey yapma şansına sahip olmadıklarını gördüklerinde, kurnazlık ve sinsiliğe başvurmuşlar. İnal, Aşe ve Şaşe diğer istilacılara karşı savaşırken, düşmanları barış görüşmelerinin yapılması için heyet göndermişler. İnal şartlı olarakkabul etmiş: İstilacılar almış oldukları tüm toprakları geri verecek, aynı zamanda tüm zararları tazmin edeceklerdir. Düşmanlar şartı kabul etmişler. Bununla ilgili olarak büyük kutlama düzenlenmiş. Burada da Gürcüler, İnal’a zehirli içki kadehini veren bir hain bulmuşlar. Düşmanların istediği yerine gelmiştir: Ulu kahraman İnal ölmüş. İnal, ölümünden önce Adıge topraklarının idaresini oğulları arasında paylaştırmış. Janıy’a Jane diye adlandırılan toprakları, Çemrug’a Çemrug topraklarını, Beslan’a Beslan topraklarını ver­miş. İnal’ın Abaza hanımından olan oğlu ve Şaşe’nın kuzeni Kabard’a kalan topraklar Kabardey olarak adlandırılmaya başlanmış. İnal’ın cenazesi Abhazya’da gömülmüş. Mezarı kutsal bir yer olmuş. Kabard’ı Abazaya’da eğitmişler. Kabardey’e yetişkin olarak dönmüş. Abaza dilini mükemmel derecede bilir, annesi gibi güzel, babası gibi cesurmuş. Kabard, tüm Adıgelerin arasında en büyük üne sahipmiş. Ve gösterdiği tüm çabalara rağmen, maalesef tüm Adıgeleri birleştirememiş.

Bu hikaye burada bitiyor. Sizlere İnal’ı ve bilgeliği ile Adıge ve Abaza topraklarını düşmanlardan kurtaran güzel eşini anlatmak istedim. İnal’ın oğulları -Kabard haricinde-, konuşulmaya ve türkü yazmaya değmez, çünkü Adıgelerin bütünlüğünü ve Abazalar ile birliğini parçalamışlardır.

Musa Mahov’un sözleri ile yazıya alan

Abıydoko Aues.

(Abaza araştırmacı Aslan Guajba ’nın özel arşivinden)

——————

*ÇerkesDünyası Yaz 1998 Sayı: 2 (Uluslararası Çerkes Birliği Dergisi)