Köprübaşı Ömer Efendi Köyü (Çemguyhable) Kalkındırma Derneği YK Başkanı Mesut Önder: “Köyler Canlanıyor”

0
794

Düzce Köprübaşı Ömer Efendi Köyü (Çemguyhable) Kalkındırma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Önder, dernek çalışmaları kapsamında gerçekleştirilen ve planlanan projeleri anlattı.

 

-Kalkındırma Derneği fikri nasıl doğdu ve gelişti?
-Köprübaşı Ömer Efendi Köyü Kalkındırma Derneği’ni 2005 yılı ekim ayında kurduk. Arkadaşlar aralarında konuşmuşlar, sonra bana geldiler, “Dernek kurmak, seni de başkan görmek istiyoruz” dediler. Durum değerlendirmesi yaptık, karar verdik ve derneği kurduk. O yıl köyümüzde Kafkas Festivali’nin ilki yapılmıştı.

-Düzce Festivali değil mi?
-Evet. Kuzey Kafkas Kültür Derneği düzenledi. O festival arkadaşları etkiledi. “Bir dernek kurup biz de köyde çalışmalar yapalım” diye düşündüler.

-Genç bir kadroydu galiba değil mi?
-Evet, derneğimiz gençlerden oluşuyor. 53 üyemiz var.

-Kuruluş sonrası neler yaptınız?
-İlk sene ağaç dikimiyle başladık. Çeşitli yerlerden ağaç fideleri temin ettik. Haber verdik herkese, gelebilenlerle köyün farklı yerlerine diktik.
Daha sonra burası bir köy olduğu ve tarımla uğraşıldığı için buna uygun seminer, panel tarzı çalışmalar yaptık. Genel olarak tarımla ilgili, ardından fındıkçılıkla ilgili -fındığın gelişimi, bakımı, ekilmesi- seminer düzenledik. Ziraat mühendisi bir arkadaşımızdan rica ettik, seminer verdi.

-Kimler katıldı?
-Köyde bu işi yapan insanların hemen hepsi geldi. Görsellerle destekli bir sunum oldu. Nasıl ekilmesi gerektiği, nerelerde hata yapıldığı, budamada ve toplamada nelere dikkat edilmesi gerektiği, zararlılarla mücadele vb. anlatıldı. Doğru bildiğimiz bazı şeylerin aslında yanlış olduğunu bu sunumdan sonra anladık.
Başka bir etkinliğimiz, bir Ramazan akşamı çocuklar için illüzyon ve kukla gösterisi oldu. Hemen hemen bütün çocuklar katıldılar. Büyükler de geldiler. Özellikle büyükler çok sevdiklerini, tekrarını istediklerini söylediler.

-Gösteri ve seminerler nerede oldu?
-Kültür Evi’nde. Bir semineri Köy Konağı’nda yaptık.
İki yıl önce gençler için Kültür Evi’nde iki masada masa tenisi turnuvası düzenledik. 16 kişi katıldı, iki grup yaptık. Diğer köylerden duyanlar “Bize niye haber vermediniz?” deyince her köyden bir temsilci alalım, şampiyonlar ligi gibi bir şey olsun dedik. Bunu organize edeceğiz. Adige ve Abaza köylerinden birer temsilci isteyeceğiz.

-Yine geri dönelim. Yapılmış işlerden söz edelim. Kazan projesi ile ilgili bilgi verir misin?
-Aslında büyüklerimiz hep söylerdi, köyde proje yapalım diye. Nereden başlayalım, nasıl yapalım konusu bilgi ve bir uzman desteği gerektiriyordu. Geçen sene genç bir danışmanla düşüncelerimizi paylaştık. İzlediğim bir televizyon programında bir firma sahibi; “Yemek bütün kültürleri, bütün aileleri bir araya getiriyor” demişti. Gerçekten günümüzde insanlarbir araya pek gelmiyor ama bir yemek söz konusu olduğunda herkes bir araya geliyor. Ailenin bütün bireyleri uzakta olanlar olsa bile bir mangal partisinde toplanabiliyor. Öyle bir çağrışımla yola çıktık.

Bu projeyi hazırlarken Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin organize ettiği yemek kültürü üzerine bir projenin videosunu da izledik. Bundan da etkilendik.

İsim konusu vardı. İsim ne olsun? O an aklıma Kazan diye geldi. Danışman sordu, “Neden Kazan?”. “Kazan deyince köy, eski yaşanmışlıklar, gelenek görenekler akla geliyor” dedim. Yemeği evde tencerede yaptığınız zaman tek başınıza yapıyorsunuz ve bir aileye hitap ediyor. Ama köyde bir düğün olunca, bayram olunca kazanın başına herkes toplanıyor, o görüntü var aklımızda. Bir arada olmak, aslında özlediğimiz bir şeydi bu. Büyüklerimiz, teyzelerimiz, ablalarımız, abilerimiz bu tür çalışmalar yapıyorlardı. Proje adı kazan oldu, doğru seçmişiz, herkes bu ismi benimsedi.

Derneğimiz köy derneği, projelerimizin de ana ekseni köyle ilgili oluyor. Köyler giderek boşalıyor, sessizleşiyor. Türkiye genelinde böyle. Buna karşı bir şeyler yapılmalı diyoruz.
İnsanlar boş zamanlarını, hafta sonu tatillerini şehir merkezinde geçiriyor ya da bir piknik alanına gitmeyi tercih ediyorlar. Neler yapıyorlar, tercihleri ne oluyor, neden oraya gidiyorlar? Bu sorulara şunu da ekledik, onları köye getirmek için neler yapabiliriz? Etkinlik olmadan bu işler olmuyor, muhakkak bir etkinlik yapmak gerekiyor. Sadece gelin demekle olmuyor. Çünkü herkes artık yoğun çalışıyor. Yapabileceklerimizi sıralamaya çalıştık, bir tanesi yemekle ilgili konuydu. Muhtarlığımız köy konağını tadil etti, bize verdi. Bir mutfak atölyesi kurduk. Proje kapsamında oraya sekizli ocak alındı, fırını ve mutfak malzemeleri var.

-Maddi boyut nasıl çözüldü?
-İçişleri Bakanlığı Dernekler Dairesi Başkanlığı’na başvurduk. Projeyi oradan kazandık. O bütçe ile yaptık.

-Bir proje sunuyorsunuz, kabul görürse finanse ediliyor.
-Evet. O dönemde beş dernek seçildi Düzce’den. Sevinmemizin en büyük nedeni bu beş dernekten bir tanesi biziz ve tek köy derneğiyiz. Oradan bir kaynak geldi, destekler var, sponsor olanlar var ayrıca.

Mutfakta yemek yapılacak, kullanılacak sebzeler olacak. Sebze yetiştiriciliği ile ilgili de bir şey yapalım dedik. Tarım İl Müdürlüğü ile proje ortağı olduk. Beş gün boyunca çeşitli sebzelerin yetiştiriciliği konusunda kurs verdiler.

-Köyde yetiştirilen sebzeler miydi sadece?
-Bir kısmı burada yetiştirilen sebzelerdi. Genelde herkes aynı şeyi yetiştiriyor, yani babadan gördüğümüz şeyler. Ayrıca burada yetişir mi konusunda tereddüt yaşadığımız sebzeleri de özellikle son iki gün işleyelim istedik. Ziraat mühendisleri o konulara da girdiler. Hatta biz de genç arkadaşlarla bamya yetiştiriciliği üzerine bir çalışma yaptık. Bamya yetiştiriciliğini hiç bilmeyen on bir arkadaş.

Semineri veren kişi, “Bamya konusunda çalışmak isteyen var mı?” diye sordu. Bir önceki sene dört köyde Tarım İl Müdürlüğü tarafından çalışma yapılmış. Kursa katılanlardan bir kadın gönüllü oldu. Nisan ayında başlayacaktı, fakat alanı yeterli gelmedi. 200 m²’lik bir alanı varmış. Standart paket proje 500 m²’lik alanlarda yapılıyor. Beni aradılar, “O bahçe küçük, başka bir yerde yapalım, onca malzeme getirdik, geri götürmeyelim” dediler. Bir büyüğümüz “Neden kendiniz yapmıyorsunuz?” dedi. “Biz nasıl yapalım, hayatımızda yaptığımız bir iş değil, sebze yetiştiriciliği konusunda aramızda deneyimli biri de yok” dedik. Bir arkadaşımız, Emin Coşkun, daha önce çiftçilikle uğraştığı için ona güveniyoruz. Ona sorduk, yapalım deyince biz de yola çıktık.

500 m² alan gösterdik. Baktılar, toprak çok hoşlarına gitti, bir su deposu ve damlama sulama sistemi kurdular.

-Tarım İl Müdürlüğü 500 m² alan olursa altyapıyı kendisi kuruyor, öyle mi?
-Hazırlıyor evet. Tohum da hazır, kendilerinin yetiştirmiş olduğu tohumları getirdiler.

-İşçiliği de kendileri mi yaptı, damlama sulama için?
-Sulama sistemini onlar kurdular, tohum ekme işini biz yaptık. Tarif ettiler, nasıl yapacağımızı anlattılar. Projeyi yapan ziraat mühendisi bu konuda uzmanlık yapıyor, iki haftada bir geldi, destek verdi.

Ve sonra dediler ki “Bu bahçeyi beğendik, çalışma da güzel gidiyor, burayı örnek bahçe seçmek istiyoruz”. Sene sonunda hasat zamanı Tarım Bakanlığı’ndakileri davet ediyorlar, bir Tarla Günü etkinliği oluyor. Diğer eken çiftçileri de davet ediyorlar, birlikte bir program oluyor. “Burada yapalım mı?” diye sordular, olur dedik.

O dönemde düşünüyoruz, “Ektik yetiştirdik ama biz bunu nasıl satacağız?” Çünkü bamya herkesin yemediği bir sebze. İnterneti kullandık. Sosyal medyada, köyün facebook sayfası ve instagramda paylaştık. Gençlerin toplanıp bir yer ekmesi, bir şey yetiştirmesi herkesin hoşuna gitti. Ürün de kaliteli oldu, verdiğimiz insanlar memnun kaldı. Sonra durmadan sipariş telefonları gelmeye başladı, talebe yetişemedik.

-Günlük hasat yapmak gerekiyor sanırım. Rekolte ne oldu?
-Günlük yaptık, daha sonra iki günlüğe döndük. 100-150 kg. arasında bir şey çıktı zannederim. Temmuz ayında başladık, ekim kasım gibi bitti.

-Çerkes kabağı konusu vardı.
-Kabak konusu şöyle gelişti. D-100 karayolu boyunca, Bolu’dan Düzce’ye kadar kabak satılır. Hepsinde Çerkes kabağı yazıyor. Acaba hepsi Çerkes kabağı mıdır? Çerkes kabağının bir özelliği yok mudur? Tohumlarını köylerdeki büyüklerimizden araştırdık. Arkadaşlarımıza haber verdik, diğer Çerkes köylerinden de araştırdık. Geri dönüşler oldu, gittik tohumları aldık. Sakladıkları tohumları paylaştılar. Farklı tohumlar ektik, dört dönümlük bir alanda. O dönemde kabaklarda hastalık olunca ilgilenmedik. Sonra baktık ki ürün çıktı biraz. Tam istediğimiz gibi olmasa da, şekilleri biraz bozuk olsa da kesip pişirdiğimizde tadı çok güzeldi. Çok beğenildi. Yine duyurularla satmaya çalışıyoruz.

-Çerkes Kabağı Festivali düşünülüyordu.
-Bu seneye yetiştiremedik ama önümüzdeki yıl düşünüyoruz.

-Bir yemek yarışması yapıldı.
-Evet, Kazan Projesi kapsamında yarışma oldu. Yarışmada Düzce’den ve İstanbul’dan gelen aşçılarımız ağırlandı. Düzce Profesyonel Aşçılar Derneği’nden jüri oluşturuldu. Üç dalda yemek yarışması yaptık; yöresel yemekler, tatlılar ve bir de hamur işleri. Kursiyerlerimiz katıldı.

-Çerkes yemekleri mi?
-Çerkes yemekleri de vardı, Türk mutfağından da vardı. Sunumlara baktığınızda profesyonelce hazırlanmıştı, hatta bizim aşçılarımız bile şaşırdı bu duruma. İlk üçe girenlere ödül verdik.

Bu etkinlikten bir önceki gün 23 Nisan’dı. Çocuklardan bir grubu aileleri ile birlikte mutfağa aldık. Ustamız onlara kurabiye yaptırdı. Hamuru hazırladı ve onlara verdi, istedikleri gibi şekil yaptılar, fırına verdiler, kendi hazırladıkları kurabiyeleri yediler.

Güne onlarla başladık. Sonra bir kortej oluşturduk, bir traktör süsledik, çocukları arkasına oturtturduk, aşçılarımız da önde pankartımızı taşıdılar. Arkadan biz hep birlikte akordeon eşliğinde köyün girişinden Kültür Evi’ne yürüdük. Arkasından sunumlara geçtik, İshak Akbay sunuculuğumuzu yaptı. Sonra ödüller verildi. Bu arada stantlar kurduk. Köyden de katılanlar oldu. Özellikle bunu çok istiyorduk. Onlar için iyi bir fırsat ve deneme oldu. Akşam hava karardığında çocuklar için Hacivat-Karagöz gösterisi yaptık. Yemek Fotoğrafları Sergimiz oldu.

-Şu an mutfak ne durumda?
-Şimdilik kurslar bitti. Kurslara düşündüğümüzden daha fazla başvuru geldi. Projede söylenen 15 kişi civarı katılımdı, biz 55 kişi aldık. Fazlasını durdurmak zorunda kaldık. Haftada bir pazar günü, 55 kişi 5 gruba bölündü, her grup 1 saat çalıştı. Katılımcıların yarısı bizim köyümüzden, diğer yarısı da farklı yerlerden geldiler.

Bu anlamda da “Köyler Canlanıyor” sloganımıza uygun bir şey oldu. Köylerden ve şehir merkezinden gelenler birlikte çalışma yaptılar, uzun zamandır birbirini görmeyen kişiler haftada bir gün görüşmeye başladı.

-Kursları kim verdi?
-Selahattin Tuncel şefimiz, Düzce’de bir firmada çalışıyor.

Bir de bizim Çerkes yemeklerinden öncelikle daha bir unutulmuş olanları yeni nesil görsün diye düşündük. Teyzemden rica ettim, “Metaz” yaptı. Birçok insanın unuttuğu bir yiyecek. Özellikle bizim yaştan sonrakiler bilmiyorlar, duymuşlar ama görmemişler. Teyzem mutfağımızda kursiyerlerimizle birlikte hamur yoğurdu, iç malzemesini hazırladılar. Burada pişirip yediler.

-Düzce’de bir festival olmuştu.
-Ot Festivali. O festival de bizden birkaç hafta sonra oldu. Festivali düzenleyenler burayı ziyarete gelmişti, çok hoşlarına gitti. Bizim programa katılan aşçıların, köyde stant açanların festivale katılmasını istediler. Üç arkadaşımız katıldı, stant açtılar.

Haluj, ev makarnası, acıka gibi yiyecekler vardı stantta. Üç gün sürdü festival. Köprübaşı Ömer Efendi Köyü adını brandaya yazdırıp stantların üzerine astık. Bir anda satışlar hızlanmaya başladı. Akşamları herkes kapatıp gidiyordu, bizimkiler gidemiyordu. Oraya hala bir talep vardı.

-Bir köy pazarı düşüncesi vardı.
-Uzun zamandır onu da konuşuyoruz. Tabi sadece söyleyince olmuyor, ortaya bir şeyler koymak gerekiyor. Buradaki yemek festivalinde açılan stantlar, Ot Festivali’ne katılım, yetiştirdiğimiz bamyanın beğenilmesi gibi şeyler bir ön hazırlık, bir altyapı anlamında iyi oldu. İlk başta sayımız azdı, yapılanları gördükten sonra sayı gittikçe artmaya başladı. Şimdi diyoruz ki en azından bir 10-15 kişi olursa örneğin ilkbaharda başlayıp, haftada bir gün bir hafta sonu pazarı kurarız. Bahçeden toplanan sebze meyveler, evde hazırlanan konserveler, dayanıklı yiyecekler, peynir vs. Geçmişi hatırlatmak için kesekağıtlarına Köprübaşı Doğal Pazarı logosu bastırıp kullanmak istiyoruz.

Çocuklara da stant verelim, örneğin okumadıkları kitapları, oyuncakları getirsinler, satamasalar da o ortamda bulunsunlar, o atmosferi görsünler istiyoruz. Şu anki düşüncemiz cumartesi günleri yapmak. Gelenler sadece alışveriş yapmasın, Kültür Evini gezsin, bir çay içsin, ailece oturup zaman geçirebilsin istiyoruz.

-Çerkes Peyniri ile ilgili bir çalışma olacak mı?
-O da önümüzdeki dönemlerde gündemimize girecek. Köyümüzde Çerkes peyniri yapılıyor, satılıyor da. 7-8 aile yapıyor şu anda. Bizim yaşımızda yapan yok. Tabi kolay değil, hayvan bakmak, onunla ilgilenmek arkasından peynir yapmak.

Günümüzde biraz zorlaştı, herkes bir işte çalışıyor. Ama peynir üretiminin devam etmesini istiyoruz. Gördük ki Çerkes peynirine bu son birkaç yıldır talep arttı. Özellikle marketlerdeki fabrikasyon ürünleri tükettikten sonra el imalatı olanların değeri anlaşılıyor.
Tarım İl Müdürlüğü ve Düzce Üniversitesi ile görüşmeler yaptık. İşkur ile iş ortaklığı olabilir. Onlara sunacağız projeyi.

Genellikle üretme konusunda varız ama pazarlama konusunda zayıf kalıyoruz. Kazan Projesi kapsamında bu vb. konuları da gündeme getirmeye çalışacağız.

-Şu ana kadar konuştuğumuz gerçekleştirilen ve potansiyel projeler konularında ekleyeceklerin var mı?
-“Bizim mutfağımız” başlığıyla Kazan Projesi kapsamında bir etkinliğimiz vardı. Çerkes yemekleri üzerine çalışma yaptık. Düzce Üniversitesi’nde Adige Dil Bölümü’ndeki hocalarımızı ve Çerkes Peyniri üzerine Orhan Halman’ı araştırmalarını aktarmak üzere davet ettik. Maykop’tan gelen hocalarımızdan, Kafkasya ve Türkiye’de Çerkes yemekleri konusunda dünden bugüne bir değerlendirme yapmalarını rica ettik. Böyle bir söyleşi de oldu.

Kursiyerlerimiz ve büyüklerimizin katkısı ile birçok Çerkes yemeği yaptık, sunduk onlara.
Çerkes dansları yapıldı, veteran bir Çerkes grup var, önce onlar bir program yaptı, daha sonra gençler. Danslardan sonra yemek faslı. Gençler dans sonrası gelip Çerkes yemeklerinden yediler. Bir kısmı ilk kez tatmış oldu. İlerde belki kendileri de yapar. Dilimiz gibi yemeklerimiz de kayboluyor, kaybolmasın istiyoruz.

-Geziler vardı.
-Kalkındırma Derneği ilk gezisini İstanbul’a yaptı. Onun ardından proje kapsamında Gaziantep gezisi yaptık. Bir mutfak atölyeleri var (MUSEM Mutfak Sanatları Eğitim Merkezi). Bizimkinden biraz daha büyük. Bir de orada Türkiye’nin ilk Mutfak Müzesi var. Geçmişten bugüne bütün mutfak aletleri sergileniyor. Gaziantep Türkiye’de 500’ün üzerinde yemek çeşidi ile ön plana çıkan illerin başında. Artık Dünya genelinde konuşulmaya başlandı.
Kursiyerlerimizle ziyaret ettik. 45 kişi gittik. Mutfak çalışmasına katıldı kursiyerler, Gaziantep yemekleri yaptılar. Bir ara, bir ana yemek, bir de tatlı. Yoğun bir program oldu. Biz de onları davet ettik.

Geldiklerinde köydeki mutfağımızda yine Gaziantep yemekleri üzerinde çalışma yapacağız. Biz de kendi mutfağımızdan örnekler yaparız.

Ketenciler’e gittik. Bizden daha önce yaptıkları bir çalışma vardı. Kahvaltı için gittik. Onları dinledik; nasıl yapmışlar, hangi aşamalardan geçmişler, neler yapıyorlar? Güzel bilgiler aldık. Ardından köyü dolaştık.

Bursa’ya gittik geçtiğimiz ay içerisinde, Cumalıkızık köyünü gezdik, yanı sıra Bursa’nın içini. Gezilere ilkbaharda devam edeceğiz.

-Bisiklet turu vardı.
-Köyümüzden Hacı Süleyman Bey köyüne bir bisiklet turu yaptık. Spora da önem verelim istiyoruz.

Unutmadan, danışmanımız hazırladı, Erasmus projesine de başvurduk. Dört ülkeden yedişer genç gelecekti; İtalya, İspanya, Bulgaristan ve Litvanya’dan. Bir hafta boyunca köyde kalacaklardı ancak bu projeden olumlu sonuç alamadık, şu an yeniden Polonya ile yeni bir başvuru planlıyoruz.

-Kazan Projesi’nin etkilerini konuşalım.
-Bir dergi yayınladık, Kazan Projesi adı. Dağıtımını yaptık. Yaptığımız çalışmaları 20 sayfa olarak sunduk. İnternetten de takipçilerimiz var. Web sayfamız var:
www. kazanprojesi. com

Bize Samsun’dan mesaj yazdılar. Dergiden istediler, “Derneğimize gelen girişimcilere kaynak olarak göstereceğiz” dediler. Balıkesir Derneği’nden de “Birlikte bir proje yapabilir miyiz?” sorusu geldi. Olumlu yanıt verdik.

Basından ilgilenenler oldu. TRT Avaz geldi, haber programında yayınladılar. Kanal A’da Gafur Uzuner’in Gezelim Tozalım programı mutfağımızda çekim yaptı. Kanal 7’den Gündüz Gece programı geldi, Çerkes yemekleri üzerine çekim yaptı. Düzce TV haber yaptı. Yemek Dergisi “Catering Guide” dergisinde projemiz yayınlandı. Düzce Basınında etkinliklerimiz yer buldu. Jıneps Gazetesinde daha önce Tarla Günü Etkinliğimiz yayınlandı.

“Köyler Canlanıyor” sloganı ile köylerde etkinlikler yayılsın, köylerbiraz daha ön plana çıksın, tarım ve turizm alanında gelişsinler, kültürler ve gelenekler devam etsin istiyoruz. Özellikle çocuklar tatillerde, hafta sonlarında köylerde biraz daha fazla zaman geçirsin, çiftlik hayatını görsünler, kendi ağaçlarını yetiştirsinler istiyoruz.

Aklımıza gelmeyen, önerilen her şeyi gözden geçirdikten sonra yapmaya çalışıyoruz elimizden geldiğince.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz