Oubykh Nal İzinde Şubat 2017

0
487

Karlı bir kış günü Cadde-i Kebir…
Taş döşeli yolda, oturmamış taşların, yerinden olan taşların altından ses geliyor…
Taşların altından fısıltı geliyor…
Giderek artıyor fısıltılar, sonra sesler karışıyor birbirlerine…

Taşların arasında BİZ…
Taşların arasında kendimi ararken, BİZ’i buluyorum…
Fısıltılar arasında BİZ…
Her ne demekse diyen, candan söyleyen canından söyleyen…


Fısıltıyı duyabilen, fısıltıyı hissedebilen çok değil…
Bir elin parmakları kadar, belki oniki…
12 yıldızlı…
Fısıltıyla başlayan, sese dönen, hikayeleşen, nesiller boyu anlatılan…
Sayfa sayfa anlatılanlar bir yana, bir sayfanın yarısında fısıltıyla anlatılanlar bir yana…
Hepsinde BİR ses, hepsinde BİR nota…

Bir tane BİZ, bin tane BİZ oldu…

Bugünden yarına, kağıda yazılmayan kalacak…
Dünden bugüne kağıda yazılmayanın kaldığı gibi…

Ses kaybolmadıkça, melodi kaybolmadıkça hiç unutulmayacak kim olduğumuz…
Söyleneni dinledikçe BİZ diyeceğiz, kim diye soranlara BİZ diyeceğiz…
İM olacak, İM kalacak geride…
BİZ’e eklenecek İM…
Hepimizin olacak, BİZ’İM olduğu kadar tüm insanlık için olacak BİZ…

BİZ’im yolculuğumuzdur bu…
Tutkuyla, istekle devam eden…
BİR yol hikayesi, BİZ’im yol hikayemiz…
Bitmek bilmesin istenen, hiç bitmesin denen…

Kağıt yok, sonra kitap yok…
Anlatılanlar BİR, anlatılanlar BİZ diyenler…
Anlatan ve dinleyen, ikisi birden BİZ…

SU akmaya başladı…
Ne durdurabilirsiniz, ne de yönünü değiştirebilirsiniz…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz