Atsoko Cumhur Atay
Yaşlanmaya başladığım için mi bilmiyorum, internetten eski filmlerin orijinallerini yeniden seyretmek gibi bir alışkanlık oluştu bende. Bu süreçte sinemada veya televizyonda izlediğimiz yabancı filmlerin hemen hepsinin önemli ölçüde kısaltılarak gösterilmiş olduğunu fark ettim. Bunun süre kısıtlaması veya sansür gibi sebepleri olabilir bilemiyorum, ama bir kayıp bence. Yeniden izlediğim bu filmlerden birinde daha önce görmediğim ya da dikkatimi çekmeyen iki sahneyi size aktarayım istedim.
Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi filmlerinden biri sayılan yedi Oscar ödüllü 1962 yapımı Lawrence of Arabia, I. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda Arapları Osmanlı Ordusu’na karşı örgütlemekle görevlendirilen Britanya ajanı Lawrence’nin Hicaz ve Filistin’deki maceralarını anlatıyor. Filmin bir sahnesinde Lawrence halkı kışkırtmak için Suriye’nin güneyindeki Daraa’da* tebdili kıyafet dolaşırken şüphelenen Osmanlı devriyesi tarafından yakalanır. Kimliği sorgulanırken Osmanlı komutanıyla şöyle bir diyalog yaşanır:
Komutan: You have blue eyes. (Gözlerin mavi)
Lawrence: Yes, efendi.
Komutan: Are you Circassian? (Çerkes misin?)
Lawrence: Yes, efendi.
Komutan: It’s an interesting face… I am surrounded by cattle. (İlginç bir yüz… Etrafım sığır dolu)
Çerkes muhacir, muhtemelen askerlerin de bulunduğu o bölgede komutanı bu şekilde nasıl aldatabilmiş bilmiyorum. Fakat komutan sarkıntılık etmeğe kalkınca ona karşı koyuyor ve askerlerden dayak yiyip sokağın çamuruna yüzükoyun atılıyor. Başına gelenlerden dolayı bir süreliğine “ajan/provokatör”lükten soğuyor ama sonrasında Şam’ın işgaline kadar görevini sürdürüyor.
Filmin bir başka yerinde develerin üstünde ilerlerken çöle övgüler düzen Lawrence’ye yoldaşı Ali, “Araplar çölden nefret eder, yeşili ve serinliği sever” diyor. Kuran’da cennetin yeşil, gölgelik, ırmakların aktığı bir yer olarak tarif edilmesi, bu özelliklere sahip Sapanca, Yalova, Karadeniz kıyıları gibi yerlere zengin Arapların yerleşip cenneti bu dünyada araması, Arap bayraklarının hep yeşilli olması bununla ilgili sanırım.
Yeşilin bağrından koparılıp o coğrafyaya, hatta Libya’ya yerleştirilen Çerkesler, Der El Zor Çölü’ne sürülen Ermeniler, Arapların bile nefret ettiği o kavruk araziyi görünce ne düşündüler sorusu aklıma geldi birden.
Kendi hatıralarına dayanılarak yapılan bu filmin gerçeğe ne kadar dayandığını bilmemiz mümkün değil tabii. Maceracı bir kişiliği olan Lawrence genç yaşta motosiklet kazasında hayatını kaybetmiş.
*2011’de Suriye İç Savaşı’nı başlatan olayların meydana geldiği şehir.