İron Avcıların Gelenekleri ve Dili (1. Bölüm)

0
1139

Önsöz
Oset kültürü içinde önemli bir yer teşkil eden avcılık ve av kültürü çeşitli zamanlarda çeşitli kişiler tarafından zaman zaman kısa da olsa ele alınmış olmasına rağmen, tarih içindeki yerini gerektiği gibi alamamış, adeta unutulmuştur.
1895 yılında; Oset halk şairlerinden Şegoltı Georgi bir şiirinde Oset avcılığından bahsetmiş; Elbortı Barış konuyla ilgili detaylı bir yazı yazmış ancak yazı o dönem yayınlanamayarak arşivlerde kalmış; ilerleyen yıllarda konuyla ilgili kısa ve özet konular yazılmaya devam etmiştir.
Avcılığın Oset yazımındaki eksikliğini fark eden Geşatı Voladia, köy köy dolaşarak yerinde tespitlerle, avcılar ve konuyla ilgili insanlarla görüşerek, “Avcı şarkıları”, “Av hikâyeleri” ve daha birçok konuda bilgiye ulaştı ve 1998 yılında “İron Avcılarının Gelenekleri ve Dili” adlı bir kitap yayınladı.
Voladia kitabın ön sözünde şöyle diyor:
“Oset avcılığını yazarken, olayı tüm detaylarıyla, eksiksiz aktarmak ve de bugüne kadar yazılanların en iyisine ulaşmak gibi bir kaygım olmadı. Amacım, konuyu derlediğim bilgiler ışığında ve anlaşılır bir şekilde okuyucuya aktarmaktı”.

Avcılığın başlangıcı
İnsanlık tarihi kadar eski olan avcılık, insanın var olduğu her yerde vardı. Çünkü tarımın ve üretimin bilinmediği ilk çağlarda avcılık beslenmenin önemli koşullarından biriydi. Haliyle insanlar avlanabilmek için vahşi hayvanlar ve kuşları avlayabilecekleri çok çeşitli malzemeler kullandılar.
Çoban kültürünü yaşayan İskit ve Alanlar’ın yaşadığı yerlerdeki arkeolojik kazılarda boynuz, kemik ve çeşitli madenlerden yapılmış av ve savunma aletleri çıkarılmıştı ve günümüzde halen çıkarılmaktadır.
Birçok halk gibi Alanlar da avcılığa önem verdiler ve yoğun bir şekilde avlandılar.
Avcılık konusunda özellikle Araplar çok maharetliydiler. Araplar avcılık ve savaş tekniklerini öğrenmek için çocuk yaşta eğitiliyorlardı.
1095-1188 yılları arası yaşamış Usame İbn Munkız bulunduğu coğrafyayı aşan bir şöhrete sahipti. Amcası büyük bir savaş ustası olan Usame’nin babası da usta bir avcı olup iyi eğitilmişti. Onlarca köpek ve farklı şahin türlerini eğiterek çok sayıda yardımcısıyla olağanüstü avlanırdı. Feodal bir aileden olan Usame savaşlarda da üstün yeteneklerini gösterirdi.
İnsanoğlunun geçimini av hayvanlarıyla devam ettirdiği dönemle ilgili bir mitolojik Roma hikâyesinde; insanların cennette yaşadıkları, demir ve altının bulunmasıyla barış ve dostlukların sona erdiği, kavga ve savaşların artması sonucu düzenin bozulduğu ve dönemin inanışlarına göre tanrıların devreye girerek düzeni sağlamaya çalıştıklarıyla ilgili bir anlatı vardır.
Herodot, İskitler’in göçebe yaşayan boylarının av eti ve süt ile beslendiklerini anlatmaktadır. Tarih sahnesinde görüldükleri sırayla, Sarmatlar – Alanlar ve Osetlerin ataları olan İskitler’in özellikle gezgin olan boyları sığır, koyun gibi evciller ve her türlü av hayvanlarıyla besleniyorlardı.
Yerleşik düzenle zenginliklerin artması, sınıfların oluşması ile bir kısım insanlar ihtiyaçtan avlanırken, feodaller bu işi zevk için yapmaya başladılar.
Fransa krallarından 16. Lui av tutkunu bir kraldı. 1784 yılının ağustos ayında 460, aynı yılın ekim ayında 218 av hayvanı vurmasıyla övünürdü. 10 yılda 1275 geyik avlamıştı.
Amerikan başkanlarından Roosevelt 1909-1913 yıllarında çıkardığı ‘Doğayı Koruma Kanunları’yla övünürken, gerçek bir doğa düşmanıydı. Çünkü yüzlerce bizon, geyik, ayı ve başka hayvanlar avladığı biliniyordu.
Roosevelt örneği yöneticiler ve milyonerler, dün olduğu gibi bu gün de avlanmaya devam etmekte ve bunun için büyük paralar harcamaktadırlar. Kruşçev, Brejnev, Churchill, Fidel Castro gibi onlarcası…
Binlerce yıl önce ihtiyaçtan avlanılırken, zamanla büyük araziler ve ormanlar feodallerin hâkimiyetine girdi, fakir halk avlanacak yer bulmakta zorlandı. Böylece avcılık zenginlerin yapabildiği bir eylem haline geldi.
Günümüzde, dünyada değişen koşullar dikkate alınarak düzenlenen av kuralları ve kanunlarıyla avcılık korunmaya çalışılmaktadır.
Dünyada olduğu gibi Osetler’de de avcılıkla ilgili önemli yazılar yazılmış, avcılığın Oset kültüründe, tarihinde, törelerinde ve Oset dilinde bıraktığı izler araştırılmıştır. Osetlerin ünlü tarihçisi Abaytı Vasso avla ilgili önemli yazılar bırakmıştır.
Osetlerin, Hun ve Moğol istilaları sonrası dağlara çekilmeleri ve ovalarda arazilerin feodaller tarafından işgal edilmesi sonucu, özellikle yoksul halk kesimi ekip biçecek arazi bulmakta zorlanınca, geçimini tehlikeli olmasına rağmen avcılıkla gidermeye çalıştı. Başka çaresi de yoktu. Çoğu aile ölülerini gömecek yer dahi bulamıyordu. Arazileri bu derece kıttı.
Osetler 1800’lü yılların sonuna kadar kullandıkları av aletlerinin çoğunu savaşlarda da kullandılar. Bu aletler mızrak, sapları iple sarılmış eğri olmayan hafif kılıçlar, ok ve Adige yapımı çifteler ve sürekli taşıdıkları kamalar gibi malzemelerdi. Bu malzemelere ait yağlar, barutluk ve fişeklikler gibi donanımların birçoğunu kendileri imal ettikleri gibi paslanmalarını önlemek için hayvan beyni ve kuyruk yağlarından imal edilmiş koruyucuları vardı. Silahlarını her an hazır vaziyette tutarlardı. Aynı zamanda silahlarını kullanmakta çok becerikliydiler. Yeni gelişmeleri takip ederek daha güçlü silahlar edinirlerdi.
Barutu kendileri imal etmelerine rağmen Totratı Gaka isminde bir kişinin imal ettiği barut son derece kaliteliydi ve onu tercih ederlerdi.
Gaka’nın barut kalitesi öyle meşhurdu ki insanlar konuşurken birçok konuda bunu örnek gösterirlerdi. “Gaka’nın barutu gibi değerli” ve “Gaka’nın barutu sanki” gibi…
Osetler’de Av kelimesinin karşılığı Tsuan’dır.
Tsevın, yürümek kelimesinden türetilmiştir. Av köpeklerine tıpkı insanlar gibi Tsuanon – Avcı adını taktılar.
Av hayvanları bakımından çok zengin olan Osetya dağlarında 100’e yakın yabani av hayvanı yanında 200’e yakın kuş çeşidi vardır. 300 bin hektara ulaşan av bölgesi olup günümüzde uygar bir şekilde avlanılmaktadır. Osetya’ya özgü meşhur dağ keçileri için dünyanın her yerinden avcılar gelmektedir.

Nartlar’da avcılık
Nart destanlarında avcılık önemli yer tutar. Hikâyelere göre Nartlar’ın av ilahı Efşati (vahşi hayvanlar ilahı) av konusunda insanlara sürekli ve içtenlikle yardım etmektedir. İnanışa göre halkın içinde onlarla yaşamaktadır. Özellikleri Soslan (Sosruko) ile arası çok iyidir. Soslan, Efşati’ye vahşi hayvanları dağlarda koruduğu için teşekkür ederken biraz da sitem eder. Hayvanları insanlardan koruduğu ve avlamayı zorlaştırdığı için. Bereket ilahı Şafa da Soslan’dan yana tavır takınarak ‘pinti olma’ der ve ekler; “İnsanların payına düşeni ver, zira bu iyiliğini unutmazlar”. Efşati ‘olur’ der ve ekler; “İnsanların avlanmalarını kolaylaştıracağım fakat bir şartım var. İnsanlar ava çıkarken yanlarında üç velibah ile yola çıksın ve benim onuruma kadeh kaldırsınlar, sonra da ilk avladıkları hayvanın sağ bacağını ilk rastladıklarına hediye etsinler”. Sonrasında av kurallarını koruyarak insanların işini kolaylaştırırken iyi dostlarından bir diğeri olan Nart Atsemej’e (Aşemez) ünlü kavalından hediye eder. Bu öyle bir kavaldır ki çalmaya başladığı zaman dağlar inlerdi. Kavalın nağmelerini duyan tüm hayvanlar kol kola girerek büyük bir coşkuyla Şimd dansı yaparlardı.
Atsemej, Prenses Agunde ile evlenirken, Efşati kendisine 100 tane geyik, içki, 7 adet gümüş boynuz kadeh ve geyiklerin çektiği gümüş bir gelin arabası hediye eder, kendisi de düğüm alayının başında gelin almaya gider.
Nartlar’ın sofrasından geyik eti hiç eksik olmazdı. Dev, Soslan’a ‘ne yer ne içersin’ diye sorduğunda ‘geyik eti ile ekmek’ cevabını almıştı.
Vahşi hayvanlar ilahı Efşati’nin dostlarından Nart Kanz ölmeden önce oğlu Şevva’yı evlendirmek ister ve Nartlar’ın babası Vırijmeg ve Şatana’nın (Setenay) kızlarına dünür gider. Fakat kendisinden büyük miktarda başlık istenince Efşati’den yardım ister. Efşati kavalını öyle içten çalar ki Vırijmeg’in avlusu av hayvanlarıyla dolup taşar.
Efşati, Nartlar’dan yardımını hiç esirgemedi, her zaman onlarla birlikteydi.
Nartlar’ın öbür dünyadaki yolculuklarıyla ilgili hikâyede de onların yardımcılarıdır ve onları aç bırakmaz. Efşati sayesinde kıtlık yaşamadılar.
Nartlar’ın av törenlerine göre av eti pişirmekte olan birine rastlanıldığı zaman gelen kişi ‘bereketli olsun’ diyerek yakacak odun toplar ve ateşe atardı. Ayrıca avcılar dağda rastlaştıklarında hediyeleşirlerdi. Bu hediyelerin en önemlileri Çerkes kamçısı ve kapan idi.
Nartlar’ın en tanınmış av ustası Soslan’dı.
Nart avcıları mitlere göre tarif edilirken av hayvanlarıyla konuştukları, yüzlerce metre ötelerden kokularını aldıkları söylenir. Av onlar için bir yaşam biçimiydi. Nartlar grup halinde avlandıklarında vurdukları hayvanın derisini paylaşmakta zorlanırlardı. Herkes deriye sahip olmak istediğinden buna da çare ürettiler, en enteresan hikâyeyi anlatabilen deriyi alırdı.
Avlanan kişiler, dağda avlanamayan avcılarla avını paylaşırdı.
Nart destanlarının temelini oluşturan avla ilgili hikâyeler, davranışlar, masallar ve birçok bilgi mevcuttur. Arfe konuşmalarında (toplantılarda yapılan iyi dilek konuşması) konuyla ilgili sözcükler kullandılar. Avla ilgili töreler, kanunlar ve av diliyle ilgili cümleler Nart destanlarında sıkça kullanılmaktadır.
Hikâyelere göre boynuzları ve tüyleri altın olan bir geyikten söz edilir. Bu geyik güneşin kızı Atsıruğş’tur (Bu ışık). Zaman zaman geyik kılığına girer ve avcıların karşısına çıkarak peşinden koşturur. (Devam edecek)

Çeviri: Muammer Tekin

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz