Yüzleşmek özgürleştirir!

0
1368

Çarlık Rusyası’nın “ya itaat ya ölüm” hedefiyle on yıllarca sürdürdüğü savaş, 21 Mayıs 1864’te Çerkeslerin anavatanları Çerkesya’dan sökülüp atılmasıyla son buldu. İnsanlık tarihine bir ilk olarak yazılan bu sürgün ve soykırımın üzerinden 156 yıl geçti.

Dünyanın hemen her coğrafyasında bir yoklama yapıldığında bir kırımla yüz yüze gelmemek neredeyse olanaksız. Hemen her kıtada, hemen her ülkede…
Var olduğundan beri, insan insana kıymakla kalmamış, hayvanlara, ormanlara, çevreye de kıymış. Kıyımın boyutları öyle bir noktada ki, hemen bugün iklim krizine yönelik önlemler alınmaya girişilmediği durumda, 15-20 yıl sonra dünya geriye dönülmez bir aşamada olacak.
İnsanlık tarihi savaşlar tarihi aynı zamanda. Kabil’in Habil’i katlettiğinden bu yana dinmeyen, giderek kitleselleşen insan kıyımlarının -iki dünya savaşı, bölgesel savaşlar, dinler savaşı, etnik kimlik savaşları…- nedeni karmaşık değil aslında; hemen hepsinin temelinde yatan, en basit ifade ile egemen olma isteği. Bir bölgeye veya ülkeye, insanlara, doğal kaynaklara egemen olmak… Bitmeyen bir açlık, bitmeyen bir tüketme hali… Tanımlar çeşitli gibi dursa da sınıflar savaşı…

Bitmeyen katliamlar
Dünyada pek çok devlet, kimlik ve inanç, yüzleşmek durumunda olduğu o kadar kötü şeyler yaşattı ki başka ülke, kimlik ve inançlara… Bitmediğini, devam ettiğini de gözlemliyoruz. Suriye gerçeği, vekâletler savaşı, Ezidilerin yaşadığı 72. katliam…
II. Dünya Savaşı’nda Yahudi ve Çingene soykırımının sarsıcı gerçekliği, Birleşmiş Milletler’e üye devletlerin 1948’de Soykırım Sözleşmesi’ni imzalamasının önünü açmıştı.
Ne ki imzalayan devletler üzerlerine alınmamış bile. Sözleşme çok net ifadelerle hazırlanmış olsa da; kendi coğrafyalarında tarihin belli bir evresinde yaşananlar çok net olarak sözleşme kapsamına girse de devletler üzerlerine alınmayabiliyorlar. Yani, çevresinden dolanma olasılıklarını bildiklerinden sözleşmeyi imzalamakta sakınca görmemişler.
Tam da bu nedenle dünya ölçeğinde kabul gören Holokost (Yahudi soykırımı) dışında, her devlet kendi meşrebince tavır takınır olmuş hem kendi ülkesinde hem de dünyanın başka ülkelerinde olan bitene karşı.
Kimi devletlerde yaşatılanlara dair yüzleşme girişimlerinin olduğunu biliyoruz. Olumsuzlukların içinde sırıtan bazı olumlu örnekler var. Avustralya’da Aborjinlere, ABD ve Kanada’da Kızılderililere, İngiltere’de Kuzey İrlandalılara, Bulgaristan’da Türklere, Sırbistan’da Boşnaklara yönelik yüzleşmeler ya da yüzleşiyor gibi yapmalar…

Brandt ve Putin örneği
Çarpıcı iki yüzleşme:
-Almanya Başbakanı Willy Brandt 1970’teki Varşova ziyaretinde Polonya gettosu anıtına çiçek koyduktan sonra diz çöktü ve faşizm kurbanlarından insanlık adına af diledi. Polonya bir jestle karşılık verdi. Brandt’ın önünde diz çöktüğü getto anıtının yakınına Willy Brandt anıtı dikti ve anıtın bulunduğu meydanın adını değiştirdi; Willy Brandt Meydanı.
-Sovyetler Birliği liderlerinden Josef Stalin’in emriyle, 1940’ta Kızılordu’nun esir aldığı 22 bin savaş esirinin öldürülmesi (Katyn katliamı) nedeniyle, 2010 yılı nisan ayında Polonyalılardan özür dileyen Rusya Başbakanı Vladimir Putin, Stalin döneminde çok sayıda insanın rejim kurbanı olduğunu belirterek “Ölenler, tarihin büyük yalan yarasının uzlaşmayla aydınlatılması için bekliyorlar” dedi.
Devletlerin yaklaşımları genel çerçevede elbette politik ancak “Samimi yüzleşmeler yok” anlamına gelmiyor bu. Bu iki örnekte Brandt’ın samimiyetinden şüphe duyulmaz, ya Putin’in…

Samimiyetsiz pratikler
1992 yılında Abhazya’yı, 2008’de Güney Osetya’yı işgale kalkışan Gürcistan Parlamentosu’nun 2011’de karar alıp 2012’de Çerkes soykırımı anıtının Anakliya’da açılışını yapması gibi örnekler, yani politik, samimiyetsiz pratikler çok fazla.
Devlet samimiyetinin bir ölçümetresi yok. Bu anlamda kamuoyu hassasiyetinin oluşması, devletlerinin kırım/kıyım girişimlerine karşı ülke insanlarının, sivil toplum örgütlerinin insanlık adına, temel insan hakkı olan yaşam hakkı adına sessiz kalmaması daha bir değerli. Tabii ki başka bir devletin yaptıklarına karşı da sessiz kalmamalı ama öncelik en yakında, kendi ülkesinde olan-bitene ya da kendi devletinin başka coğrafyalarda yaptıklarına sessiz kalmamak olmalı…

Yüzleşmek küçültmez
XIX. yy’da, dönemin kolonyalist devletlerinden Çarlık Rusyası’nın, İngiltere, Fransa, Osmanlı İmparatorluğu’nun gözü önünde, Kafkasya’nın kadim halkı Çerkeslere soykırım yapması ve sürgüne zorlamasına insanlık sessiz kalmasa idi, dünyanın geri kalanındaki kırımlara kalkışmak bu kadar rahat olmayabilirdi. Bundan önce ve sonra yaşanan her kırım için benzer şeyleri söyleyebiliriz.
Kendilerinden farklı olanlara karşı yapılan haksızlıklar nedeniyle sorumluluk hissedenler, kendi gerçekleri ile yüzleşerek mağdurlardan özür dileyebilmeli, devletlerini buna zorlayabilmeli.
Tarihleriyle yüzleşmeleri, insanları, toplumları ve son kertede devletleri küçük düşürmez. Düşürmedi; işte Willy Brandt ve Almanya örneği. Aksine saygınlık kazandırır.
Barış ve demokrasi yolunda, geçmişin acıları ile yüzleşmek de var… Yüzleşilmediği, bundan kaçınıldığı, üstelik yadsındığı sürece, olumsuzlukları yaşamaya devam ettiğimizin farkındayızdır. Susmamalı, suça ortak olmamalı, ortak olunmaması için çaba göstermeliyiz belki ek olarak. Daha iyi bir dünya ve daha iyi bir yaşam için her zaman bir başlangıç yapabiliriz.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz