Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Siyanüre hayır!

Erbaa ve çevresinde siyanürle altın arama izni verilmesine tepkiler çığ gibi büyüyor. Abhaz Dernekleri Federasyonu (ABHAZFED) üyesi olan Fındıcak Abhaz Derneği adına Yavuz Aydın ile bu çevre katliamını konuştuk.


-Öncelikle JINEPS adına ‘Hoş geldiniz’ demek isteriz.
Sosyal medyada başlatılan; ‘ÇERKEZFINDICAK KÖYÜ YOK OLMASIN…SİYANÜRSÜZ ERBAA’ başlıklı imza kampanyası, kamuoyunun dikkatini köyünüze çekti.
Bize biraz kendinizi ve Çerkezfındıcak Köyü tarihini anlatır mısınız lütfen? Köyünüzdeki sosyal hayat nasıl, gelenekler yaşıyor mu, anadiliniz ne kadar biliniyor?
-“Hoş bulduk Jıneps” diye başlamak istiyorum sözlerime, gerçekten çok hoş oldu. İlginiz ve nezaketiniz, bize kendimizi ifade etme şansı vermiş olmanız Fındıcak Abhaz Derneği olarak bizleri çok memnun etti. Derneğimiz adına çok teşekkür ediyorum.

Başlatılmış olan anket bizim için çok önemliydi, anlık bir tepki ile farkındalık yaratmak için çok faydalı oldu. Kısa zamanda kendi köyümüz çevresinden, Kafkas toplumundan, çevre ve doğa dostu kesimlerden destek buldu, böyle kısa bir sürede 2000 imzaya ulaşmak üzereyiz. Ancak imzadan çok ‘herkes görsün okusun, durumumuz anlaşılsın’ diyorduk, 15000 kişiye yakın gösterime yaklaştık. Halen imza, gösterim ve paylaşım sayımız artmaya devam ediyor.

Ben soranlara kendimi; Çerkezfındıcak Köyü Kuaçı sülalesinden Yavuz Aydın diye tanıtıyorum. İstanbul’da ikamet ediyorum, ancak bir yanım her zaman güzel köyümde. Sürekli İstanbul’da olduğum için Çerkezfındıcak Köyü’ne ben ‘sürgündeki anavatanım’ diyorum çoğu zaman, ama tabii Kafkasya’ya, anavatanımıza dönmek nihai hedefim.
Çerkez Fındıcak Köyü; bundan 156 yıl önce Karaçay-Çerkesya’da GUM-LOKT köyünden göçe zorlanan Abazaların Aşuva kolundandır. Köyün tamamı Abazalardan oluşmaktadır. İlk yerleşen sülale aynı zamanda köye ismini vermiştir (Tram).

Çerkez Fındıcak Köyü, Orta Karadeniz’de bir orman köyüdür. Köyümüz hizmete, unutulmamaya, sahip çıkılmaya değer vatan parçası nadide bir Abhaz köyüdür.
Köyümüzde geleneklerimizi yaşatmaya devam ediyoruz ve köyde son hane kalana kadar da geleneklerimiz devam edecek. Anadilimizi köyden uzak şehir hayatında yaşatamadık, köye gittiğimizde tabii ki daha farklı oluyor, köyde yaşayan hemen hemen herkes konuştuğu için ben de bir şeyler öğreniyorum. Ben ve benim yaşımdakilerde köyde yaşayanlar hariç dili kullanma oranı çok fazla diyemem ama tamamen sıfır da diyemem. Köyümüzün şehirden uzak oluşu, kendi okulu ve etrafta tek Abaza köyü oluşu uzun yıllar dili korumuş, köyümüze gelen Abhaz olmayan birçok öğretmen köydekilerle anlaşmak için Abhazca öğrenip gitmiş çünkü köy halkı kendi aralarında sürekli anadilini kullanıyor, gençlere de bu konuda tavsiyelerde bulunuyorlar.

-Fotoğraflarda çok yeşil bir köy görünüyor. Bir internet videosunda geyiklerin köy merasına indikleri anların paylaşıldığını gördüm. Çok güzel bir çevre olsa gerek. Köyde geçim nasıl sağlanmış? Nüfus hareketleri olmuş mu?
-Evet, köyümüz yayla ve orman köyüdür. Adeta her köşesi bir bahçıvan tarafından düzenlenmiş, bütün mevsimler rengârenk süslenmiş bir tablo gibidir. Doğa bize nimetlerini sundu, biz doğamıza sahip çıktık. Başlıca geçim kaynağımız tarım ve hayvancılık.
Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi bizim köyümüzde de zamanla ister istemez nüfus hareketleri oldu, olmaya da devam ediyor. Eğitim seviyesi her geçen gün yükseliyor, bu da köyde kalmayı zorlaştırıyor.

-Bugüne gelirsek; Erbaa’da, Çerkezfındıcak’ta neler oluyor?
-Bizler de önce basından duyduk, şaşırdık. Daha sonra araştırdık, Verusa Holding isimli bir firma KAP bildirisinde bulunmuş, maden arama ruhsatı almış, ön inceleme sonucunda tonda 3,95-12,54 gram aralığında altın madeni cevheri tespit edilmiş ve akabinde sondaj faaliyetlerine başlamış.

Tabii öğrenir öğrenmez harekete geçtik, çeşitli araştırmalarımız sonucunda ülkemizdeki altın madeni çıkarma işleminin son derece tehlikeli, insana ve doğaya zarar veren siyanürle, bakırın ise yine son derece zararlı olan sülfürik asit ile ayrıştırılarak yapıldığını öğrendik. Toprak bir alanda toplanıyor, siyanür ve sülfürik asit kullanılarak toprak ile altın, bakır ve diğer maden çeşitleri ayrıştırılıyor. Çok uzağa gitmeden çok yakınımızda Ordu ili Fatsa ilçesinde yapılan maden işletmesindeki örnekleri bulduk, Fatsa insanı bu durumdan çok rahatsız, köyleri ve doğal yaşamları tamamen bozulmuş; gördük, dinledik, bizler de aynı duruma düşmeyi kesinlikle istemiyoruz. Fatsa’yı bulunca diğer yerleri gördük, maden sahası olan hiçbir yerde doğal yaşam kalmamış, insanlar hasta, hayvanlar hasta, maden işletmesi eli ile resmen insan ve doğa ölüme sürüklenmiş. Altın madeni olan bölgelerde tarım, hayvancılık, orman bitmiş durumda. Bizler Çerkezfındıcaklılar olarak orman ile büyüdük. Orman yok olursa köy yerleşimi de kalmaz, köylü de. Çerkezfındıcak yok olur.

Köyümüzde açılması planlanan bir maden sadece köyümüzü değil 26 köyü direkt etkileyecek. Kozlu, Tanoba, Akça, Değirmenli, Hacıpazarı, Koçak, Meydandüzü, Benli, İverönü, Kartosman, Hacıeli, Gölönü, Sokutaş, Keçeci, Ezebağı, Kargın, Erenli, Kuytul köylerini, Amasya’nın Bayat, Çatalçam, Sarayözü, Yuvaköy, Ümük, Ardıçönü, Hüsnüoğlu, Çakırsu, Kumluca, Tatlıpınar, Demre, Ballıdere, Belevi, Geydoğan, Güngörmüş, Kızgüldüren, Hacıbey, Güvenlik, Dutluk, Tekpınar, Beldağı, Altınlı köylerini direkt etkiliyor. Bu köylerin bir kısmı Amasya iline ait.

Ülkemizin en verimli ovalarından birisidir Erbaa ovası. Sakarat ve Boğalı yaylalarından gelen sularla evlerin musluklarından sular akar, aynı zamanda Yeşilırmak ile karışır.
Olası bir siyanürlü maden işletmesinde hesaplamalarımıza göre 1 milyon kişi doğrudan etkilenecektir. Sular Yeşilırmak’a karışacak, Samsun Çarşamba Ovası, Kelkit Vadisi, Turhal, Amasya, Erbaa ovaları, yaşayan halk, üretilen tarım ürünleri etkilenecektir.

-Yöredeki diğer derneklerden bazılarının da Erbaa’da siyanüre karşı çıktığını görüyoruz. Ortak bir çalışmanız oldu mu, olabilir mi?
-Erbaa Belediye Başkanımız Ertuğrul Karagöl, Tokat milletvekillerimiz Yücel Bulut ve Kadim Durmaz beyler konuya çok ilgililer, bunların yanı sıra sivil platformlar kuruldu, örgütlendi. Erbaa halkına doğru bir şekilde durum anlatılıp bir bütün olarak bu maden işletmesinin bertaraf edilmesi için uğraşılıyor. Konular ve oluşumlar henüz çok yeni ancak herkes madenin karşısında yer alıyor. Bizler de buna ilk karşı çıkan sivil toplum kuruluşuyuz diyebilirim. Çünkü ilk maden karşıtı toplantı köy bazında Çerkezfındıcak’ta yapıldı. Dernek başkanımız ve derneğimiz gençleri ile bu toplantı organize edildi. Sosyal medya hesaplarımızdan canlı yayın yapılarak köyümüz dışında bulunan tüm hemşerilerimize ulaştırıldı. İlk anket, ilk sosyal medya paylaşımları bizim köyümüzün adı ile yapıldı. Ulusal düzeyde yayın yapan çeşitli yazılı ve görsel basında yer aldık, yerel bazda da birçok kez yayınlandık, anketimiz ve köyümüz insanlarının çekmiş olduğu videolar hem bizim medya organlarımızda hem de çeşitli diğer organlarda yayınlandı.

Köyümüzü, ilçemizi, doğamızı ve toprağımızı korumaya çalışan, hukuka uygun ve yasal çerçevede mücadele eden, edecek olan her kurum ve kuruluşla birlikte çalışabiliriz, Erbaa ilçemizde resmi ve sivil birçok kurumun içinde bulunduğu YEŞERÇEV Platformu ve TEMA ile irtibat halindeyiz. Çevre köylerden derneğimize henüz resmi, yazılı bir irtibat bulunmuyor. Ancak şifahi olarak görüştüğümüz birçok köy temsilcisi bulunmakta. Önem verdiğimiz bir diğer husus da bizle birlikte madenden direkt etkilenecek olan bilhassa Adige köyleri ile daha yakın çalışabileceğimizi düşünmekteyiz, böyle bir oluşum olursa mutlaka içinde bulunmak isteriz.

-Dünyada yaşam alanları ile maden arama ve benzeri uygulamaların birçok yerde karşı karşıya geldiğini görüyoruz. Kafkas halklarının doğa ile ilişkilerini, kadim geleneklerini düşündüğümüzde; köyünüz için doğal yaşam alanını korumanın anlamı nedir?
-Bilindiği üzere biz soykırıma uğramış bir halkız, gönüllü bir göç ile değil zorunlu bir sürgün ile geldik. Köyümüzü kuranlar Kafkasya’daki kendi köylerine benzer yerler aramışlar. Şehre uzağız, dağların arasında, ormanın içindeyiz. Bizler bir kez sürgün olduk, büyük Erbaa depremi ile köyümüzün yeri zorunlu olarak değişti, ancak bu kez hiçbir yere gitmek istemiyoruz. Anayasal hakkımızı ve Çevre Kanunu’nda açıkça belirtilen hukuk kurallarına uyulmasını bekliyoruz. Eğer her şey insan, doğa ve yaşam odaklı olursa biz inanıyoruz ki bu madenin çalışmasına izin verilmeyecek. Bu nedenle elimizden ne geliyorsa hukuk çerçevesi içinde yapacağız, mücadele edeceğiz. Bu mücadelemize dışardan veya içerden herhangi bir olumsuz müdahaleyi kabul etmeyeceğiz. Biz dernek olarak kim olursa olsun madenin yanında olanın karşısında olacağız.

-Sizce konu kamuoyuna yeterince duyuruldu mu, ne gibi desteklere ihtiyacınız var?
-Anket metnimizde ve 23.11.2020 tarihinde derneğimizin resmi internet sitesinde, resmi sosyal medya hesaplarında tüm Abhaz, Adige, Çeçen ve Oset diasporası ve bu diasporaların oluşturmuş olduğu sivil toplum kuruluşlarına hitaben bir çağrı metni yayınladık, anket ile başlayan bir kamuoyu oluşturma çabalarımızı her geçen gün daha da genişleterek farklı materyaller ile desteklemekteyiz. Ancak anketimizi gönderdiğimiz, kendilerince muhakkak haklı gerekçeleri olduğuna inandığımız, adı bizde saklı kalacak olan birçok sivil toplum kuruluşumuz kurumsal olarak anketimizi yayınlamadı, sebebini ve gerekçelerini bilmiyoruz ancak saygı duyuyoruz; bu konuda onlara çağrı yapmaktan başka bir şey elimizden gelmez ancak bu kurum ve kuruluşların yönetimlerinde bulunan kişiler dahil çok fazla bireysel destek aldık. Kurumsal bazda tek resmi desteğimiz dernek olarak üyesi bulunduğumuz ABHAZFED’den geldi. Anket linkimizi tüm sosyal medya hesaplarında paylaşarak güzel bir yazı yazmışlar, tüm üyelerini desteğe davet etmişler. Sizlerin aracılığı ile ABHAZFED’e ve bize bugüne kadar destek olan herkese teşekkür ederiz.

-Çok teşekkür ediyoruz ve ‘siyanürsüz’, doğayla barışık, kültürümüzü yeniden üretebildiğimiz günler diliyoruz.


Fındıcak Abhaz Derneği Yönetim Kurulu
Başkan Behlül Der Bıc, Mustafa Demir Psuna, Kadir Der Bıc, Yunus Emre Ar Çuraxan, Betül Tekin Karabaş
Denetleme Kurulu
Sinan Tekin Karabaş, Aslı Tekin Ünlü Karabaş, Murat Der Bıc

Birgül Asena Güven
Birgül Asena Güven
1959 yılında Fethiye’de doğdu. Adigelerin Şapsığ boyundan. 1984 yılında Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi bölümünü bitirdi. İş hayatına özel sektörde 1985 yılında başladı. İstanbul Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Yüksek Lisans programına katıldı. Uzun yıllar global şirketlerde Finans Yönetimi yaptı. Kafkas derneklerinde çalıştı, yayın organlarında yazdı. Halen Jıneps yayın kurulu üyesidir.

Yazarın Diğer Yazıları

Sanatçı kimlik kartlarını aldılar

Ülkemizin ve camiamızın yoğun gündemi arasında yüzümüzü güldüren haberlerin mutlaka kayda geçmesini önemsiyoruz. TC Kültür ve Turizm Bakanlığı’na yapılan başvuruları geçtiğimiz günlerde sonuçlanan Esen...

Şamil Eğitim ve Kültür Vakfı’nın projeleri

Şamil Eğitim ve Kültür Vakfı’nın düzenlediği Ödüllü Dijital Resim Yarışması ‘Nart Mitolojisi’ sonuçlanmış, kazananları şubat sayımızda yayımlamıştık. Yarışma hakkında Ayşen Dağıstanlı, Figen Çiloğlu ve...

‘Etkili bir koordinasyonun olmaması ciddi bir sıkıntı’

Canın, sağlığın kıymetini anlamak için böyle yaşanmışlıklara ihtiyacımız olmasa, depremlerle, afetlerle sınamasak bildiklerimizi iyi olurdu elbette. Doğanın döngüsünde bunlar da var ne yazık ki....

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img