Birçok defa istememe rağmen çeşitli sebepler nedeniyle gidip göremediğim, daha önce iki kere oğlumu gönderdiğim vatanımı görme fırsatım oldu nihayet.
Hazırlıklar sırasında istenen PCR testi sonucu pozitif çıkar, bir aksilik olur, gidemem diye yaşadığım stresi anlatamam; zira daha önce biletini aldığım halde uçak krizi nedeniyle gidememiş ve büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştım. Neyse ki bir aksilik olmadı bu sefer.
Uçak Krasnodar Havaalanı’na indiği andan itibaren heyecanım artmaya başlamıştı. Oğlumun uğurlarken söylediği “Kutsal topraklara gidiyorsun” sözü geldi aklıma… Sonunda kutsal vatan topraklarındaydım.
Bu sefer ne düşürülen uçak, ne korona, ne maddi şartlar ne de başka nedenler engelleyebilmişti…
Ayrıca Adigey Cumhuriyeti’nin 30. kuruluş yıldönümünde vatan toprağında olmak çok daha güzel hale getirmişti bu geziyi.
“Keşke hiç ayrılmasaydık buralardan…”
Daha ilk günün sabahında sokağa çıkıp yürürken sanki orada doğup büyümüşüm gibi hissettim kendimi.
Şehrin düzeni ve doğanın güzelliğine insanlarımızın sıcakkanlılığı da eklenince çok güzel geçeceği belli olmuştu gezinin. Nitekim öyle de oldu.
Fakat gezi boyunca, cennet gibi bir vatanı bırakıp bilmedikleri topraklara gitmek zorunda bırakılan atalarımın çektikleri ıstırabı da yüreğimde hissettim. Sürekli “Keşke” dedim, “Keşke hiç ayrılmasaydık buralardan”…
Lenin Meydanı’ndaki 30. yıl kutlamaları havanın soğuk olmasına rağmen coşkulu bir şekilde yapıldı. Aralarında Nalmes ve İslamey’in de olduğu çeşitli dans ve müzik grupları sahne aldı. Sonrasında havai fişek gösterisiyle gece sonlandı.
Tur programımız gereği gittiğimiz köyler, gezdiğimiz müzeler, parklar hepsi çok güzeldi. Gezi boyunca oralı ve dönüşçü dostlarımızın ilgisi, alakası hiç eksik olmadı üzerimizden, sağ olsunlar…
Üç günlük Maykop programı sonrası Karaçay Çerkes’e doğru yola koyulduk. Geçtiğimiz bütün yollarda doğa bize bütün cömertliğiyle tüm güzellikleri gösterdi. Sonbaharın o pastel renk zenginliği tüm coğrafyaya hâkimdi.
Akarsular, ormanlar, geniş meralar yol boyunca eşlik etti bize.
Dombay’a vardığımızda adeta büyülendik. Teleferik ile yukarı çıkacağımız sabah güneş bütün sıcaklığıyla bizimleydi, sanki oranın bütün güzelliklerini görmemizi istercesine…
Çerkesk’te bizi karşılayan ve ağırlayan Adige Xase Başkanı Ali Aslanov hem oradaki köyleri gezdirdi hem de çok güzel ikramlarda bulundu, sağ olsun…
“Parka şehir yapmışlar”
Çerkesk sonrası rotamız Nalçik’ti.
Gece yarısı vardığımız Nalçik turumuz ertesi sabah erkenden başladı. Nalçik’i gezerken ilk hissettiğim, hani şehirlere park yaparlar ya, burada tersine parka şehir yapmışlar şeklinde idi. Yemyeşil, dünya güzeli bir şehir…
Bu güzel şehri de bir gün içerisinde hızlıca gezip tanımaya çalıştık ama yetmedi maalesef. Biz geziye katılan tüm grup, buralara kelimenin tam anlamıyla âşık olduk.
Grubun ortak fikri mutlaka tekrar gelmek, daha uzun bir zaman aralığında buraları gezmek yönündeydi. Aramızda gelip vatanına yerleşmekten yana olanların sayısı da hiç az değil. Bizimle beraber gelen genç arkadaşlarımızın vatana dair güzel duygular beslemesi de çok güzel bir kazanım oldu.
Hepimizin bu hislerle oralardan ayrılmasında karşılaştığımız insanlarımızın etkisi oldukça fazla. Çok güler yüzlü, misafirperver ve yardımseverdiler.
Onların beklentileri de diasporadaki herkesin gelip vatanlarını düzenli olarak ziyaret etmeleri, imkânı olanların vatanlarına yerleşmek yönünde karar almaları, özellikle gençlerin vatana yerleşmek konusunda şartlarını oluşturmaları yönünde…
Ben, kendi adıma bu kadar geç kaldığım için çok ama çok pişmanım.
Ama biliyorum ki bundan sonra yakaladığım her fırsatta orada olacağım. Hatta bir mülk edinip dikili bir ağacımın olması için gayret göstereceğim.