Pencereden görünen…
Kim ne derse desin, içinden piyanist çıkan, Moda’nın en bilinen, en görkemli yapısıdır…
Ahşap panjurlar, yer yer kararmış köşe taşları, dönen merdivenleri, yüksek bahçe duvarları…
Kaç kuşak yaşamıştır, kaç kuşak daha yaşayacaktır…
Büyük evin derdi de büyük olur, müştemilat, bahçesi, duvarı, ısınması, bakımı, temizliği…
Her şeyden evvel bu evin ruhunu korumak…
Kapısının çalıp çalmadığını bilemeyiz, içinden notaların duyulduğunu tüm Moda bilir…
Evin ruhu, dışarı açılan penceredir, mutfak penceresinin buğulanmasıdır, bacasından tüten dumandır…
Bahçeden duyulan çocuk sesidir…
Evin ruhu bayramlarda asılan bayraktır…
Eski büyük mezar taşları gibi eski evler de büyükmüş…
Pencereden asılan bayrak ev kadar büyük olmayabilir fakat her bayram, her kuşak, katlanmış örgü bayrak sandıktan çıkar, kâh o pencere kâh bu pencere, yerini alır…
Kararmış taş ile ahşap kara panjur arasında, hafif esen bir bahar akşamı rüzgârıyla hem Ada’ya hem Moda’ya seslenir…
Bugün de bize düşen nafakamızı aldık…
Bir nişanedir, evin önünde yeşil yeşil, her daim nöbet tutan ağaç…