Tutuklu edebiyatçı Sami Özbil, Ceylan Yayınları’ndan çıkan yeni romanı “Kara Kuzgun”u 20 Temmuz 2015 tarihinde Suruç’ta gerçekleştirilen katliamda yaşamlarını yitiren Ferdane Kılıç ve oğlu Nartan Kılıç’a ithaf etti.
Kitap tanıtımı
1864 yılı baharı. Çerkesler Adige topraklarından tarifsiz bir zulümle çıkarılıyor. Direniş ve ihanet kol kola. Sonrasında dönemin İstanbul’una gidip, kendimizi Zişan’ın, Aksara’nın ve Çestav’ın trajik hikâyesinin içinde buluveriyoruz:
“Göğsüne ilk harfi düştüğün çocukluğundan bu yana yazmayı kağıtla konuşmak saydın. Şimdi aranızda kelimelerle örülmüş günler, yola düştüğün sayfalarda yükselen dağlar dururken çıkagelirse eskiye dönmek büsbütün imkânsız. Teselliyi mürekkep denizlerinde aramaktan başka çare gelse aklına deneyeceksin, gelirse dene, değer. Hayat daha huzurlu orada, farkındasın kâğıda dokunduğundan bu yana. Irmaklara dökülen, kuyulara düşen, sırasında dağlara çıkan, yıldızlara tutunan kelimeleri toplamayı başarır mısın bilmiyorsun ama kararlısın. Dener, olmadı yırtar atarsın, kim bilecek; yazmak her hâlükârda iyi gelecek itildiğin, maruz kaldığın, mecbur bırakıldığın ama sonunda bile isteye giydiğin yalnızlığa. Dağı dağa eklesen, rüzgârı rüzgâra, kuşun birini diğerine, ihtimal avuç kum tutacak aldığın yol. Teleğinden hafif masal kuşları çıkacak karşına. Aklına geleni, geldiği gibi geçir istersen sayfalara. Düğümleri çöz kalbinin, kelimeleri hapsetme birbirine, sular aksın avuçladığın harflerin arasından. Haydi başla.
Diviti çıkardı, hokkaya doldurdu, bir suretle daha zuhur edebileceği dünyanın gürültüsüne boş vererek avucundaki kelimeleri evirip çevirirken, karşılaşacakları gün diyeceklerinin hayaliyle doldu…”