Jin Jîyan Azadî: ‘Bambaşka zincirlere vurulmuş olsak da hepimiz özgür olana kadar hiçbirimiz değiliz’
Ekim ayının ilk günleri ikbal Uzuner ver Ayşenur Halil, Semih Çelik isimli bir erkek tarafından vahşice katledildi. İstanbul’da merkezi bir yerde gün ortasında gerçekleştirilen bu iki cinayet üzerine kadınlar başta olmak üzere toplumun neredeyse her kesimi sesini yükseltti. Türkiye’nin farklı şehirlerinde, üniversitelerde protestolar yapıldı. Bu sokak hareketlilikleri bu vahşice cinayet bağlamında kadın cinayetlerinin durdurulmasını, kadınların kamusal alanda özgürlüğüne dair politikaların geliştirilmesini, İstanbul Sözleşmesi’nin ve bu kapsamda kanunlaştırılan 6284’ün uygulanmasını talep etti. İstanbul Sözleşmesi yaşatır diyemeyenlere tepki gösterildi. Bu protestolarda ise ilk günden itibaren dikkat çeken bir slogan oldu: Jin Jîyan Azadî.
Jin Jîyan Azadî, kadın mücadelesi verenler için de daha önce sokak hareketliliklerine dahil olmuş insanlar için de aslında uluslararası boyutta yeni bir slogan değil1. 2010’ların ortalarından itibaren2 dünya kamuoyunda daha sık duymaya başlamış olsak da özellikle 2022’de İran’da zorunlu başörtüsü kurallarına uymadığı gerekçesi ile ‘ahlak polisi’ tarafından gözaltına alınıp gördüğü şiddet sonucu hayatını kaybeden Jina Mahsa Amini’nin ardından alevlenen protestolarla uluslararası boyuta taşındı3. Geçen haftalarda İran’da Jina Mahsa Amini’nin ikinci ölüm yıldönümü için kadınlar yine Jin Jîyan Azadî şiarıyla başörtüsüz olarak sokaklara çıktılar. Yalnızca Ortadoğu’da değil, dünyanın birçok yerinde kadının özgürce yaşamının engellenmesine dair, kadını özel alana hapsetmeye dair ataerkil pratik ve politikayı eleştirmek için bu slogan kullanılmaya başladı. Bianet’te Evrim Deniz’e konuşan Sebahat Tuncel bu sloganın felsefesini “Kadınların ‘Tüm dünya kadınları birleşin ve erkek egemen kapitalist dünyayı değiştirin’ çağrısıdır” diyerek açıklıyor4. Yani bu slogan yalnızca ataerkiyi değil, kapitalist emperyalist sistemi de değiştirmeye dair kapsayıcı bir çağrı yapıyor.
Ne var ki bu slogan geçtiğimiz süreçte sanki yeniden keşfedilmişçesine tepkilerle karşılaştı. İlk önce İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil’in katledilmesinin ardından yapılan protestolarda söylenmesine ve bir pankart olarak taşınmasına dair ‘bilinmeyen bir dilde pankart’ gibi yorumlar yapılarak sosyal medyada Kürt ve Kürtçe düşmanlığı tetiklendi5. Sonrasında ise üniversiteler içinde yapılan eylemlerde kadınlara ve eylemcilere bu sloganı attıklarında saldırıldı, hedef gösterildiler6. Koç Üniversitesi’nde kadın cinayetlerine dikkat çekmek adına yapılan protestoda bu sloganı atan kadınların saldırıya uğraması üzerine bir parti lideri, eylemi “Kampüste bölücü çetelere izin vermeyen milliyetçi gençlerin gözlerinden öperim” diyerek paylaştı. ODTÜ’de ise Kadın duvarına Türkçe, Kürtçe, Farsça, Arapça yazılan slogan bilinmeyen kişilerce iki defa karalandı. İlk gün sadece Kürtçe yazı karalandı, yeniden yazıldığında ise hem Kürtçe hem de Farsça ve Arapça karalanıp altına ‘Yettiniz’ yazıldı. Aynı gün bir grup öğrencinin açtığı, üzerinde Jin Jîyan Azadî yazan pankart ise alenen yırtıldı. Türkçe yazan sloganı kimse karalamadı ya da eylemlerde söylenmesine yönelik bir itiraz olmadı. Yani anlaşılan sloganın altındaki felsefeyle ve çıkış noktasıyla bir problemleri yok – ya da Benedict Anderson’ın yıllar önceki tespiti gibi milliyetçi hareketler teorik temelden yoksun olduğu için söylemleri ve eylemleri tutarsız, düşünülmemiş ve derinliği olmayan nefret söylemlerinden öteye gitmiyor.
Bütün bunların ışığında Jin Jîyan Azadî’nin neden Ortadoğu’da ve ötesinde sahiplenilen, uyarlanan kuvvetli bir slogan olduğuna dair konuşmaya ihtiyaç var. Jin Jîyan Azadî, Türkçe çevirisiyle ‘Kadın, Yaşam, Özgürlük’ birbirinden bağımsız üç kelime değil7. Bianet’te Evrim Deniz’e konuşan Gültan Kışanak bu sloganın sokakta kendiliğinden ortaya çıktığını, kadına yönelik şiddet ve katliamlara karşı 2008’de yürütülen kampanyalardan beri kullanıldığını belirtiyor8. Jin Jîyan Azadî, kadınları sokakta arkasına almış bir slogan olarak ilk başta “Kadın” diyerek Kadın’ın kendisinin varlığının vurgusunu da yapıyor. Kadın’ı yok sayan, görmeyenlere karşı, ve hatta Kadın’ın kadınlığını sorgulayanlara da karşı Kadın’ın burada olduğunu vurguluyor. Sokakta ortaya çıkmış bir slogan olarak kadının toplumun içinde özgürleşmesine çağrı yaparken bir yandan da kadının kendi içinde özgürleşmesinin de kıymetinin farkında olan bir slogan9.
Jin-Jîyan aynı zamanda bir talep de ortaya koyuyor. Kadın’ın yaşamına dair bir talep. Namus adı altında katledilen kadınların, kadın ölümlerinin intihar diye geçirildiği, zorla evlendirmelerin, çocuk istismarının, ensest ilişkilerin olduğu Ortadoğu coğrafyasında kadının kendi hayatını talep etmesinin dahi ne kadar politik bir talep olduğunu vurguluyor. Kadın’ın özgürce yaşamını talep etmesi o kadar korkutucu olacak ki İran’da Jîna Amini’nin ardından yapılan eylemlerde duvardaki Jin Jîyan Azadî yazılarını silenler, üzerlerine ‘kadın, iffet, namus’ ya da ‘erkek, şeref, otorite’ gibi yazılar yazmış10.
Ayrıca, Jin Jîyan Azadî farklı dillere çevrilmiş11 hatta bazı durumlarda farklı dillerde değiştirilerek de kullanılmış bir slogan olsa da Kürtçe orijinali ile içinde bulunduğumuz, hâlâ devam eden emperyalist ilişkilere dair karşı bir duruş sergiliyor. Özellikle dil üzerinden ama onun dışında hayatın farklı alanlarında da yapılan politik ve kültür emperyalizmine karşı Kürtçe bir slogan olarak, Türkçe (veya Farsça) bilmediği için sağlık hizmetlerinden yararlanamayan, polise gidince ifadesi alınmayan kadınların, ilkokullarda zorla dil dayatılan çocukların olduğu bu coğrafyada normalize edilmiş görmezden gelme politikasıyla sürdürülen kolonyal ilişkilere karşı bir duruş belirtiyor.
Kampüslerde ve sosyal medyada ‘Jin Jîyan Azadî’ üzerinden yükselen Kürt nefreti, Kürt kadınını kadın mücadelesinde görmeye tahammülsüzlük ve Kürtçe nefretinden de bahsetmemiz gerekiyor. Bu nefret söylemleri, karalamaları yalnızca Kürtçeye dair değil tabii ki, bütün ötekilere de yapılan bir ayrımcılık. ODTÜ’de yaşanan olaylar da bunu sembolik olarak göz önüne koyuyor, önce Kürtçe, sonra Farsça ve Arapça olan yazı karalanıyor. İlk sille Kürtlere, sonraki bütün ezilenlere. Bu sebeple bunun yalnızca birkaç milliyetçinin Kürt nefretini körüklediği bir dalga değil, aslında genel bir tahammülsüzlük ve nefretten körüklendiğini hatırlamak ve hatırlatmak gerekiyor. Verilen tepkiler yalnızca Kürt nefreti değil, Türk’ü tek ve hiyerarşik olarak üstte tanımlayan yerden eylemler içeriyor: ‘Türk kadını’ vurgusu olan pankartlar, tepki olarak Mustafa Kemal’in askerleriyiz denmesi, alternatif koydukları eylemlerde yapılan ikili cinsiyet ve Türk töresi vurgusu gibi… Bunların hepsi yine meşhur Türklük Sözleşmesi’nin patriarka ile de ne kadar iç içe olduğuna işaret ediyor12. Bir anlamda kadınlara ‘Feminist olabilirsin ve kadın cinayetlerine karşı eylem yapabilirsin ama Türklük Sözleşmesi’ni sarsmaya çalıştığında sana da izin vermeyeceğiz, hayatın için tehdit oluşturacağız, gerekirse eylemci kadınlara da saldıracağız’ diyor.
Bu bağlamda, Jin Jîyan Azadî dendiğinde etrafınızda kimin olmadığına dikkatli bakın. Kimin söylemediğine bakın. Kimin sadece bazı kadınlar dediğine bakın, çünkü onlar aynı zamanda makul kadın arayışında olup sizi sorgulayacak, beyanınızı sorgulayacak, hayatınıza karışacaklar. Bu süreçte ‘küfür cinsel şiddetin teorisidir’ sloganlarında da çok net fark ettik ki söylenenler yapılacaklara işaret ediyor. Bilmukabele söylenmeyenler de bir gün susturulacaklara, sorgulanacaklara, ötekileştirileceklere işaret ediyor. Unutmamalıyız ki, ‘bambaşka zincirlere vurulmuş olsak da hepimiz özgür olana kadar hiçbirimiz değiliz’.
1 Sloganın çıkıșına dair makale: Ghaderi, Farangis. “Jin, Jîyan, Azadî and the Historical Erasure of Kurds.” International Journal of Middle East Studies 55, no. 4 (November 2023): 718–23. https://doi.org/10.1017/S002074382300137X.
2 https://www.languageonthemove.com/women-life-freedom-the-slogan-swimming-against-the-global-tide/
3 https://apnews.com/article/iran-hijab-protests-mahsa-amini-anniversary-59641e9254eea45c069b54d590c7e818
4 https://bianet.org/haber/nedir-bu-jin-jiyan-azadi-300688
5 https://x.com/dailyturkist_/status/1842891452554043534
6 https://bianet.org/haber/ogrenciler-vazgecmiyor-jin-jiyan-azadi-300872
7 Sloganın çıkıșı ve Jîna Amini eylemlerinde popülerleşmesine dair daha detaylı bir yazı: https://www.jadaliyya.com/Details/44560/Why-%E2%80%9CJ%C3%AEna%E2%80%9D-Erasure-of-Kurdish-Women-and-Their-Politics-from-the-Uprisings-in-Iran
8 https://bianet.org/haber/nedir-bu-jin-jiyan-azadi-300688
9 https://bianet.org/haber/nedir-bu-jin-jiyan-azadi-300688
10 https://crimethinc.com/2023/03/08/jin-jiyan-azadi-woman-life-freedom-the-genealogy-of-a-slogan
11 https://nlka.net/eng/jin-jiyan-azadi-kurdish-women-resisting-in-the-4-parts-of-kurdistan/
12 Türklük Sözleşmesi, Barış Ünlü’nün aynı isimli kitabında söz ettiği, Türklüğü kabul etme halinde kişilere kamusal alanda bazı imtiyazlar tanınması ancak bunu reddetme durumunda veya sözleşmeye uymama durumunda kişiler için ceza mekanizmalarının işletildiği bir sözleşme hali. Ünlü, Barış. 2018. Türklük sözleşmesi: oluşumu, işleyişi ve krizi. 1. baskı. Dipnot Yayınları 279. Ankara:. https://www.dipnotkitap.com/kitap/turkluk-sozlesmesi/246