İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Gazze’deki savaşın bölgenin tamamında İsrail kontrolü sağlanana kadar süreceğini belirtti.
Aylar önce Hamas ile ateşkesi bozan İsrail o zamandan bu yana Gazze’ye saldırıyor. Son haftalarda bölgeye yardımlar da engellenmiş durumda.
Birleşmiş Milletler yetkilisi acil yardım gelmemesi durumunda Gazze’deki 14 bin çocuğun ölebileceğini söyledi.
Üç aşamalı plan
Uluslararası baskılar sonrası Netanyahu, Gazze’ye yardım ulaştırmak için üç aşamalı bir plan açıkladı.
Plana göre, bölgeye ulaştırılacak temel yardım malzemeleri Amerikan şirketleri ve yetkilileri tarafından verilecek. Ayrıca İsrail ordusu tarafından korunacak gıda dağıtım noktaları açılacak. Gazze’nin güvenlik kontrolünün sağlanmasının ardından sivillerin korunması için bir güvenli bölge oluşturulacak.
Netanyahu, İsrail’in güvenliğini garanti altına alan ‘açık şartlar altında’ savaşı sonlandırmaya hazır olduğunu söyledi.
Bu şartlar arasında;
*Tüm İsrailli rehinelerin serbest bırakılması,
*Hamas’ın silah bırakması,
*Hamas liderliğinin Gazze’den sürgün edilmesi
*Ve bölgenin tamamen silahsızlandırılması yer alıyor.
“Hamas liderini muhtemelen öldürdük”
İsrail’in ‘açık ve haklı’ bir hedefe sahip olduğunu belirten Netanyahu, Hamas’ı yenmekte kararlı olduklarını ve bu hedeflere ulaşana kadar çalışmalarının süreceğini vurguladı: “Henüz işimiz bitmedi. Çok düzenli bir planımız var.”
Netanyahu, Gazze’de onlarca ‘militanın ve terörist altyapının’ ortadan kaldırıldığını ve muhtemelen Hamas lideri Muhammed Sinvar’ın da öldürüldüğünü iddia etti.
Geçici ateşkes ve rehine takası için bir fırsat doğarsa, İsrail’in buna açık olacağını belirten Netanyahu, 7 Ekim 2023 saldırılarında Hamas tarafından kaçırılan 20 rehinenin hâlâ hayatta olduğuna, yaklaşık 30’unun ise öldüğüne inandıklarını söyledi.
Şu ana kadar Gazze’ye yaklaşık 100 yardım kamyonunun girdiğini, bunların yaklaşık yüzde 10’unun Hamas’ın eline geçtiğini düşündüklerini söyledi ve “Bunun önüne geçmek için elimizden geleni yapıyoruz” diye ekledi.
İsrail hükümetinde teokratik eğilimler artıyor
İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), ‘Gideon’un Arabaları Operasyonu’ adını verdikleri operasyon kapsamında 18 Mayıs’ta Gazze Şeridi’nin kuzey ve güneyinde geniş çaplı kara harekâtına başlandığını duyurdu.
Operasyona İsrail’in verdiği isim olan “Gideon’un Arabaları” ifadesi doğrudan Eski Ahit’te geçmiyor. Ancak bir yargıç olan Gideon’un 300 kişilik küçük bir ordu gibi alışılmadık taktikler kullanarak Midyanlıları yenmesi ve geleneksel askeri güç yerine ‘ilahi rehberliğe duyduğu güven’ kutsal kitapta kendine yer bulur. İsrail’de özellikle aşırı sağcılarla Başbakan Binyamin Netanyahu’nun Likud Partisi’nin kurduğu ittifakla beraber, teokratik eğilimlerin İsrail hükümetinde arttığı gözlemleniyor.
Netanyahu, daha önce yaptığı bir konuşmada, Tevrat’ta Yahudi milletinin asıl düşmanı olduğu belirtilen Amaleklilere vurgu yapmış, bu konuşması bilhassa Filistinli yetkililer tarafından eleştirilmişti.
İsrail’in bu operasyon kapsamında son birkaç gündür yoğunlaştırdığı saldırılarda 200’den fazla Filistinli hayatını kaybederken, ateşkes görüşmelerinden halen sonuç alınamadı.
Diplomatlara ‘uyarı ateşi’
İsrail ordusu, 21 Mayıs’ta işgal altındaki Batı Şeria’nın Cenin kentinde, içinde diplomatların bulunduğu bir heyete ateş açtı. İsrail, bunun bir “uyarı ateşi” olduğunu ve heyetin “onaylanan rotanın dışına çıkması nedeniyle” yapıldığını, kimsenin yaralanmadığını açıkladı.
Filistinli yetkililerse, insani koşulları incelemekle görevli heyetin “gerçek mermilerle kasıtlı bir şekilde hedef alındığını” savundu.
Heyette Çin ve Hindistan dahil 30’dan fazla ülkeden diplomatların yer aldığı bildirildi.
Uluslararası tepki
Olaya çok sayıda ülkeden tepki geldi.
Avrupa Birliği Dış Politika Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, İsrail’den bu olayın sorumlularından hesap sorması çağrısında bulundu.
İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani, kendi diplomatlarının da bu heyette olduğunu söyledi ve İsrail Büyükelçisi’ni bakanlığa çağırdı.
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, olayı doğruladı ve “Bu, kabul edilemez” dedi.
İspanya, Uruguay, Meksika, Brezilya, Türkiye, Almanya, Ürdün, Suudi Arabistan, Katar ve İrlanda dışişleri bakanlıkları da olayı kınadı.
Hollanda Dışişleri Bakanı Caspar Veldkamp, “Diplomatların tehdit edilmesi kabul edilemez” derken Mısır Dışişleri Bakanlığı ise bu olayın ‘tüm diplomatik normları ihlal ettiğini’ belirtti.