Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Krizden çıkış manifestosu

Dünyada 650 üniversiteden 3 binden fazla araştırmacı koronavirüs salgınının ardından demokratik toplum ve sürdürebilir bir ekonomi için ekonomik sistemin kurallarının yeniden yazılması çağrısı yapan bir bildiriye imza attı. Bildirinin kısaltılmış halini yayınlıyoruz.

İş: Demokratikleştirme, meta olmaktan çıkarma ve çevresel sürdürülebilirlik

Bu kriz bize ne öğretti? En temelde, çalışan insanların sıradan bir “kaynak”tan çok daha fazlası olduğunu. Doktorlar, hemşireler, eczacılar, tıbbi personel, kargo çalışanları, kasiyerler, kısaca COVID-19 salgını ve karantina süresince yaşamlarımıza devam etmemizi sağlayan tüm insanlar, emekçiler, bunun yaşayan kanıtı. Bu salgın, bize çalışma eyleminin kendisinin bir “meta”ya indirgenemeyeceğini gösterdi.
Öncelikle, çalışanların kendi hayatlarını ve geleceklerini etkileyen işyeri kararlarına katılımı sağlanmalı, yani işyerleri demokratikleştirilmelidir. İş bir meta olmaktan çıkarılmalı ve herkes için faydalı istihdam sağlanmalıdır. Hem salgının getirdiği riskler hem de çevresel felaket ile karşı karşıya olduğumuz bu kritik dönemde, bu iki stratejik dönüşümü yapmak, bize sadece insanlara onurlu çalışma şartları yaratma konusunda değil, aynı zamanda gezegendeki yaşamı ve geleceği korumak adına kolektif hareket etme konusunda da yardımcı olur.

İşyerlerini demokratikleştirmek

Her sabah birçok çalışan, evlerinde karantinada kalabilme şansına sahip olanlarımızın da temel ihtiyaçlarını karşılamak üzere işlerine gitmeye devam ediyor. Yaptıkları işin ne kadar önemli ve onurlu olduğunu tarif etmek için, yalnızca “temel ihtiyaç” tanımı bile yeterli. “Temel ihtiyaç” tanımı, kapitalizmin insanları sadece “kaynaklara” dönüştürme çabasını da açığa düşürüyor. İnsanlar ve emekleri, sadece “kaynak” olmaktan ibaret değildir. İnsan ve emeği olmadan hiçbir kaynak, üretimi de, hizmeti de, işleri de, işyerlerini de var edemez.
Şirketlerin ve bir bütün olarak toplumun, emekçilerin bu kriz zamanındaki emeklerini takdir etmesinin en iyi yolu, işyerlerini demokratikleştirmekten ve çalışanların yönetime katılımının önünü açmaktan geçiyor.

İşi meta olmaktan çıkarmak

Bu salgın ve devamında yaşamakta olduğumuz kriz aynı zamanda şunu gösterdi: İşi, sadece hayali bir meta olarak kavramsallaştırmamalı ve yukarıda bahsedilenler gibi önemli kararları tamamen “piyasa” dinamiklerine bırakmamalıyız. Sağlık sektöründe istihdam ve acil durum teçhizatının ve servislerinin tedariki, yıllardır kârlılık mantığı ile idare edilmektedir. Her gün salgına kurban verilmekte olan binlerce insan, neden bazı ihtiyaçların asla tam anlamıyla ticarileştirilmemesi ve kârlılık mantığıyla karşılanmaması gerektiğini, bize tekrar tekrar en acı şekilde hatırlatıyor. Konu, insanların ve gezegenin sağlığı olduğunda, kârlılık mantığı, her şeye karar veren temel prensip olamaz.
İşi meta olmaktan çıkarmak, belirli sektörleri “serbest piyasa” yasalarından korumak ve aynı zamanda tüm insanların işe ve işin getirdiği insanlık onuruna erişimini sağlamak anlamına geliyor. Bu hedefe ulaşmanın bir yolu, istihdam garantisi yaratmaktır.

Çevresel sürdürülebilirlik

2008 krizi ve sonrasında yaptığımız hataları tekrarlamayalım. 2008 finansal krizi, finans sektörünün koşulsuz şekilde kurtarılmasıyla sona erdi ve kamu borcunu derinleştirdi. Eğer devletlerimiz bugün ekonomiye müdahale edeceklerse, bu müdahaleden fayda sağlayacak şirketler, demokratik prensiplere uygun hareket etmelidir. Hizmet ettiği ve onu oluşturan demokratik toplum adına devletler, hayatta kalmamızı sağlamak ve acil çevresel sorunlarla baş edebilmek için yaptığı müdahaleleriyle, yardım ettiği şirketlerin stratejik yönelimlerindeki ve çevresel sorumluluk anlayışlarındaki değişiklikleri, yapacağı yardıma ve müdahalesine şart koşmalıdır. Devletler, müdahalelerden fayda sağlayacak şirketlerin, çerçevesi net şekilde belirtilmiş çevresel düzenlemelere uymasını sağlamanın yanında; şirketlerin iç yönetişim ile ilgili demokratikleşmeye yönelik adımları atmasını da dayatmalıdır.
Mevcut kapitalist sistemde emek, gezegen ve sermaye arasında bir denge bulunmaya çalışıldığında, kaybedenin hep emek ve gezegen olduğundan emin olacak kadar deneyimimiz var.
Kendimizi daha fazla kandırmayalım. Verecekleri kararların somut sonuçları olmadıkça, sermaye sahiplerinin ve şirketlerin çoğu, ne emekleriyle şirketleri var eden insanların onurunu umursayacaklar ne de yaklaşan çevresel felaketle mücadele edecekler. Bunların gerçekleşmesini umutsuzca beklemektense, dünyadaki yaşamın sürdürülebilirliğini sağlamanın başka bir yolu var: şirketleri demokratikleştirmek, işi meta olmaktan çıkarmak ve insanı ve emeğini sadece bir “kaynak”tan ibaret görmekten vazgeçmek.

İmzacı akademisyenlerin tam listesine ulaşmak için: https://democratizingwork.org/

Yazarın Diğer Yazıları

Sinejan’ın yeni bestesi

Kanada Toronto’da yaşayan Sinejan Özaydemir’in “Hate Me” adlı parçası 26 Nisan’da dijital müzik kanallarında yayımlandı. https://www.youtube.com/watch?v=3fAdC1H2jdU

Etnik defile

Maykop’ta bulunan Adigey Cumhuriyeti Sanat Galerisi, tasarımcı Ruzanna Paranuk’un hazırladığı etnik gelinlik koleksiyonundan oluşan sergiye ev sahipliği yaptı. 4 Nisan’da açılan, küratörlüğünü Aslan Tlebzu’nun yaptığı...

Çerkes kadınının imajı

Adigey Cumhuriyeti Milli Kütüphanesi’nde “Adige folkloru ve edebiyatında Çerkes kadınının imajı” başlıklı bir etkinlik yapıldı. 26 Nisan’da Adigey Kadınlar Birliği, Adigey Ulusal Tiyatrosu ve...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img