Novaya Gazeta’nın Nalçik olaylarını değerlendiren sayısında, saldırının üzerinden bir hafta geçtikten sonra Nalçik’e giden Konstantin Poleskov’un notları yayınlandı. Poleskov, Nalçik’ten çok önemli notlar aktardı. Ama Poleskov’un notlarının yanında, militanların cesetlerinin tutulduğu vagondan getirdiği ve cep telefonuyla çekilmiş resim ise dehşetti. Novaya Gazeta editörü fotoğrafı şu notla birlikte bastı; ‘Muhabirimizin aldığı fotoğrafı tam olarak ve büyük olarak yayınlamanın mümkün olmadığını düşünüyoruz. Çünkü insanlık ve profesyonel ahlak açısından bu mümkün değil.’
Her şey saat 9 gibi başladı. Gece nöbet tutan polis çalışanları polis kıyafetlerini değiştirme fırsatı bulamamıştı bile. Ve bir an oldu ki, kimin kime ateş ettiği tamamen anlaşılmaz oldu. Her iki tarafta da sivil giyimli ve silahlı insanlar vardı. Şimdi, iddia ettikleri düzenli hareket bunun neresinde!
Gerçi her şeye rağmen darbe vuran bir grup vardı. Görgü tanıklarının anlattıklarına göre, FSB şube binasına saldırı kamuflajlı ve iyi silahlanmış kişilerce başladı. Özellikle onlar ateş etti. Daha sonra ise çatışmaya iyi hazırlanmamış gençler topluluğu girdi, bunların çoğu polis şubelerinden veya silah mağazasından silah ele geçirmeyi planlayan silahsız kişilerdi. Bu tür iki silah mağazasına da saldırıldı: Arsenal ve Okhotnik adlı iki mağaza.
Hediye mağazası ve beşinci okul bahçesi hedef değildi, buralara direnişçiler sadece çekilmişti. Sivil kurbanlar ise düzensiz açılan ateş kurbanı oldu.
Birçoğu şöyle bir sonuç çıkardı, silahlı saldırı şehre değil, güç birimlerine yönelikti. Hiçbir hükümet binası ele geçirilmedi.
Çatışmanın Beşinci Okul’a çok yakında devam ettiği haberinin duyulması üzerine ebeveynler çocuklarını almak için yola döküldü. Minibüs şoförüne ‘ Bizi oraya götür, çocuklarımız orada dediler.
Tam da FSB binası yakınından geçtiler. Bu sırada silah sesleri duyuldu. Yolculardan biri ayağından yaralandı. Bir kadın daha vardı. Onun korkudan bayılıp düştüğü sanıldı, ancak anlaşıldı ki tesadüfen gelen mermi onu öldürmüş.
Aslında her şey çok önceden başladı. SSCB’nin dağılmasının ardından Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’nde halkın dini duygularının yeniden inşa edilmesine karar verilmiş, mescitler inşa edilmeye başlanmıştı. -Şimdi onlar kapatılmaya, dini duygular ise elverişli polis yöntemleri ile soğutulmaya çalışılıyor, o ayrı- Fakat eğitimli din adamları yoktu, imamlar kalabalıktan seçildi.
Yaklaşık bu dönemde Kabardey’e bilgi sahibi din adamları gelmeye başladı. Türkiye, Suriye, Suudi Arabistan ve Ürdün’den. Kur’an’ı iyice bilmeyen yaşlılar ve yerel imamlar, din öğretmenlerinden memnun idi. Elbette gençler de Allah’a hizmet edenleri, yerel parti sekreterleri veya çiftlik başkanlarından daha çok severek dinliyordu. Eğitim bakanlığı Din İdaresi yönetimi ile bir program kabul etti ve İslam ülkelerine gençler eğitim için gönderildi. Onlar geri döndü. Ve eski din görevlilerini, eski parti sekreterlerini kabul edilemez şeylere, hatta dini tahkir gören hatalara müsamaha gösterdikleri için sıkıştırmaya başladılar. Bir keresinde genç Müslümanlar, eski imamı bilgisizlikten dolayı camide alakasız bir Arapça metni kutsal bir metinmiş gibi okuduğu için kovalamıştı. Sonuçta bağımsız olarak cemaatler oluşturmaya karar verdiler.
Orada her şey satıldı. İş bulma para, eğitim para, sükunet içinde yaşama para. Rüşvet denilen şey burada, elle tutulur ölçülere ulaştı. Ülkedeki en tanınmamış insanlar yürütme kuvveti temsilcileri. Sokakta sorun, ‘En büyük hırsız kim?’ Size verecekleri cevap, hükümetten bir isim olacak.
Genç Müslümanları hiç kimse dikkate almıyordu, ta ki eski Devlet Başkanı Kokov ve İçişleri Bakanı Şogenov, Patruşev ile görüşmek için FSB’ye gidene kadar. Yapılan incelemelerin ardından, bölgede oluşmaya başlayan radikal İslamcı yer altı organizasyonunun açığa çıkarılması kararlaştırıldı. İşte o zaman ilk kez ‘Vehhabiler’ adı duyuldu.
Vehhabiler listesine girenler, sadece mescide gittikleri ve namaz kıldıkları için listeye düşmüştü ve düzenli olarak aranmaya başladılar. Farklı şubelerden haftada üç kez ziyaret edilmeye başladılar. Ve dövüldüler de tabii. Onlar da arkadaşlarını anlattılar, çünkü külotlarına kadar soyulmuşlardı.
Eğer külot yoksa vehhabiydi!
Savcılık açıklamada bulunmadı, ‘işaretlenmişler’ ise artık alınmadı.
İşte her şey böyle başladı…
Yaralılar halen hastanelerde. Sayıları yüzden fazla. Bazılarının durumu kritik. En ağır olanlar uçaklarla Moskova ve Rostov’a götürülüyor.
Çatışmalarda ölen 31 güvenlik organı çalışanı defnedildi. Kimliği tespit edilemeyenler OMON bölgesinde. Yakınları bir an önce onların kendilerine verilmesini istiyor, çünkü yakında cesetlerin kendi oğulları olup olmadığı anlaşılmayacak duruma gelecek. Her gün ‘yok edilenlerden’ ortalama yirmi kadarının yakınları eylem yapıyor. Onlar sadece burada bir mezarlarının olmasını istiyor. Onlar her yönden polis tarafından kordona alınıyor, hatta trafik müdürlüğü araçları yanlarından yürüyor. Zalski bölgesindeki yakınlar tehdit edildi; ‘Şehre gitmeye ve cesetleri talep etmeye yeltenmeyin. Tüm ailenizle süreriz.’
Doğru, yeni Devlet Başkanı Kanokov, cesetlerin yakınlarına defnedilmesi amacıyla verilmesi ricasında bulunma sözü verdi. Ama Başsavcılığın pozisyonu, bu konuda çok keskin; militan olarak tespit edilenlerin cesetleri, Rostov’a götürülecek ve yakılacak.
…Yorumsuz…Yorumsuz…Yorumsuz……Yorumsuz…Yorumsuz…Yorumsuz…
Nikolay Şepel, Rusya Başsavcı Yardımcısı:
“Kabardey-Balkar bölgesinde vahhabizm tehlikesi olduğunu 2001 yılında söyledik. Yerel hükümet tedbir almadı ve şimdi işte sonucu. Devlet Narkotik binasına düzenlenen saldırı yerel hizmetlerin yardımı ile değil federal güçlerin müdahalesi ile açığa çıkarıldı. İmam ifade verdi ve ondan dolayı silah deposu ortaya çıktı.
Bizim bilgilerimize göre, saldırıya 150’den fazla militan katıldı. Saldırı 18 yere yönelik yapıldı. 35 güvenlik organı çalışanı öldü. 12 sivil hayatını kaybetti. 100’den fazla kişi yaralandı. 215 kontrolsüz inceleme yapıldı, 128 arama. Şehre yapılan saldırıda kullanılan silahlar İnguşetya’dan ve Devlet Narkotik şubesinden alındı. Biz ‘keskin nişancıları’ bulmaya gayret ediyoruz, biz olayı çözmek istiyoruz.
Öldürülenlerin birçoğunun ölmeden önce yazdığı notlar bulundu: ‘ Allah rızası için ölüme gidiyorum’. Teröristlerin cesetleri verilmiyor, bu konu hakkında tartışılmayacak. Tetkikler devam ediyor. Her biri ile ilgili farklı karar alınacak. Onların arasında saldırıya aktif olarak katılmayanlar var. Dört kişi de teslim oldu, ikisi henüz çocuk.
Terörist olduğu tahmin edilen 85 cesetten 42’si resmen tanındı. 21’inin kimlikleri belirlendi, diğerlerinin ise ne kimlikleri ne de saldırıya katılıp katılmadıkları tespit edilemedi.
Teşhis edilenler arasında İnguş ve Çeçenler de var. Çoğunluğu ise Kabardey ve Balkarlar.”
Sayı : 2005 12