İşaretler, simgeler yerine konuşarak anlaşmaya başlayan insanlar, tarihleri boyunca yaşadıkları coğrafyaya ve kendilerine özgü dillerini oluşturdular. Farklı dilli insanların karşılaşması, anlaşabilmek için tercümanlara gereksinim duyulmasını getirdi. Kafkasya kıyılarında ticari ilişkileri yürütebilmek için 25 civarı tercümana gereksinim duyulduğu bilinir. Bir söylencedir; torbasına doldurduğu dilleri dağıtmak üzere Dünya turuna başlayan Tanrı, her ülkeye bir dil bırakarak yolculuğuna devam etmiş, Kafkasya üzerine geldiğinde dağıtım sona ermiş, ama torbada da bir hayli dil varmış, ters yüz etmiş torbayı ve kalan dillerin tümünü oraya bırakmış.
Her halka özgü diller, insanlık tarihinin yüz karası savaşların temel nedeni olan egemenlik alanını/mülkiyeti genişletme anlayışına yenik düştü yüzyıllar boyunca. Bir halka özgü olanı, onu tanımlayan önemli şeyleri yok ederek geçmişi unutturmaya çalışanlar, insanlığın ortak kültür zenginliğine önemli zararlar verdi. İnsan mülkiyetinin dışında kalan birşey olmasına, alınır satılır olmamasına karşın, dillere de önemli zararlar verdiler, halka/etnisiteye özgü oluşu zarar vermek için yeter gerekçe idi. Hızla azaldı konuşulan dil sayısı, halen tehlike sınırında olan diller var.
Bir halkın dili, binlerce yıllık ortak yaşamda biriktirdiği, özgün ve ayırd edici önemli bir değerdir, kimliktir. O halkın sevinci ve acısı ile yaşadıklarıdır. Halkların öyküleri, masalları, destanları, şiirleri, atasözlerini kısaca kültür mirasını, yaşadıkları herşeyi kuşaktan kuşağa aktardıkları önemli ve tek değerdir. Dil kültürün, hafızanın deposudur.
Bir dil yazılı olarak topluma yerleştirilemiyorsa, bilimsel ve kültürel alanda kullanılamıyorsa; kitap, film, müzik yaratılamıyorsa, insanlar kendi anadiliyle aralarında konuşmaktan korkuyor ya da utanıyorlarsa kültür ve bilgi transferi olamayacaktır. Zamanla o halkın dili ve kültürü fakirleşecek, giderek yok olacaktır. Dillerin yok olması, tek boyutlu bir uygarlığı, bu da kültürel yoksullaşmayı getirir.
Her halkın insanlığın ortak kültür mirasına katkısı vardır. Bu katkı, diller özgürce gelişebildiği, kullanılma olanağını bulabildiği oranda artacaktır. Halkların, kendilerine kimlik kazandıran anadillerini özgürce kullanarak zenginliğe katkıda bulunması, bilimsel, doğal ve masum bir insan hakkıdır, evrensel hukuk kurallarının bir gereğidir.
Herkesin anadiline sahip çıkmasını sağlayacak, karşısındakinin de kendi anadiline sahip çıkmasına saygı duyacak bir toplumsal bilincin oluşması önemlidir.
Sayı : 2006 10