Bu köşede iki önemli ressamı ağırlayacağım. İkisini de tanıma ve onlarla sohbet etme imkanını buldum. Ressam kişilikleriyle birlikte Çerkes kültürüyle olan bağlarına tanık oldum.
Avni Arbaş ve Şeref Bigalı aynı kuşak iki ressam. İkisi de aldığı akademik eğitim sonrasında yurtdışınaa gittiler. Kendilerini geliştirdiler. Sanatlarıyla, Türk resminin önemli bir döneminin isimleri oldular. Her iki sanatçıyı geçtiğimiz yıllarda kaybettik. Avni Arbaş Foça’daki evinde 2003 Ekim ayında, Şeref Bigalı ise 2005 Şubat ayında İzmir’de hayata veda etti. İkisi de Türkiye’ye göç etmiş Çerkes ailelerinin çocuklarıydı.
Çerkes Abzeh kökenli olan Avni Arbaş 1919 yılında İstanbul’da doğdu. Asker babasının görev yeri nedeniyle 1927 yılına kadar Aydın’da kaldı. Resme meraklı ve aydın bir kişi olan babası onun ilk öğretmeni oldu. Anadolu’da görev yaptığı yıllarda oğluna Fransızca öğretmeni tuttu ve O’nu o dönemin aydınlanmasında etkin olan bir dünya ile tanıştırdı. Babasının ölümü üzerine (1929) annesiyle birlikte İstanbul’a döndü ve sonrasında Galatasaray lisesine girdi. O dönem, bu okulun entelektüel yapısı içinde aldığı eğitimin önemli bir bölümünü resim eğitimi alıyordu. Okulda dönemin ünlü ressamları hocalık yapıyordu. O dönemde birlikte okuduğu ve sonrasında Türk Resminde önemli isim haline gelecek olan Selim Turan, Cihat Burak ile birlikte okulun resim atölyesine devam ediyordu. Galatasaray Lisesi’nden sonra Güzel Sanatlar Akademisi’ne kaydoldu (1937). Hocası İbrahim Çallı dönemin en önemli simasıydı. O dönem Türkiye’ye gelen ve akademide hocalık yapan Leopold Levy onun sanatını etkiledi. Fransa’dan aldığı bursla Paris’e gitti ve 37 yıl Fransa’da kaldı. Fransa’da olduğu dönemlerde yönü hep İstanbul’la dönüktü. Kızı İstanbul’da yaşıyordu. Sergiler için gönderdiği resimler İstanbul’daki sanatseverler tarafından beğeniliyordu. Lirik, sis ve buğuyla kaplanmış duygu dolu resimlerinde onun mensup olduğu Çerkes kültürün izlerini görmek mümkün. Kurtuluş Savaşı’nı konu alan kompozisyonlarında ata olan tutkusu belirgindir. Sağlığında yaptığımız sohbette Çerkes kültürüne olan sevgisinden ve bağlılığından söz etmişti. Ürdün’deki Çerkes akrabalarına gittiğini ve orada yaşadıklarını anlatmıştı. Sofralarından, Çerkesler’in ata olan tutkusundan bahsetmişti. Avni Arbaş’ın eserleri bugün müzelerde ve özel koleksiyonlarda yeralıyor.
Şeref Bigalı, 1925’te Bergama’da doğdu. Ailesi soyadından da anlaşıldığı gibi Biga’lıdır. Ailesi için Çerkezce günlük konuşma diliydi. Baba yeri Biga’nın Dereköy’ü ve akrabalarının olduğu komşu Cihadiye köyü ve O’nun pitoresk panoraması, kahvehaneleri, çeşmeleri, çeşme başında sohbet eden gençlerin görünümleri resimlerinin konusu oldu. Ölümünden sonra açılan sergisinde bu çalışmaları bir arada görme olanağını bulduk. 1950 yılında Güzel Sanatlar Akademisi’nden mezun olduktan sonra O’nun da yolu Paris’e düştü. 1963-64 yıllarında Paris’te kaldı. Tutkuyla resim yapardı. Bu tutkusunu uzun yıllar resim öğretmeni olarak öğrencilerine aşıladı. “Resim Sanatı” isimli yayınlanmış kitabı uzun yıllar bir referans ve eğitim kitabı olarak resim meraklılarına yol gösterdi. Eğitmenliğini hayatının sonuna kadar sürdürdü. Aydın, açık kişiliğinin yanında mütevazı kişiliği vardı. 1982 yılında yeni mezun bir ressam olarak İzmir’deki evini ziyaret ettiğimde gerçek bir Çerkes evine konuk olmuştum. Evde Çerkezce konuşuluyordu. Bu sohbette Paris’ten, Türkiye’deki sanatın durumundan konuşmuştuk. Sık sık benim de köyüm olan Biga’nın Cihadiye köyüne gittiğini ve burada desenler yaptığını öğrendim. Sonra ara ara ilişkilerimiz devam etti. Son yılları verimliydi. Sıkça sergileri açıldı. Ancak zamanla sağlığı bozuldu. İzmir’de vefat etti. İsteği üzerine çok sevdiği Cihadiye köyünde defnedildi.
Türk resminin bu iki Çerkes sanatçısını şükran ve minnetle anıyorum.
Sayı: 2006 12