İhanetin ödülü yoktur

0
2129

Tarihte Kuzey Kafkasyalılar’ın Halk Kurultayları ve Köy Meclisleri Çerkesler’e ait her tür problemleri görüşüp karara bağlama özelliğine sahipti. Halkın gözleri önünde alınan bu kararlara kimse itiraz edemezdi. Savaş ve barış akitleri ile türlü problemlerin çözümlerine bu Kurultaylar ve Xase Meclisleri karar veriyordu. Geleneklere aykırı davranışları, toplum düzenini bozanları Thamadelerden oluşan meclisler yargılıyordu. Adalet işleri buralarda çözülüyor, evlenme-boşanma akitleri, küçük-büyük ilişkileri, ev sahibi-konuk protokolü, miras ve bölüşüm gibi konular geleneksel kurallarla hayata geçiriliyordu.

Tarihi Rus-Çerkes savaşları sürerken bölgede bir yandan da Tarikatçılık yaygınlaştırılıyordu. Halk, Rus işgaline direnirken bir yandan da toplumsal geleneklerle çatışma halindeki tarikatçılığın yaygınlaştırılmasına direniyordu. Çerkes bağımsızlık ve özgürlük savaşı ikili bir mücadele veriyordu. Tarikatçılığın dayattığı geleneksel değerler, şeriat düzeninin gerici ve tutucu şartları ile Çerkes toplumsal yapısında yer alan Halk Mahkemeleri, Yemin Şahitliği, Sosyal Boykot, Sözlü Anayasa kuralları, Miras Hukuku, Kadın erkek eşitliği gibi daha pek çok konularda toplumsal karakterdeki değerler çatışma halindeydi. Artan tarikatçılık ve dini baskılar karşısında bütün bu çelişki ve çatışmalar karşısında kalan halk gene de, Rus işgaline karşı, kendi özgürlük mücadelesini kendisi yürütüyordu.

Xaseler de, şeriat mahkemelerinde olduğu gibi “el ve kol kesme” ya da “ölüm cezası” gibi şiddet uygulamaları yoktu. Xaseler’in verdikleri en büyük ceza; Sosyal Boykottu. Sosyal Boykot yani (P’ın) cezasına uğrayan kişi teşhir ve tecrit edilerek yalnızlık cezasına çarptırılıyordu. Ama şeriat el-kol kesiyordu.

Toplumda sadece feodal beylerce saygı gören şeriat uygulayıcıları Naipler’i halk terk etmişti. Ama onlar Çerkes geleneksel konukseverliği yüzünden “misafir” özeni görüyorlardı.

1854’te Karadeniz sahillerine çıkan bir Fransız kaptan olan Mareşal Sent-Arnon Naip Mehmet Emin için: “Ben o zamana kadar Naibin kim olduğuna ilişkin kesin bilgi sahibi değildim. Kendisine gösterilen saygıya bakılırsa, ben onu aşiret reisleri ve ileri gelenlerinin değer verdiği gerçek önder olarak görüyordum. Fakat daha sonra onun pek etkili olmadığını anladım. Naip sadece sayılan ve değerli bir misafirdi.”

Naip ve halk arasında sürekli çelişki ve tartışmalar çıkıyordu. Çünkü Kuzey Kafkasyalılar uzun yıllardır sürdürdüğü özgürlük savaşları karşısında şeriat istemiyorlardı. Onlar, Ruslar’ı yenmenin ve ülkeyi işgalden kurtarmanın “şeriatla”, “gazavatla” ya da “müritlikle” gerçekleşmeyeceğini biliyorlardı. Kuzey Kafkasya’da Dağlı Halkların bu uzun savaşlarına ilişkin Engels, “Eskiden ve Şimdi Dağ Savaşları” adlı makalesinde: “Kafkasya’da dağlılara ün kazandıran savaş başarılarının başlıca nedeni savunmayı değil, saldırmayı tercih etmeleriydi. Dağlılar kendi topraklarını savunurken saldırmayı tercih ediyorlar… Onların direnme gücü, sayısız, hesapsız ani akınlardadır. Rus garnizon ve birliklerine ova yerlerde ansızın saldıran dağlılar her türlü plan ve taktikleri alt-üst ediyorlardı.” Bu plan ve taktikler Çerkes halkının bağımsızlık mücadelesiydi. Yüzlerce yıllık savaş pratikleri içerisinde kazandıkları deneyim ve yöntemlerdi. Yoksa Naipler’in “şeriat”, “gazavat” plan ve taktikleri değildi. Rus işgalcilerine karşı ne “müridizm” ne de İngiliz ve Osmanlı ajanlarının sözde destek ve kışkırtmaları hiç değildi.

Dağ savaşlarının önündeki büyük engeller parçalanmışlıktı. Mücadele adına önderlik eden feodal sınıflar parçalanmıştı. İçlerinde Ruslarla, Osmanlılarla, İngilizlerle çok rahatlıkla işbirliği doğuyordu.

Naip Mehmet Emin, Ruslar’a teslim olunca Çar tarafından “ödüllendirilerek” dolgun para ve hediyelere boğuldu. Önceleri Mehmet Emin’i Osmanlı ve İngilizler de destekliyorlardı. Osmanlı ve İngiliz ajanları ondan önce de, Sefer Bey’i etkilemişlerdi. Naip Çar’a teslim olup “sadakat yemini” ettikten sonra, Osmanlılar ve İngilizler bu defa da Sefer Beyin oğlu Kharabatırı kullanmaya çalıştılar. Naibin teslim oluşu ve Rus Çarının ona ömür boyu üç bin Ruble emekli maaşı ödemesinden sonra, Osmanlı ve İngiliz ajanları Kafkasya’da halkı ayaklandırmaya çalıştılar. Bunda başarılı olamadılar. Çünkü vaat ettikleri silah yardımlarını bile yerine getirmemişlerdi. Bu da emperyalistlerin karakteriydi. Onlar Hindistan’da, Ortadoğu’da, Balkanlar’da, Anadolu’da “yardım” ettikleri hiçbir halka kazandırmamışlardı. Kaybettirmişlerdi. Dağlı halklar bu devletlere güvenlerini tamamen yitirmişlerdi. Ama feodal beyler bunların politikalarını göremiyor, gereksiz vaatlere inanıyorlardı. Osmanlılar yine de oyunlarını sürdürdü. 1861’de bazı feodal beyleri Kuzey Kafkasya’ya göndererek halkı, Rusya’ya karşı ayaklandırsınlar diye kışkırtmaya çalıştılar. “Buraya Yüzbaşı Smel (Ubıh kökenli), Hasan Efendi (Şapsığ kökenli) ve bir İngiliz gelmişlerdi. Kuban ötesi Adığeleri arasında propaganda yapıyorlardı.”

Osmanlılar, İngilizler ve Fransızlar, Kuzey Kafkasya’yı kendi emelleri için hep kullandılar. Bu uğurda Kuzey Kafkasya feodal beyleri arasında kendilerine yandaş bulmakta zorlanmadılar. İngiliz ve Fransızlar, Hindistan kapısının Kuzey Kafkasya olduğunu, Osmanlılar ise Orta Asya’nın kapısının Kuzey Kafkasya olduğunu biliyorlardı. Fakat Kuzey Kafkasya’da pek çok feodal bey bunu göremedi. Ve İngilizler Londra’da, Fransızlar Paris’te, Osmanlılar İstanbul’da “komiteler” kurdurdular. Kurulan “Çerkes Komiteleri” işbirliği halindeydi. İşbirlikçiler Kuzey Kafkasya’nın 1864’te yaşayacağı trajediyi ve acı sonu göremediler.

Ruslar da, tıpkı Şamil’in Naipleri Süleyman Efendi ve Mehmet Emin gibi bazı feodalleri mala-mülke boğarak satın almıştı. Mücadeleye ihanet edenler bunlardı. Ancak onlar satın aldıklarına bile güvenemiyorlardı. Çok önemli bilgileri, yüklü hediye, mal ve para karşılığında satmışlardı. Yine de Ruslar, İngilizler’in ve Osmanlılar’ın Naibi kullanabileceğinden kuşkulanıyorlardı. Rusya Maslahatgüzarı: “Şimdiye kadar o kişiliğini ve prestijini kullanarak bize önemli faydalar sağladı; savaş yanlısı Çerkes gruplarına engel oldu ve önemli bilgiler verdi. Fakat Osmanlılar bizim verdiğimizden daha fazla emekli maaşı verirse” diyebilecek kadar açıkça bunu dillendirmişti.

İçlerinde hainleri olmayan hiçbir ulus yoktur. Ama ihanetin ödülü de hiç yoktur. Buna rağmen dağlı halklar, Kuzey Kafkasya’nın Özgürlük savaşlarında temel güçtü ve topraklarını ölümüne savunmuşlardı.

 

Sayı: 2008 02